Yorumcu Fırat, Orgeneral Ataman'ın Erzurum'un Konaklı köyü sınırları içersinde bulunan Teke deresi mevkiindeki konuşmasına, Bianet'in soruları üzerine açıklık getirdi.
Cumhuriyet gazetesinin "Ordu Komutanı Ataman, laik cumhuriyeti yıkmak isteyen bölücü ve şeriatçı unsurları uyardı" üst başlığıyla verdiği habere göre, Orgeneral Ataman Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kelimenin tam anlamıyla bir halk ordusu olduğunu belirtiyor.
Halk ordusu kavramı 1930'lu yıllardan, Çin'den kalma bir ifadedir. Biz bunu Mao'dan öğrendik. Dolayısıyla, ordu bütün bir ulusun ordusudur, gazete doğru yazdıysa, ifade yanlıştır...
Milleti seçtiği temsilciler temsil eder. Milleti temsille ilişkili Türkiye Büyük Millet Meclisi, hükümet, ya da temsille görevli kişi ve kurumlar vardır... Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da Türkiye'de halkın kimin temsil ettiğine dair bir ibare taşımıyor. Alınganlık gösteriyorlar.
Peki, neden alınganlık gösterildiğini düşünüyorsunuz?
Son zamanlarda hükümet milleti biraz daha fazla temsil etmeye kalkıştığı için böyle bir alınganlık olmuş bence.. Son 30 yılda Türk Silahlı Kuvvetleri Kıbrıs konusundan hiç bu kadar uzaklaştırılmamıştı, bunun temel bir alınganlık nedeni olduğunu düşünüyorum.. Keza başbakanın Davos ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) seyahatları ve oralardaki temasları da böyle bir alınganlığa yol açmış olabilir...
Çünkü, bazı konular var ki, başta Kıbrıs ve Kürt meselesi olmak üzere bu konularda Genel Kurmay ve Dışişleri Bakanlığı bürokrasisi hükümeti dışlayarak karar verirlerdi, ki, esasında Kürt meselesi için Dışişleri de katılmadan doğrudan TSK karar organı olarak kendini görmekte...
Türkiye'nin giderek dünya devleti olama arayışı ister istemez kurumlar arasında temsil uyuşmazlıkların ayol açıyor...
General Ataman, "Türk ordusunun gelenek ve göreneklerine bağlı inanç sahibi kişilerden oluştuğunun aksini ima yoluyla dahi gündeme getirmek, kimsenin haddi değildir," diyor. Ve ekliyor: " Bu tür iddiaları ileri sürmek, Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında asılsız dedikodular çıkarmak, ordu ile millet arasına nifak tohumları sokmak, bu millete ihanettir."
Bu "had" herhangi bir demokratik toplumda kullanılacak bir ifade değildir, bu bireysel kabadayılık jargonudur... Herkesin yasalarla belirlenmiş hakları ve ödevleri vardır... Gene bu ödevlerin ihlali halinde yasalarla belirlenmiş müeyyideler vardır.. Burada da "haddi aşmak", "had bildirmek" gibi bir ifade yer almaz... Yasalarda "had" diye bir ifade ölçü birimi olarak yer alır, istiap haddi gibi...
Bu iddialar ve dedikodularla ilgili bilginiz var mı, siz duydunuz mu?
Bu dedikoduların ne olduğunu ben de merak ediyorum... Yani , bu durduk yerde mesele çıkarmaktır... Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine bir dedikodu varsa muhatap Genel Kurmay başkanıdır, ki zaman zaman bunun mekanizmalarının çalıştığını da görüyoruz...Bu nifak tohumları nedir? Gizli bir virüs mü? Hepimizin bu konuda aydınlanması lazım, ben de şahsen bu konuda aydınlanıp bu hainlerle mücadele etmek isterim...İhanet kavramı tartışılır.
General Ataman, konuşmasında, "80 yıllık Cumhuriyetin temel ilkesi olan laikliği yıkıp yerine irticai düşünceye ve şeriat düzenine dayalı bir devlet sistemini oturtmak. Bu amaçlarının önündeki en büyük engel olarak askeri gördükleri için milletle ordusunun arasını açmaya çabalamaktadırlar. Ama bu gayretler boşunadır,'' sözleriyle de tehdit altında olunduğunu kastediyor gibi, ne dersiniz?
Bir ülkenin tehdit altında olup olmadığı basit bir sivil savunma tatbikatında açıklanamaz. O ülkede Milli Güvenlik Kurulu, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Hükümet, hepsinden önemlisi mahkemeler var, çok dinamik bir polis var... Herhangi bir ihaneti değil, kokusunu bile sezen çok iyi bir polis teşkilatı var, yani bu tehdit oluşturanlar yakalanabilirler, yargılanabilirler... Sırf bunları yargılamak için mahkemeler kurulmuş zaten...80 yıldır kurulu bir devlet her gün aynı tehditle yaşıyorsa bu ülkeyi yönetenlerin bu konuyu iyi düşünmeleri gerekiyor...
Konuşmada, "irtica"nın yanı sıra "bölücülük" teması da işleniyor. Bu neden şimdi?
Bu doğrudan doğruya 28 mart seçimlerine, Demokratik Halk Partisi'ne (DEHAP) ve onunla ittifak yapan diğer partilere yönelik bir tehdittir. Eğer 3. Ordu Komutanlığında böyle bilgiler varsa Erzurum'da Devlet Güvenlik mahkemesi var, polis var, jandarma var. Bunlar orada yargılanabilirler..
''Bölücü eşkıyanın kuzu postuna bürünmüş kurt görünümündeki bazı siyasi uzantıları'' ise legal görünüm altında demokrasinin nimetlerinden, sözde dost ülkelerin el altından sağladığı siyasi ve parasal destekten de yararlanarak ülkeyi bölmek yolundaki hain emelleri doğrultusunda yoğun faaliyet içinde oldukları... Kim bu sözde dostlar?
Dost ülkeler meselesi de hayli karışık... Benim anladığım anlamda sözde dost ülkeler NATO üyesi ülkelerdir ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin de müttefikidirler... Ki, Ataman paşa da Brüksel'de NATO karargahında Türk Askeri Temsil Heyeti başkanlığı ve NATO Güneydoğu Avrupa Müşterek Komutanlığı görevlerinde bulunmuştur.
Son olarak, Orgeneral Ataman "bölücü eşkıyayla silahlı çatışma sona ermemiştir" diyor ve "alınan talimatlar gereği güvenlik güçlerinin karşısına çıkılmamaktadır" diye de ekliyor.
"Silahlı çatışma bitmiş, düşman ezilmiş, yok edilmiş" gibi ifadeler bize değil kendilerine ait ifadelerdir... "Ezdik, konu bitmiştir, " diyenlerin başında da Türk Silahlı Kuvvetleri gelmektedir... Biz de, bu açıklamalar nedeniyle 1999'dan bu yana kendimizi huzur içinde düşünüyorduk, anlaşılan yanılmışız... Ayrıca da, talimatların nereden alındığının da açıklanması gerekiyor... Bizim de bunları bilmek hakkımız...(NM)