Sürprizlerin günbegün azaldığı, macera hissinin çoktan yok olduğu, arzu ve tutkunun tetiklenmediği evlilikler, zamanla uyumlu bir beraberliğe, yoldaşlığa veya dostluğa dönüşmediyse vaziyet vahim demektir. Gizlice kovalanmaya başlanan kaçamaklar sayesinde evlilik kurumu bir süreliğine de olsa nefes alabilir belki, hele de cinsellikle eşler arasındaki sadakati iki ayrı cephe olarak kabul edenler için.
Hatta iki kişilik ilişkilerde gayet işlevsel olan katalizör figürünün üçüncü bir aktör olarak ikiliye katılma ihtimalini de gözardı etmemekte fayda var.
İnsanlık tarihi boyunca şekilden şekle giren evlilik kurumunda, saygı ve misafirperverlik adına eşini konuklarıyla paylaşan İnuitler, gittikçe muhafazakârlığa kayan çağdaş dünyaya inat, geleneklerinde çok daha "müsamahakâr" olan Çinli veya Venezuelalı insan toplulukları da var.
Belki de birden fazla insanı sevebileceğimizi (polyamory) kavrayıp kendimizi fazla baskı altında tutmamalıyız. Ne de olsa evlilik, güçlü ailelerin iktidarlarının devamı için kullanılmış, kadını korumak adına, baskı altına almak, hatta köleleştirmek üzere sömürülen, çivisi çoktan çıkmış bir müessese.
Uzun evliliğinden sonra gelen boşanmayla adeta kalbi kırılan yönetmen Tao Ruspoli meseleyi aile fertleri, tanıdık çiftler, gazetelerde insanların dertleriyle uğraşan köşe yazarları, psikologlar, tarihçiler, antropologlar, sanatçılar, felsefeciler, seks işçileri ve seks terapistleri ile görüşerek irdeliyor. Aşk, sevgi, seks ve tek eşliliği masaya yatırıp bulunması belki de imkânsız doğru cevabı bulmaya çalışıyor; köklerinin dayandığı asil İtalyalı ailenin karmakarışık mazisi bir yana, soyunun ABD kanadında da ön planda olan komün hayatı, çok eşlilik ve tutucu zihniyetlerin asla kabul edemeyeceği pratikler yüzünden zaten Ruspoli'nin sıradan vatandaşa göre birkaç adım önde olduğu kesin. 2017 yılında gösterime giren Monogamish (Tek Eşlimtırak) 75 dakikalık zevkli bir seyirlik; konuyu hem ciddiyetle ele alıp hem de hafiflikle yansıtan, eğlenceli olduğu kadar düşündürücü bir belgesel.
Evlilik paradoksu
Günümüzde klasik anlamdaki evliliklere alternatif olabilecek çeşitli seçenekler kabul gördüğü için aslında "ideal" evlilik modeli çoktan sarsılmış durumda. Zaten boşanma ile sona eren "romantik" evliliklerin yüzdesi de her geçen gün artmakta. Fakat o safhaya ulaşana kadar artan geçimsizlikler erkek egemen düzende kadınlara yönelik ev içi şiddetine yol açmakta ; boşanmada ise en ağır bedel genelde parçalanmış ailelerin çocuklarına ödetilmekte.
Portekiz'deki Tamera Huzur Araştırmaları Köyü projesine katılan birçok kadının yıllar süren baskılardan sonra ilk defa orada "çiçek açtığı" belirtiliyor belgeselde.
Tabii toplumun arzularını kontrol altında tutmak üzere dinî ve siyasi otoritelerin evlilik kurumuna prim vermesi de vaziyeti epey güçleştiriyor. Kendi çocuğunu tek başına büyütmek isteyen kadın toplumun kenarına itilebiliyor, ahlaki tabulara sarılanlar toplumun ikiyüzlülüğünün bayraktarları oluveriyor. Oysa güven, istikrar, itimat vaadiyle cilalanmış evlilik müessesesi kısa zamanda çöküp yerini aile trajedilerine çoktan terk etmiş olabiliyor.
Yeni ufuklara açılmak
Birbirinden ilginç röportajlarla süslü yapım ele aldığı konular hakkında zevkli bir beyin jimnastiği yaptırıyor. Filmde geçmişte kalmış bir pratik olarak yansıtılsa da aslında gezegenimizde hâlâ süren, tecavüzcüsüyle evlendirilen kadınlardan bile bahis var. Senaryonun gidişatına uygun olarak canlandırılmış sahneler yeterince ikna edici, ne de olsa Ruspoli'nin riyakârlığa tahammülü pek yok: Evlilik kurumuna ciddiyetle sarılanlarla inceden inceye dalga geçen ironik bir tavrı da yok değil!
Doğadaki çoğu örnek bir yana, hayvanlar aleminde insana en yakın görülen maymunların bile tek eşlilikle ne kadar alakasız olduğu da filmde memnuniyetle verilen bilgilerden.
Her ne kadar çok eşlilik arayışı daha çok erkek pratikleriyle özdeşleştirilse de belgeselde yeni keşiflere hepimizin hazır olması gerektiği hatırlatılıyor. Sekste neyin doğal olup olmadığı, evliliğin günümüzde beklentilere ne kadar cevap verdiği veya cinsellikle sevginin ayrı şeyler olarak yaşanıp yaşanamayacağı gibi soruların peşinden gidiliyor. Her bir insanın kimsenin tekeline girmemesi gerektiği, maceralara daima açık olmamızın faydalı olacağı çeşitli argümanlarla ispatlanıyor.
"İnsan birini gerçekten sevdiği zaman mutluluğundan başka bir şey istemez; onu başka hazlardan men etmek değil, yararlanmasını istemektir sevgi" diyor filmin konuklarından biri, "…Başkasıyla yaşayacağı seks tecrübesi onu mutlu edecekse, zor da olsa tabii ki sineye çekerim…"
Ne de olsa, Henry David Thoreau'nun dediği gibi: "Aşka çare yoktur, daha fazla sevmekten başka". (MT/HK)