Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bütün pisliklerin yuvası olan TİB'i kapatacağız” demesinin hemen ardından 15 Ağustos 2016'da OHAL kapsamında yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname ile resmen kapatılarak görev ve yetkileri Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) aktarıldı.
Kitabın sonunu ilk sayfadan vermek gibi oldu bu giriş, o yüzden hemen Ağustos 2005 yılına geri dönelim.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), Ağustos 2005 yılında kuruldu ve Temmuz 2006’da faaliyetlerine başladı. TİB’nın kurulma amacı Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Emniyet ve Jandarma istihbaratlarının savcılıklardan izin alarak yaptıkları dinlemeleri tek merkezden toplamaktı. O zamanki Yargıtay Cumhuriyet savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu TİB’nın asıl kurulma amacının Ergenekon dava ve soruşturmasını biçimlendirmek amacıyla bütün izleme, dinleme tek bir merkezden yapılabilmesi olduğunu söylemişti.
Bunun yanında TİB’nın diğer bir görevi de çoğumuzun yakından bildiği İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun (5651 dersek daha kolay anlaşılır sanıyorum) kapsamında İnternet içeriğinin izlenmesi/denetlenmesi ve cumhuriyet savcılıkları, mahkemeler ve zaman zaman da kendisi tarafından resen verilmiş engelleme kararlarının uygulanmasıdır.
Gönüllü olarak yürütülen "Engelli Web" internet sitesinin verilerine göre 14 ağustos 2016 itibariyle engellenen web sitesi sayısının 112.628 olduğu görülüyor.
TİB’nın dikkatleri ilk üzerine çekmesi 2009 yılında “telekulak” yani usulsüz dinleme yapıldığı iddiaları ile oldu. Bu iddiaların akabinde, o zamanın AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz bu iddiaları reddederek “Yasal bir kurum yasal olmayan bir yol takip etmez. Yani TİB’in yasal olmayan bir dinleme yapması asla ve kata mümkün değildir. İllegal dinlemeler olabiliyor. Bu son dönemdeki teknolojiden kaynaklanıyor. TİB’de kimler var? TİB’den, jandarma istihbarattan, emniyet istihbarattan ve MİT’ten var. Bir dinleme, öncelikli olarak yargı kararıyla olur. Eğer öncelikli bir durumsa, yargı kararı gelene kadar yazılı emirle olur. Onun dışında TİB tarafından başka bir şekilde dinlenilmesi söz konusu değil” şeklinde demeç verdi.
TİB hakkındaki telekulak iddiaları 17-25 Aralık 2013’te gerçekleşen operasyonlar sonrasında, bir takım Twitter hesapları tarafından, devlet/iş insanlarına ait telefon konuşmalarının sızdırılması ile ayyuka çıktı.
Devletin FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü) – o zamanlar sadece paralel yapı olarak adlandırılmaktaydı- ile olan savaşı tam da bu operasyonlar sonrasına denk geldi.
2014 yılı TİB için çok da hayırlı bir yıl olmayacağa benziyordu. Yasal izin olmadan yapılan dinlemelerin “merkez üssünün” TİB olduğu ortaya çıkmıştı. TİB’e yapılan baskın sonucunda serverlara bağlı kablolardan yüzlerce yeni kablo uçunun çıktığı ve bu uçların açıkta bırakıldığı söyleniyordu. Hal böyle olunca ucu açıkta bırakılan kabloların hangi sisteme bağlandığı bulunamıyordu. 2014’ten itibaren TİB kadrosunun yüzde 85’i değiştirildi ve TİB’de yeni bir yapılanmaya gidildi. Ben bu satırları yazarken Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan TİB binasının yıkılabilme ihtimalinin de gündemlerinde olduğundan bahsediyordu.
TİB telefon dinleme faaliyetlerinde sınıfta kalmış olsa da internet “denetimi”nde yıldızlı pekiyilik bir performans sergilemekteydi.
2011 yılında "internetin güvenli kullanımı" başlığı altında 15 maddelik İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar Taslağı hazırlandı. Bu taslağa göre internet hizmeti sağlayan şirketler, abonelerine dört farklı filtreleme seçeneği (standart, çocuk, aile, yurtiçi) sundular. Aboneler bu seçeneklerden birini seçmek zorundaydı; seçmeyenlerin internet erişimi "standart" profile uygun olarak filtrelenecek ve her seçenek için filtrelenecek siteler listesi BTK tarafından belirlenecek ancak kamuoyuna açıklanmayacaktı.
İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar Taslağı sosyal medyada ve basında oldukça tepki çekti ve bununla ilgili “İnternetime Dokunma” adlı bir yürüyüş organize edilmesine karar verildi. 15 Mayıs 2011'de Türkiye’nin 31 ayrı ilinde ve yurtdışında yürüyüşler düzenlendi. Bu yürüyüşlere toplamda 400 bin kişinin katıldığı söyleniyor. İnternetime Dokunma kampanyasının ulaştığı başarı sayesinde filtreleme uygulaması hayata geçirilemedi.
2011 yılından sonra TİB’in internet yasaklamaları hızla artmaya başladı. 2014 yılında Twitter ve Youtube engellemeleri yapıldı daha sonra bu engellemeler kaldırıldıysa da 2015'te bu keyfi engellemeler yapılmaya devam etti. 2015'in sonunda Dicle Haber Ajansı (DİHA), ANF, Hawar Haber Ajansı (ANHA) Özgür Gündem gazetesi, Yüksekova Haber, Sendika.org, Jiyan.org, RojNews gibi doğu bölgeleriyle ilgili haber yapan birçok haber ajansının web sitelerine erişim engellendi.
Sitelere erişim engeli yetmezmiş gibi 2015 yılında hayatımıza TİB tarafından yeni bir sansür yöntemi girdi. Bant genişliğinin kısıtlanması (bandwidth throttling) adlı sansür yöntemi ilk defa 20 Temmuz 2015'te gerçeklesen Suruç saldırısında kullanıldı. Suruç saldırısının hemen ertesinde internet kullanıcıları internetin yavaşlamasından şikayet etmeye başladılar. Sosyal medya platformlarında herhangi resmi bir engelleme görünmüyordu ama internet bağlantısının yavaşlığından kullanıcılar Twitter ve Facebook'a bağlanmakta büyük zorluk yaşıyorlardı. Aynı olay 10 Ekim 2015'te gerçeklesen Ankara saldırısı,17 Şubat 2016’da gerçekleşen Ankara patlaması,13 Mart 2016 Ankara patlaması, 19 Mart Taksim patlaması, 28 Haziran 2016 Atatürk Havalimanı patlaması ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimi (kısa süreli) hemen sonrasında da gerçekleşti. Gönüllü olarak çalışan TurkeyBlocks sitesinin topladığı verilere göre, internetin tamamen engellenmediği fakat bandwidth throttling yolu ile internetin yavaşlatıldığı ortaya çıktı.
Bu olaylar sosyal medya platformlarının sadece mahkeme ve TİB'in resen aldığı kararlarla değil aynı zamanda bazı hukuk dışı yöntemlerle de engellenebileceğine işaret etmekteydi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2 Ağustos 2016’da TİB’nın sonunu getirecek açıklamayı yaptı. Açıklamasında “Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nı(TİB) kapatıyoruz. Çünkü bütün pisliklerin olduğu yerlerden bir tanesi de orası. Çünkü bu örgüte mensup kamu görevlileri iradelerini başka bir gücün emrine vermişti. TİB, BTK’ya devredilecek.” diyordu.
Elbette bu açıklama özellikle internet kullanıcıları arasında ilk başta sevinç yaratmış olsa da, işin öyle olmadığı sonradan anlaşıldı. TİB site kapatma faaliyetlerine kaldığı yerden devam etti, Cumhurbaşkanı’nın açıklamasından tam 5 gün sonra Jiyan.us’i erişime engelledi.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan 19 Ağustos 2016’da yaptığı açıklamada, “15 Temmuz darbe girişimi sonrasında siber saldırı oranlarının 2,5 kat arttığını belirterek, darbe girişimi öncesinde günlük 180-190 saldırı olurken, özellikle 15 Temmuz'dan sonra bu sayı 407’lere kadar çıktı. O yüzden kanun hükmünde kararname ile BTK içinde TİB’den çok daha güçlü bir birim kuracağız” diyerek bizleri ileriki günlerde nelerin beklediğinin sinyallerini vermiş oldu belki de.
Benim bu açıklama için naçizane tercümem; “TİB’in kapanmasına hiç sevinmeyin ondan çok daha kötüsü geliyor” oldu.
BTK’nın bundan sonra internet/basın ve ifade özgürlükleri konusunda daha esnek olacağına inanmanın biraz naif bir düşünce olacağı kanaatindeyim.
TİB’siz Türkiye, TİB’li Türkiye’yi aratacak mı çok yakında göreceğiz. (IM/EA)