Yalan yok bazı televizyon dizilerini yakından takip ediyorum. “Ay ben dizi izlemem”cilerden hiç olamadım.
Her sezon hem Türkiyeli yapımlardan hem de yabancı yapımlardan birini seçip, evdeysem ve işim yoksa izliyorum. Dizileri izlemek bana, dizilerdeki kadın temsilini gözlemleme imkânını da sunuyor.
Türkiye dizilerinde kadınlar sürekli olarak, “mağdur” ya da “çok kötü” ve tabii ki her ne olursa olsun baş karekterler hep erkek. Kadına yönelik şiddeti gündeme taşıdığını iddia eden dizi Sen Anlat Karadeniz’de dahi şiddet her haliyle pornografileştiriliyor. Dizi ATV’de Çarşamba akşamları yayınlanıyor.
Seven erkek şiddet uygularmış!
“Kadına şiddet uygulamayın” mesajı verdiği iddia edilen dizi, şiddeti öyle allayıp pulluyor ki gözlerinize inanamıyorsunuz, dayanamayıp, kanal değiştiriyorsunuz.
Bu dizideki kadın (Nefes) karakteri, kendisine şiddet uygulayan, döven hatta zaman zaman canına kast eden erkekten (Vedat) kurtulmak için, kendisine başka şekillerde şiddet uygulayan diğer erkeğe (Tahir) sığınıyor. Tahir, Nefes’e sürekli olarak psikolojik şiddet uyguluyor, tehditkar söylemlerde bulunuyor.
Bir erkek şiddetinden kaçan Nefes, başka bir erkeğin şiddetine “aşkı” ve “sahiplenilmek” uğruna göz yumuyor. Aslında bu dizide kadınlara bu mesaj veriliyor: Aşk varsa sus!
Vedat’ı kaçırdılar ama sonuç yok
Bu dizilerden sonra ne mi oluyor? "Kıskançlık”, “Bir anlık cinnet”, “Aşk” iddialarıyla kadınlar öldürülüyor. Öyle ya, bu dizilere göre, seven erkek kadına her şeyi yapma hakkına sahip. Dizinin geçen bölümünde (19 Aralık 2018, Çarşamba) nihayet işkenceci erkek Vedat’ı kadınlar kaçırdılar, ancak, sonunda yine kadınların canı yandı. Kadınlar, erkeklerin canını acıtırsa yine kendilerinin canı mı yanar denmek istiyor?
Senaristler sokağa hiç mi bakmıyor?
Peki başka bir ihtimal yok mu? Nefes, Vedat’tan kaçıp, kendi hayatını kuramaz mıydı? İlla bir erkeğin peşinden sürüklenmek zorunda mıydı? Neden Türkiyeli senaristler güçlü kadınlardan bu kadar uzak senaryolar kaleme alıyor? Hiç mi, sokaklardan direnen kadın işçilerden, kadınları öldüren erkeklerin cezalandırılması için mücadele eden kadınlardan haberiniz yok?
Ha bi de eşinin şiddetinden kurtulduktan sonra hayatta çok daha dik duran, başarılar elde eden kadınlardan da mı haberiniz yok?
Bahar’ı güçlü kılan mücadelesi yerine “mağduriyeti”
Güçlü kadını anlattığı iddia edilen bir dizi daha var. Fox Tv’de Salı akşamları yayınlanan Kadın.
Eşi (Sarp) öldükten sonra iki çocuğuyla hayata tutunan Bahar’ın mücadelesi evet görülmeye değer (Ki eşi de aslen ölmemiş). Ancak, her şey mi Bahar’ın başına gelir.
Güçlü olması gereken Bahar, sürekli mağdura dönüşüyor. Sanki mağdur olmasa, güçlü olmayacak.
Bahar son olarak, iki çocuğu için aşkından da vazgeçti. Yeter ki erkekler mutlu olsun, siz her şeyden önce de kendinizden vazgeçin mesajı ne güzel veriliyor bu dizide.
Hani nerede güçlü kadın, hani nerede mücadele eden kadın? Bahar, güçlü kadından daha çok "Makbul kadın" tanımını temsil etmiyor mu?
Neden dizilerde Özcan Deniz hep zengin?
Ancak bu yazıda asıl konu etmek istediğim dizi, yakın takipçisi olduğum İstanbullu Gelin. Aslında İstanbullu Gelin’i bir nevi Asmalı Konak olarak da okuyabilirsiniz.
Asmalı Konak’ın Seymen Ağa’sı, İstanbullu Gelin’de Faruk olarak karşımıza çıkıyor. Özcan Deniz hep zengin hep dizinin en güçlüsü. Deniz’in karşısında oynayan kadınlar (Nurgül Yeşilçay - Aslı Enver) da niyeyse feodal, eril, zengin ve güçlü erkeklerin peşinden giden kentli kadınlar.
Her iki dizideki hizmetçiler ve başrol karakterlerin ilişkileri bile neredeyse aynı.
Kadının aşkına kavuşması hastalığına bağlı!
Dizinin, 21 Aralık 2018 Cuma akşamı yayınlanan son bölümünde ise başka bir cinsiyetçiliğe tanık olduk. Ailenin en büyüğü Esma’nın aşkı çocuklara fazla geldi. Kendisini yıllarca ertelemiş, çocukları için yaşamış Esma’ya yıllar sonra karşısına çıkan ilk aşkı Garip Bey çok görüldü.
Esma’nın hastalığı nedeniyle vazgeçtiği aşkı çocukları arasında büyük sevince neden oldu. Aslında, bu aşkın, çocuklar ve toplum tarafından kabullenilmesi için Esma’ya hasta rolü biçildi desek yeridir.
Neden? Annenin aşkının kabullenilmesi için illa hasta mı olması gerekiyor? Onun yerinde aynı konumunda bir erkek olsaydı, ona da “hasta” ama “aşkına” kavuşsun rolü biçilecek miydi?
Sahicilik önemsiz mi?
Evet diziler çok izleniyor diye belki, yeni bir söz söyleme ihtiyacı duymuyorlar ancak hep mi toplumdan bu kadar uzak olmak zorunda bu diziler. Bir çok dizideki yoksul aileler bile, Türkiye’nin alt gelirli ailelerinden çok daha iyi koşullarda yaşıyor. Hiç mi otobüse binmiyor bu insanlar? İşlerinden biranda çıkıp gidebiliyorlar, sanki hepsi bir işveren. Sendikalı oldukları için işlerine son verilen Flormor işçisi kadınların hayatları neden dizilerde yer bulamıyor?
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine çanak
Mesela, neden sistematik olarak işkence uyguladığı kadını öldüren erkeklerin hikayelerini biraz değinip asıl özne olan ve şu an hayatta olmayan kadınların yaşamlarına yer verilmiyor dizilerde? Neden dizilerde feminist avukatlar özne olmuyor?
Neden, Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliğine çanak tutan diziler çekiliyor?
Bir ihtimal daha yok mu? (EMK)