Ankara'da bahar havası var. Kışı burada geçiren, Ankara'nın ayazını, karını, yağmurunu yiyen TEKEL işçileri dün sabahki basın toplantısının ardından çadırlarını kaldırıyorlar.
Danıştay'ın verdiği kararın ardından yaşanan zafer havası yerini hüzne bırakmış gibi. Kimi sendikanın kararını olumlu karşılıyor; kimi de "böyle bitmemeliydi" diyor.
Kızılay'ın barlarıyla ve eğlence mekanlarıyla ünlü Sakarya Caddesi üzerinde 78 gündür yarattıkları ve tüm Ankaralılar'la paylaştıkları yaşamın simgesel mekanı çadırlar sökülürken istisnasız herkesin gözleri doluyor.
Kameranın arkasındakilerin de. "Asıl adım Metin," diyor Pala lakaplı TEKEL işçisi. Kendisine tutulan kameralara aldırmadan gözyaşlarını siliyor. Çadırları kaldırma ve "15-20 günlük mola" kararına bir itirazı yok ama Ankara halkından, dostlarından ayrılmak istemiyor.
Çadırlar toplanırken dayanışma sürüyor
Tek Gıda-İş Genel Başkanı Mustafa Türkel sabahki açıklamasında Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "marjinal" dediği gruplardan olağanüstü destek gördüklerini söylemişti. "Sobalarımızı onlar yaktı, sabah 5'te çorbamızı veren, üşüdüğümüzde battaniye bulan yine onlardı." demişti Türkel.
İşte gece-gündüz işçilerle birlikte olan o gençler yine hummalı bir koşturmaca içindeler. Çadırların toplanmasına, battaniye ve diğer eşyaların taşınmasına yardımcı oluyorlar.
Herkes kararı değerlendiriyor. Sokak boyunca adım başı tartışma öbekleri oluşmuş durumda. Kimse basına yapılmış bir açıklamayı riske etmek istemiyor, çadırların kaldırılması bu yüzden sürüyor ve belediye çalışanlarına yardımcı olunuyor ama bakınca Diyarbakır, İzmir ve İstanbul çadırlarının halen durduğu görülüyor.
Direniş süresince en işlek, en hareketli çadır olan Diyarbakır çadırı, sağ ve sol yanındaki çadırlar toplanmış olmasına rağmen halen işçiler ve ziyaretçileriyle dolu.
Diyarbakır TEKEL'den Sedat Bulak sadece sürenin uzatıldığı, kazanım olmadığı görüşünde. "Biz özlük haklarımızı aldıktan sonra, davullarla zurnalarla ve arkadaşlarımızla helalleşerek ayrılmayı düşünüyorduk." diyor.
Eski bir sendikacı yaklaşıyor ve üzülmeye gerek olmadığını söylüyor. Sendika yöneticilerinin açıkladığı takvime göre direniş her yere yayılacaksa "Bunun altını dolduracak olan işçilerdir" diyerek güç vermeye çalışıyor.
Ama Bulak bu şekilde bitmemesi gerektiği fikrinde ısrarlı: "Sembolik olarak bir çadır bırakılabilirdi, eve gitme olayı dönüşümlü yapılabilirdi. Danıştay kararından sonra illerden gelecek bir sürü arkadaşımız vardı, şu an onların da önü kesildi."
TARİŞ işçilerinin bugün fabrika önünde çadır kurarak sürekli eylem kararı aldığını söylüyor bir genç öğrenci. Şeker-İş, Maden-İş, Demiryol-İş sendikaları neden hiç destek vermedi şeklinde tartışmalar sürüp gidiyor.
"Zaman kazandık"
Tokat TEKEL'den Şener Yıldız ise biraz daha olumlu bakıyor, "8 aylık bir zaman kazandıklarını" düşünüyor.
"Sonuçta eylemi bırakıp gitmiyoruz. Çadırları kaldırdık ama eylemi bitirmedik. Eylemlerimiz tüm Türkiye'ye yayılacak. Arkadaşlarımız tüm illerde çadırlar açacak. Etkili bir şekilde örgütlenip sendikamız 'gel' dediğinde biz Ankara'yı yine etkili bir şekilde işgal ederiz."
YIldız, önlerindeki sekiz aylık süreçten umutlu ve hükümete rahat vermemek konusunda da kararlı; "Bir sloganımız vardı 'Kar geliyor kar geliyor / Ankara Tayyip'e dar geliyor' diye. O koltuklar da dar gelecek şimdi." derken Tokat çadırının kurulu olduğu yerdeki ağacı gösteriyor.
"Şu ağacın üstü kuru, ama çadırın içinde kalan kısmı yemyeşil yaprak açtı. Biz gittiğimiz her yeri yeşerteceğiz. Bu Tayyip'e örnek olsun. Taban ayaklandığında, yani o yeşil yer, kuru yeri geçecek. Ayaklar baş olacak."
Diyarbakır çadırından sokağın aşağılarına doğru bakınca toplanmamış bir tek İzmir çadırı var. İzmirli kadınlar içerde battaniyeleri toplarken "Çadırlardan çıkıyoruz." diyor biri.
Sembolik de olsa bir çadıra ihtiyaçları olmadığını düşünen İzmir TEKEL işçilerinden Sevim Ulaş, "Biz buraya geldiğimizde, eyleme başlarken mahkeme kararını beklemek için gelmediğimiz gibi Danıştay'ın kararından sonra da bitmesinden yana değiliz. Çadırların sökülmesinde bir sakınca görmüyoruz. Çünkü biz çadırsız başladık, çadırsız da devam ederiz." diyor.
Ankaralılara teşekkür
Sendikanın direnişi ülkeye yayma kararına ilişkin de "Zaten diğer illerde emekten yana partiler, sendikalar gerekeni yapıyorlar." diyerek, TEKEL işçisinin burada olması, eylemine burada devam etmesi gerektiğini söylüyor.
"Her ilden gitmek istemeyen arkadaşlar olarak sayımıza bakacağız." diyen Ulaş'a sendika yöneticileriyle görüşüp görüşmediklerini soruyoruz. "Talebimizi iletmeye çalıştık ama belki sadece şube başkanları biliyordur. İlettiler mi bilmiyoruz." diye cevaplıyor.
Öğleden sonra Tek Gıda-İş yöneticileri ve işçiler kortej halinde Sakarya esnafına karanfil dağıtıyorlar. "TEKEL Ankara'yı unutmayacak!", "Sakarya Esnafı Teşekkürler!", "Ankara Halkına Teşekkürler!" sloganlarıyla yürüyen korteje alkışlarla destek veriliyor.
İki buçuk aydır binlerce kişiyi ağırlayan Sakarya Caddesi yavaş yavaş eski haline dönerken aslında hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı açık. Çünkü TEKEL işçileri bu meydanda eşitlik, özgürlük, adalet talep eden herkes için bir sembol oldu.
Özlük haklarını (henüz) alamadılar belki ama şimdiden yarattıkları mücadele deneyimi ve elde ettikleri kazanımlarla emek mücadelesinin önünü açtılar, umut oldular.
Burada direnen işçiler için de, bu direnişte onlara destek olan kesimler için de, direnişe destek verse de vermese de 4-C benzeri çalışma hakkını ve iş güvencesini tehdit eden statülerle burun buruna yaşamak zorunda olan işçi ve memurlar için de bu bahar başka geçecek. Ve herkesin bu baharı, TEKEL işçilerine borçlu olduğu da bir gerçek.(BB/EÜ)