Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla imzalanmış olan protokol, Azerbaycan ile Türkiye arasındaki ilişkileri bozmuş gibi görünüyor. Süleyman Demirel ve Haydar Aliyev tarafından gündeme getirilen "tek millet - iki devlet" anlayışı son günlerini yaşıyor.
Tek millet hiç olmadı
Gerçekte ise, böyle bir anlayış hiçbir zaman olmadı. "Tek millet - iki devlet" söylemi, iki tarafı da memnun eden bir propaganda belirlemesiydi. Çok değil, 17 yıl öncesine gidilmesi bile bunun anlaşılması için yeterli olacaktır.
1992'de Ebulfeyz Elçibey devlet başkanı seçildi. Elçibey, Kafkasya ve Orta Asya bölgesindeki cumhuriyetlerde ilk ve tek Türkçü devlet başkanıydı. Nahcıvan bölgesinde Ermenistan ile süren çatışmalarda başarılı olabilmek için Türkiye'den yardım istedi. Zamanın Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Türkiye'nin Nahcıvan'a asker gönderebileceğini açıklayınca, Rusya Federasyonu'ndan sınırları ötesindeki çatışmalara karışmaması doğrultusunda iyi bir fırça yedi. Vizyon sahibi olduğu sanılan Cumhurbaşkanı'nın önderliğinde zamanın dış politikası şöyleydi: Türkiye önce eser gürler; tutarsa ne iyi, tutmazsa ve hatta güçlü bir rakibin tepkisine de neden olursa, susup yerine oturur.
Türkiye de böyle yapacak ve Elçibey'in çatışma bölgesindeki sivillerin tahliyesi için istediği helikopterleri bile Rusya Federasyonu'nu (RF) kızdırmamak için göndermeyecekti.
Elçibey bir yıl sonra darbeyle görevinden uzaklaştırıldı. Türkiye de buna karşı hiçbir şey yapamadı.
Kısa süre sonra eski SBKP Politbüro üyesi Haydar Aliyev cumhurbaşkanı oldu. Aliyev'in RF'nun bölgedeki gücünü dikkate alan ve bölgede ABD-RF ve Türkiye arasında denge oluşturmaya çalışan politikası bugüne kadar sürdü.
Aliyev'in ilk işi, RF'nun Azerbaycan petrollerine ortak olmasıyla ilgili anlaşmayı imzalamak oldu. Aliyev şunu açık olarak biliyordu: Bu bölgede RF'nu dışlayarak hiçbir şey yapılamaz.
1995'te Demirel'in cumhurbaşkanı Çiller'in başbakan olduğu dönemde Türkiye Aliyev'e karşı başarısız bir darbe girişiminin içinde oldu.
Bir de Rusya var...
Arkasından ilişkiler -mecburen- düzeldi, "tek millet-iki devlet" dönemi başladı.
Ne ki, bu dönemde de Azerbaycan atılan her adımda RF'nu gözetti. Bu küçük devletin bölgedeki büyük bir gücün varlığını her zaman dikkate alması kendi açısından doğaldır. Bu durum birkaç önemli adımda kendisini şöyle gösterdi:
* Bakü-Ceyhan petrol boru hattı döşendi ve işletmeye açıldı ama yıllardan beri tam kapasiteyle çalışamıyor. Azerbaycan ürettiği petrolün bir bölümünü RF'na verdiği için hatta yeterli petrol veremiyor. Kazakistan da bu hat için petrol vermeyi reddedince hat eksik kapasiteyle çalıştırılıyor.
* Azerbaycan yönetimi, Nabucco doğal gaz projesi ile ilgili anlaşma imzalanmadan önce, ürettiği doğal gazın bir bölümünü RF'na satmak üzere anlaşma yaptı.
* Ermenistan'ı işgal altında tuttuğu Dağlık Karabağ bölgesinden çekilmeye zorlayabilecek tek güç RF'dur. Bunu Azerbaycan yönetimi de biliyor, ama bu güce karşı açık tavır almayı yanlış bulduğu için Türkiye'den Ermenistan'a baskı yapmasını istiyor.
* Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin gelişmesine paralel olarak, Azerbaycan yönetimi RF'nun Nabucco'ya alternatif olarak düşündüğü doğal gaz boru hattı projesini desteklemeye yöneldi. Ek olarak da yıllardan beri Türkiye'ye dünya fiyatlarının oldukça altında sattığı doğal gazın fiyatını artıracağını açıkladı.
Azerbaycan ile Türkiye arasındaki "tek millet-iki devlet" dönemi bitmiş gibi görünüyor. Dışlandığı sanılan RF, bölgesel bir güç olarak yerinde duruyor. (EE/EK)