Türkiye'de psikologların meslek yasası bulunmuyor. 1928'de çıkarılan Tababet Kanunu, Türkiye'deki mesleklerin görev tanımlarını, icrasını ve uygulamaya dönük temel işleyişi düzenlerken, "psikologluk" mesleği söz konusu kanunda yer almıyor. Bu nedenle Türkiye'de psikolojinin gelişimi önemli ölçüde tıkanıyor ve psikologluk mesleğinin icrasında önemli yasal sorunlar oluşuyor.
Son günlerde Sağlık Bakanlığı öncülüğünde, psikolojik destek ve hizmet alanı meslek uzmanları ile bu yönde bir çalışma başlatılmış ve bir yasa tasarısı üzerinde çalışılmaya başlanmıştır. Komisyonda, psikologları "temsilen" Türk Psikologlar Derneği (TPD) meslek yasası tasarısı sudu.
Türkiye'deki tüm psikologları ve psikoloji öğrencilerini ilgilendiren süreçte, Türk Psikologlar Derneği'nin çalışmaları ve bakanlığa sunduğu tasarı, antidemokratik, ayrımcı, kapitalist temeller üzerinde yürütülüyor. Bu süreç sonucunda söz konusu tasarının yasalaşması sonucunda da, psikoloji öğrencileri, işsiz psikologlar ve emekçi psikologları ciddi hak kayıpları ve güvencesiz bir hayat bekliyor.
TPD ne öneriyor ?
Sağlık Bakanlığı önderliğinde başlatılan meslek yasası çalışmaları komisyonuna "mesleği temsilen" katılan Türk Psikologlar Derneği, örgütün meslek yasası önerilerini sundu. TPD'nin sunduğu meslek yasası tasarısında özellikle şu maddeler dikkate değerdir:
Psikoloji Bölümü'nde lisans derecesi almış olma şartı aranmadan, üniversitelerin Klinik Psikoloji Yüksek Lisans ve Doktora programlarını başarıyla tamamlayanlara "Klinik Psikolog" unvanı verilmesi önerilmektedir.
Dört yıllık psikoloji lisans eğitimini takiben bir yıllık sertifika programının zorunlu hale getirilmesi ve sertifika eğitiminin tamamlanmasının ardından dahi "Klinik Psikolog" unvanı hakkının tanınmaması önerilmektedir.
Dört yıllık psikoloji lisans eğitiminin ardından, serbest olarak mesleğini icra etmek isteyen psikologlara "akademik unvan" zorunluluğu getirilmesi önerilmektedir.
TPD, kurulduğu 1976 yılından bu yana meslek yasası çalışmaları yürütmüş ancak meslek yasası için izlenen yol ciddi hatalarla dolu olduğu için bütün bu çalışmalar başarısızlıkla sonuçlanmıştır. TPD'nin meslek yasası çalışması detaylı biçimde incelendiğinde, bu başarısızlık özgür, eşit, adil bir mesleki uygulama için adeta bir kazanıma dönüşmektedir. Çünkü TPD tarafından hazırlanan Meslek Yasası Çalışmaları'nın(1) yasal güvenceye kavuşturulması sürecinde kazanımlardan öte, mevcut durumu daha da geriletecek ciddi hak kayıpları ortaya çıkacaktır. TPD'nin önerileri şunları getirmektedir:
Sertifikasyon sistemi: Dört yıllık lisans derecesini mesleki uygulamalar için yetersiz bulan TPD zihniyeti, lisans mezuniyetini takiben sertifikasyon sistemini yerleştirmeye çalışmaktadır. Üniversitelerde yeterli düzeyde "akademik ve mesleki donanım" kazanamayacağı düşünülen yeni mezun psikologlar için ücret karşılığında yine aynı öğretim üyeleri tarafından dernek bünyesinde verilecek eğitimlerle psikologlar psikolog yapılmaya çalışılacaktır.
Böyle bir öneri, üniversitelerdeki eğitimin değerinin zaman içinde düşürülmesine neden olacak ve üniversite içindeki öğrenci - akademisyen ilişkisine zarar verecektir. Bilimsel üretim ve mesleki beceri kazanma yerleri olan üniversitelerde verilecek eğitimin kalitesinin, sertifikasyon sisteminde yer alacak akademisyenler tarafından "ticari istismar" nedeniyle düşeceğini tahmin etmek zor değildir. Dolayısıyla, yeni yasa tasarısı psikoloji eğitimini ticarileştirerek, mesleğin ekonomik sömürü ve emek sömürüsünü daha da artıracaktır. Bu durum, sadece bir grup akademisyen ve alanda çalışan meslek elemanının kendilerini ve kendi zümrelerinden sınıftaşlarını zenginleştirmek dışında eğitim ve mesleğe hiçbir şey kazandırmayacaktır.
Unvan hakkı: Taslakta önerilen maddeler psikolojiyi ama özellikle klinik psikoloji, psikoloji alanı dışına itmektedir. Psikoloji lisans derecesi almış ve dolayısıyla psikolog unvanı almaya hak kazanmış kişilerin, bir yıllık sertifika programını tamamladıklarında dahi "klinik psikolog" unvanı alamayacaktır. Oysa ki, "herhangi bir bölümden" lisans derecesi ve üzerine klinik psikoloji lisansüstü derecesi almış kişilere "klinik psikolog" unvanı verilecektir.
Hiçbir klinik yüksek lisans veya doktora eğitimi, dört yıllık lisans eğitiminde kazanılan bilgi ve becerilerin kazanılmasını sağlayacak nitelikte olamayacaktır. Lisans eğitimlerinde sağlanan; sosyolojiden felsefeye, gelişimden deneysel psikolojiye, "insan" ile ilgili temel kuramsal ve pratik donanım "psikolog" olmanın, "insanı anlayabilmenin" temel gerekliliğidir. Oysa, lisansüstü eğitimler uzmanlaşma eğitimleridir ve temel verilmeden, spesifikleşmiş konular üzerinde eğitim alan bireylerin derinlemesine bilgi sahibi olmaları ve bu ufuktan mesleklerini icra etmeleri kolay değildir. Bu yaklaşım, klinik psikoloji diğer disiplinlerden elde ettiği temellerinden koparacak ve patoloji yaklaşımının sığ sularına hapsedecektir.
Psikoloji lisans eğitiminin değersizleştirilmesi, psikolojinin "sosyal bilim" olduğu gerçeğini tamamıyla yadsımaktadır. Sosyal bilimler "teknik" değildir, insan tekniklere indirgenemeyecek kadar zengin bir varoluşa sahiptir ve insan ile ilgilenecek bütün bilimsel disiplinler ve mesleki alanlar bu gerçek etrafında üretimini ve hizmetlerini yapılandırmalıdır. Klinik psikolog olmanın yolu öncelikle psikolog olmaktan ve daha da temelde bir sosyal bilimci olmaktan geçer, geçmelidir.
Meslek icrasına akademik unvan şartı: Psikoloji lisans eğitimini tamamlamış "psikologlar" mesleklerini icra edebilecek temel bilgi, beceri ve değerlerle donanmış demektir. Bu nedenle lisans eğitimi üzerine, meslek icrası için "akademik unvan" şartı aranması, psikoloji mesleğinin akademik elitizme kurban edilmesi anlamına gelmektedir.
Ne yapılmalı?
Bu tespit ve analiz ışığında;
Türk Psikologlar Derneği, en yakın komisyon toplantısında, tabandan gelen tepkileri gözeterek meslek yasası önerisini geri çekmelidir.
Hiçbir meslek uzmanı, akademisyen, öğrenci ve dernek üyesi ile kapsamlı çalışma programı başlatmadan, kapalı kapılar ardında meslek yasası çalışmaları yürütülmesinden vazgeçilmeli, acilen TPD'den bağımsız ve konunun bütün muhataplarının temsilcilerinin katılacağı bir "Meslek Yasası Bağımsız Çalışma Komisyonu" kurulmalıdır.
Bağımsız komisyon, TPD'nin iktidara oynayan lobicilik yönteminin dışında, aktif mücadele yöntemlerini benimsemeli ve geniş bir destek ağı yaratmalıdır. Bu süreçte sendikalar, sivil toplum örgütleri, diğer meslek odaları ile işbirliği yapılmalı, özellikle psikolojik destek ve hizmet alanı çalışanları, öğrencileri ve örgütlenmeleri ile koordinasyon içinde çalışmalarını yürütmelidir.
Komisyon demokratik, katılımcı, şeffaf bir anlayışla çalışmalı; süreç içinde periyodik olarak bilgilendirme toplantıları ve basın açıklamaları gerçekleştirmelidir.
Komisyonun yapısı hiçbir biçimde hiyerarşik olmamalı, bir "profesör" ile bir "öğrenci" aynı haklar, yetkiler ve sorumluluklar çerçevesinde, kolektif bir örgütlenme ve kampanya anlayışı içinde çalışmalarını ilerletmelidir.
Türk Psikologlar Derneği, tüm "psikoloji alanı çalışanları ve öğrencilerini" ilgilendiren bir konuda, kimseye danışmadan, özellikle gizli toplantılarda alınmış kararlarla, herkesin hayatını etkileyecek süreci başlattığı için tüm alan çalışanları ve öğrencilerden özür dilemeli ve komisyon görevlerini yeni oluşturulması gereken "Meslek Yasası Bağımsız Çalışma Komisyonu" temsilcilerine bırakmalıdır.
Sonsöz yerine, eyleme çağrı
Bu taleplere benzer talepleri olan Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği Girişimi, toplumdan ve emekten yana meslek yasası için yarın (20 Ağustos Cuma) saat 19:30'da, Taksim Tramvay Durağı'nda bir basın açıklaması düzenliyor. Girişim şöyle diyor: "Sağlık Bakanlığı ve Türk Psikologlar Derneği tarafından dayatılmak istenen hak kayıplarını ve eşitsiz uygulamaları engellemek ve çalışan, işsiz ve öğrenci psikologların haklarını savunmak isteyen herkesi basın açıklamamıza bekliyoruz". (SY/TK)
* Sedat Yağcıoğlu, Psikolog.
(1) Türk Psikologlar Derneği Meslek Yasası Çalışmaları 2008 Raporu'nu görüntülemek için tıklayın.