Başta önemsiz gibi görünen ancak mevcut koşullarda ülkenin durumu hakkında çok şey söyleyen kavanoz kapakları, hükümetin yatıştırmayı başaramadığı ekonomik fırtınanın mikro esintileri olarak göze çarpıyor.
Para krizi ve liradaki benzeri görülmemiş değer kaybı, alım gücünün dramatik düşüşü, yaklaşık yüzde 15 oranındaki işsizlik ve korkunç enflasyon, halkın özellikle de en kırılgan kesiminin tüketim alışkanlıklarını yeniden düşünmeye zorladı.
Eylülde yıllık enflasyon yüzde 24'ün üzerine çıkmıştı. Tüketiciler özellikle 2020 ilkbaharında daha yüksek meyve ve sebze fiyatlarıyla imtihan edildi. Nisan ayında pazar fiyatları yüzde 73 arttı.
Türkiye'de ev yapımı konserve ve turşu, kış geldiğinde meyve ve sebzelerin fiyatındaki geleneksel artışı öngörüp önlem almayı amaçlayan ve ekonomik darboğaz zamanlarında sıklıkla yüzeye çıkan kadim bir gelenektir.
Şehrin çarşı ve pazarlarına yansıyan garip bir olgu olarak kavanoz kapaklarını ekonomiye olan güvensizliğin işaretlerinden biri olarak değerlendirmek mümkün. Ağır bir ekonomik krizin içinden geçen vatandaşlar belirsiz bir geleceğe karşı önlemler almaya başladılar.
"Sanki herkes kendi konservesini yapıyor"
Cebren de olsa bir geri dönüşüm ekonomisine giren vatandaşlar, daha kaygısız bir dönemde kapakları atılan eski kavanozları ev turşusu, konserve yapımı için tekrar kullanmaya başladılar.
Çarşı pazar geziyorum. Esnaf ve dükkân sahipleriyle konuşuyorum. Son zamanlarda kavanoz kapaklarının normalden çok daha hızlı sattığını söylüyorlar.
Marketlerde kavanozların ve özellikle kapaklarının bulunduğu raflar çoğu zaman eksik ya da boş. Esnaf, birçoğunun çalınmasından ya da istiflemek için yüklüce satın alınmasından yakınıyor. Başka bir esnaf yurttaş, aşırı talep yüzünden kavanoz kapaklarının neredeyse karaborsa bir ürün haline geldiğini söylüyor.
Güngören bölgesinde bir dükkân sahibi, insanların kavanoz kapaklarını adeta kapıştıklarını ve günde yaklaşık 5.000 adet sattıklarını söylüyor. Hatta esnafın kapak almak için toptancıların önünde sabahın köründe sıraya girdiğini belirtiyor.
Konserve domates salçası üreten Çanakkaleli bir üretici, "Sanki herkes birden kendi konservesini yapmaya başladı" diye lafa girip işlerinin kesat olduğundan yakınıyor.
Para büyücüsünün çırağı
Daha düşük faiz oranlarıyla borçlanabilmek için Merkez Bankası, 2018 Ocak ile 25 Haziran 2020 arasında faiz oranlarında art arda dokuz indirim yaptı.
Krizin yarattığı ekonomik daralmadan çıkmak amacı ile faizler düşürülünce bu sefer "Dolarizasyon" tetiklendi. Piyasa faizleri enflasyonun altına düşünce, mevduat sahipleri satın alma güçlerinin erimesini engellemek için dolara yönlenmeye başladı. Bu durumda TL hem azalan dolar arzı hem de yükselen dolar talebi nedeniyle değer kaybediyor.
Aşırı iç ve dış borçlanma ve liranın değer kaybetmesi, patlayıcı bir ekonomik durumun oluşmasına yol açabilir.
Türk lirası piyasasında yabancı yatırımcıların payı yüzde 5'in altında. Üstelik Türk bankalarının yabancı müşterileriyle olan işlemlerinin sadece dörtte biri Türk lirası cinsinden. Bu oran 2018'de üçte ikiydi ve 2007'den bu yana en düşük pay olarak göze çarpıyor.
Hükümetin swap işlemlerini kısıtlaması, daha önce gelişmekte olan piyasalarda yaygın olarak işlem gören Türk lirasından uzaklaşılmasına yol açtı. Örneğin Mayıs 2020'de Merkez Bankası, para piyasası aktörlerine, BNP Paribas, UBS ve Citigroup gibi bankalarla Türk lirası üzerinden alım satım yasağı getirdi. Bu durum, devlet kontrolündeki bankaların Türk lirası üzerindeki etkisini güçlendirdi. Böyle giderse Erdoğan'ın sermaye kontrollerini bile uygulamaya koyabileceği söyleniyor.
Yabancı yatırımcıların isteksizlik ve çekingenliği, hak hukuk ihlalleri, AB ile kötüleyen ilişkiler ve giderek otoriterleşen rejim ile yakından ilişkili.
Kör Themis'ten "başsız" Themis'e
Themis heykelinin geçen cuma günü baroların gösterisi sırasında polis müdahalesi nedeniyle kopan kafası ve kırılan terazisi, otoriterleşen rejimin önemli bir sembolü olarak kayda geçti. Themis hak, hukuk ve adalet mecrasında dişi bir titandır.
Gözbağı herkes için tarafsızlığı, elindeki kılıç adaletin keskinliğini, diğer elindeki terazi ise adil oluşunu simgeler. İnsan, özgürlük gibi adaleti de bir kadın heykeliyle simgeledi. Şefkat ve merhametin, bebeye süt emziren ak masumiyetin sembolüdür kadın. Tarafsız adalet ve hakkaniyet duygusunun eril bir mitle tasavvuru, doğası gereği zaten zor bir şeydir.
Önceden adalet tanrıçası "kör Themis" diye de bilinirdi, ülkemin adalet serüveninde hep yokuş yukarı sokaklarında. Şimdilerde ise Themis hükmünü açıklamadan önce ne yazık ki bağın altından çaktırmadan kurbanını önce şöyle bir göz ucuyla kesiyor. Gözbağı tarafsızlığını değil kurbana işkence yapmak için hücrenin mazgal deliğinden uzatılan siyah gözbağını çağrıştırıyor ve elindeki terazide adil yasalar değil çaylar taşınıyor. Adalet hiyerarşisinde "nepotizmin çay servisleri" yapılıyor.
Hükümetin uyguladığı para politikası, başta ucuz borç almasını ve enflasyonu düşürmesini sağladı. Erdoğan iktidara geldiğinden beri fiyatları manipüle edenleri kınayarak, Türk lirasının uluslararası fiyatı üzerindeki kontrolünü güçlendirmeye çalıştı. Ancak bu makro politikaların maliyeti yabana atılmayacak kadar pahalı.
Zira mali piyasalarda devlete bağlı aktörler tarafından 2018 yılından bu yana çok dolar satıldı. Bu da Merkez Bankası tarafından tutulan rezervlerin üçte birinin tükenmesine yol açtı.
Popülist söylemler ve ekonomi
Merkez Bankası'nın dolar rezervleri neredeyse kurudu. Bu durum yatırımcıların ülkeye yeni para birimleri getirmekte isteksiz davranmasına yol açıyor.
Döviz rezervlerini istenilen düzeye yeniden yükseltmek için hükümetin IMF'den yardım alması kaçınılmaz görünüyor. Tabii bunun için psikolojik bir eşiğin aşılması gerekiyor. Zira Erdoğan IMF'den para almak şöyle dursun, IMF'ye borç vermeyi bile teklif ettiklerini ileri sürmüştü. Erdoğan, IMF'yi küresel kapitalizmin ekonomideki emperyal gücü olarak görüyor. Ancak IMF korona krizinin ardından gelişmekte olan piyasalara neredeyse sıfır faizle ucuz krediler teklif etmişti. Elini kolunu bağlayan popülist söylemleri yüzünden Erdoğan'ın bu fırsattan yararlanması pek mümkün görünmüyor.
Popülist söylemler siyasal İslamcı kitlenin konsolidasyonuna yarasa da bunların uluslararası para piyasalarında hiçbir karşılığı bulunmuyor.
Öte yandan Amerikan Federal Bankası (FED) ile swap görüşmeleri, 10 Nisan 2020'den beri devam ediyor. Haberi önce Bloomberg vermişti ancak daha sonra, 19 Nisan tarihinde, bu sefer TCMB Başkanı Murat Uysal, FED ile ikili swap anlaşmaları konusunda görüşmeler yapıldığını teyit eden bir açıklama yaptı.
Kavanozda birikinler
ABD'nin İstanbul başkonsolosluğu görevlisi Metin Topuz'a hapis cezası, S400'ler ve Ayasofya gerginliği gibi olaylar swap görüşmelerinin ruhuyla çelişen gelişmeler olarak göze çarpıyor. Erdoğan'ın Trump ile telefon görüşmeleri acaba swap için yeterli olacak mı?
Katar, dolar sıkıntısını hafifletmek ve TL'yi desteklemek için merkez bankası ile mevcut takas anlaşmasının (swap) sınırını üç katına çıkarak 13,4 milyar avro sınırına yükseltti. Katar ile olan iş birliğinin siyasal boyutu Körfez'de "İhvancı" politikalar ekseninde büyüyerek devam ediyor. Türkiye ve Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır'a karşı "İhvancı" ekseni temsil ediyorlar. Türkiye Katar ile olan ilişkisini bu ülkede üsler kurarak askeri boyuta taşıdı.
Swap, faiz indirimleri, dolarizasyon, Liraya olan güvenin azalması, alım gücünün dramatik düşüşü, dışarıda komşular ve AB ile gerilim, ABD ile farklı konularda gerilim, NATO'nun ruhuna aykırı dış politika ekseni, Suriye bataklığı, Libya'da süren derin belirsizlik, iç politikada tehlikeli kutuplaşma, kangrene dönüşen Kürt meselesi gibi parametrelerin yansımaları bir turşu kavanozunda birikiyor. Bu kötücül gidişatın yığınak yaptığı yerin bir turşu kavanozu olması muhtemeldir. Kapağı da bulup kavanozu kapattık mı, alın size patlayıcı (sosyal) bir kokteyl. (JHK/NÖ)