Müesser Hanım ile Lutfi Bey 'Hakiki Gala'nın 'hakiki' karakterleri... Aldanmayın, onları canlandıran Ayşe Selen ile Şehsuvar Aktaş değil... Sahnede Müesser Hanım ile Lutfi Bey var.
Bu yıl açılan Kumbaracı 50'nin 'hakikaten' sıcak ortamında 'hakiki' bir gala var; konusunu 'gerçeklerden' alan, ama gerçek ile hakiki arasındaki kurguyla dalga geçen, eleştiren, 'suratına suratına' vuran... Bu oyunu 'hakiki kılan' da, metninden sahneye konuluşuna, oyunculuktan dekora kadar her şeyin ince düşünülmüş olup, seyirciye de bunun yansıması. Müesser Hanım boşuna söylemiyor: "Tüm bu çiçekleri tek tek silikonla yapıştırdık" diye, dekora verdikleri emeği anlatıp, seyirciden bu emeğe saygı beklerken.
Müesser Hanım ile Lutfi Bey gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinden fırlayıp gelmiş iki karakter (Aslında 'gerçekten' öyle mi?). Bize kendi hayat hikayelerini anlatıyorlar. Bildiğiniz hikayeler, oldukça tanıdık.
Çoğunlukla hüzün dolu, insanın yüreğinden yaralayan hikayeler. Tüm bu yaşadıklarından sonra, nasıl bir araya geldiklerini, nasıl tanıştıklarını, nasıl tiyatro yapmaya karar verdiklerini anlatıyorlar bize. Bir anlatının keyifli bir oyuna dönüşebileceğini, ancak seyrederek deneyimleyebilirsiniz 'Hakiki Gala'da. Müesser Hanım ile Lutfi Bey anlatının doruklarında, seyirciyi alıp götürürken, birdenbire kırılma yaşayarak size 'gerçekleri' anlatıyorlar (Acaba 'gerçekten' 'gerçekleri' mi?).
Anlattıkları hikaye birbirleriyle çeliştiğinde ustalıkla düzeltiyor ya da tiyatronun gereği bir çatışmanın içine giriveriyorlar. Anlatılar hikayeye, hikayeler çatışmaya, çatışmalar eleştiriye, eleştiriler gerçekliğe dönüşüveriyor. Ama neyin gerçek olduğunu hiçbir zaman bilemiyoruz, bilmiyoruz seyirci olarak. Zaten aslında 'Hakiki Gala'da bununla ilgilenmiyor. Tiyatroya, basına, anlatılara, topluma, bakış açılarına, ideallere, fırsatçılığa yani hayatın içinde düşünebileceğiniz her şeye eleştirilerini Müesser Hanım ile Lutfi Bey üzerinden, onların 'gerçek' olmayan anlatıları üzerinden bambaşka bir kurgu ile 'hakiki' meselesi üzerinden vermek istiyor Tiyatro Tem.
Müesser Hanım ile Lutfi Bey karar vermişler tiyatro yapmaya, 'hakiki'yi anlatmak uğruna. Zannetmeyin ki, üçüncü sayfa haberlerinden bir oyun seyrediyorsunuz. Üçüncü sayfa haberlerinden oluşan, bunları okuyan ve okumaya devam eden bizleri eleştiren bir oyun desek daha doğru olabilir.
Hatta sadece okuyan değil, bunları içselleştiren, kanıksayan okuyucuyu. Bir zamanlar oldukça popüler olan Reality Showları seyreden, bunları kendi hayatı zanneden, bazen bunlara özenen, bunlar üzerine bazen televizyon dizileri, filmler yapan, hatta tiyatro oyunu yapan zihniyetle dertleri var. Tiyatro Tem bu dertlerini, 'Hakiki Gala' ile anlatıyor. Zannetmeyin ki, sıkıcı bir 'eleştiri' oyunu seyredeceksiniz. Kumbaracı 50'nin duvarları seyircilerin kahkahalarıyla çınlıyor çoğu zaman. Daha önce dediğim gibi, Müesser Hanım ile Lutfi Bey sıradan insanlar, bize kendi 'gerçeklerini' anlatan sıradan insanlar...
Amatör ruhlu, amatör oyuncular.... Asla tiyatrocu Ayşe Selen ile Şehsuvar Aktaş değiller. Yanılmayın. Bize 'hakiki' bir galada olduğumuzu hissettiriyorlar, kahkahalarımızla bu durumu bölüyor olsak da, onlara inanmak istiyoruz. Lakin Müesser Hanım ile Lutfi Bey bizim onlara ne kadar inanmamızı istiyor, orası şüpheli...
Üçüncü sayfa haberlerinden türeyen her şey gibi, 'gerçekliği' çarpıtılmış kurguları eleştiren ve dalga geçen yapısıyla 'Hakiki Gala', 'gerçeklikle' 'hakikat' arasındaki o ince çizgiye dikkat çekiyor. Her ne kadar, sözlüklerde eşanlamlı olarak nitelense de 'gerçek' ile 'hakiki' kelimeleri, kullandığımız dil yapısı içinde farklılık göstermiyor mu, sizce?
'Hakiki Gala' oyununda olduğu gibi, gerçek diye düşündüğümüz ya da bize gerçek diye sunulan kurgulanmış yapıları, anlatıları, hikayeleri incelediğinizde 'hakikat' ile karşılaşmıyor muyuz? Müesser Hanım ile Lutfi Bey'in seyirciye anlattıkları birbirinden 'ilginç' hikayelerin 'gerçekliği' konusunda hiçbir şüphemiz yokken, aslında bu 'gerçeklerin' hepsinin hayatta var olduğunu, ama 'onların' hayatlarında var olmadığını fark ettiğimizde, 'gerçeğin' kurgulu yapısını görmüyor muyuz? Bu da 'Hakiki Gala'ya dönüşüveriyor...
Çetin Sarıkartal'ın yönettiği, Ayşe Bayramoğlu'nun yazdığı ve Ayşe Selen ile Şehsuvar Aktaş'ın oyunculuklarıyla metni sahnede yaşattıkları bir oyun 'Hakiki Gala'. Gerçeğin kurgulu yapısını inanılmaz bir biçimde eğlenceli hale dönüştürerek gözler önüne seren bir yapım. Gerçeğin kurgulu yapısından bahsederken, Tiyatro Tem'in kendi alanları olan tiyatroya yaptıkları eleştirileri de göz ardı etmemeli.
Popüler kültürde 'gerçekliğin' kurgulanması, 'hakiki'nin çarpıtılması tiyatroda da yerini buluyor son zamanlarda... 'Suratımıza suratımıza' seyirciyi rahatsız etmek için yazılan oyunların Türkiye'de sahnelenmesi ve bunun bir 'ekol' (popüler demek daha doğru aslında) olmasına; 'tiyatronun' klişe 'sözlük' anlamlarına; 'tiyatrocu olmanın' gerçekliği olan 'fakirlik' durumuna komedi unsurlarıyla yaklaşıyor Tiyatro Tem. Seyirciler olarak da onlara eşlik ediyor, kahkahalarımızla onların eleştirilerine katılıyoruz.
Hele gerçeklerden bıktığınız bir zaman diliminde seyrederseniz 'Hakiki Gala'yı, tiyatrodan çıktığınızda yüzünüzdeki gülümsemeyi Kumbaracı 50'den evinize kadar, hatta sabaha kadar koruyabileceğinizi garanti ederiz. Biz mi? 'Hakiki Gala'yı seyretmiş olan seyirciler tabii ki...
'Hakiki Gala', 4-18 Mart 2010 tarihlerinde Kumbaracı 50'de seyredilebilir.(JK/EÜ)
_________________________________________________________________
* Jale Karabekir, Tiyatro Boyalı Kuş, genel sanat yönetmeni