Terörle Mücadeleden Sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığı'na atanan Sedat Selim Ay, Asiye Zeybek Güzel'e işkence ve tecavüz ve daha pek çok mağdura işkence yaptığı gerekçesiyle 11 ay 20 gün ceza almış, Türkiye'nin de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) mahkum olmasına neden olmuştu.
S. S. Ay 24 Temmuz 2012 tarihli Taraf gazetesine yaptığı açıklamada.... "Çapa Tıp Fakültesi'ne gitti. Şahika Yüksel adındaki profesör, Asiye Güzel'de travmatik bozukluklar olduğunu, bozuklukların da tecavüz sonrası oluşan bozukluklara benzediği yönünde rapor verdi," diyor.
Tecavüz iddiasının asılsız raporunda geçersiz olduğunu ileri süren S.S. Ay tecavüz etmediğini belirtirken, çelişik olarak işkenceci olmasının mazeretini de belirtiyor: "Suçlamaların olduğu dönemde komiserdim. Çok da söz sahibi değildik."
24 Temmuz'dan sonra çok sayıda işkence mağdurunun tanıklığı basında yer aldığı halde kendisini terfi ettiren yetkililer SS. Ay'ı "yedirmeyeceklerini" beyan ettiler.
Bir raporun delil olarak kabulü çok kere politik bir karardır. İşkence ve cinsel işkence sonrası rapor almak zorlu bir süreçtir. Bu yazıda bu zorlukları aktarmak istiyorum.
Rüşvetin makbuzu olur mu bilmiyorum. Tecavüzün, cinsel, fiziksel saldırının belgesi vardır. Biz onlara adli rapor diyoruz.
Şiddete maruz kalan ve travmatik deneyimi olan kişilerin haklarını arama, iyileşme ve adaletin yerine gelmesi için yaşadıkları travmanın kanıtlanmasında adlı raporun yeri önemlidir.
Bu belgenin hazırlanmasından da ve yasal takibinden de saldırı yaşayan kişiler yükümlüler. İşkenceyi-cinsel saldırıyı belgeleyen rapor, failin sorumluluğunu dolayısıyla cezalandırılmasını sağlıyor. Dahası toplumda adalet duygusunun oluşmasına ve tecavüzü yaşayan kişilerin yaralarının onarılmasında güvenli ortamı oluşturuyor. Zira iyileşme-tedavi, sadece güvenli ortamda olabilir.
Tecavüz mağdurlarının haklarını araması hele tecavüzcüsünün tutsağı olan mağdurların olayları açıklama ve ispatı çok çetrefilli süreç.
Kocasının-eşinin tutsağı olan kadınlar veya tutuklu hükümlü olan kişiler failin denetiminde ve yeniden benzer kötü muameleleri yaşama riski varken haklarını arayacaktır.
Doksanlı yıllarda bir grup kadın avukat "Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Projesi"ni başlatmıştı. İkiyüzden fazla cesur kadın bu proje kapsamında hak aradı ve tanıklık yaptı.
Bu davalar genellikle Türkiye'de mahkemelerde değersizleştirilirken bir bölümü AİHM'de kabul gördü. Türkiye korumakla yükümlü olduğu tutukluların zarar görmesine engel ol(a)madığı için cezalar aldı.
İşkence ve tecavüz raporlarını uzmanlar verir. Saldırıdan uzun zaman sonra yapılan geç başvurularda sıklıkla fiziksel izler silindiğinde ruh sağlığı sorunlarının varlığı ön plana çıkar.
Ruh sağlığı uzmanlarının raporlarında olay çok yönlü olarak incelenerek kanaatini belirtilir. Rapor içerikleri yasal olarak tıbbi delillendirmedir.
Tarafsız uzmanlar kurulunun raporu, "adil bir mahkemede" değerlendirildiğinde mağdurun "o olayı" yaşadığının kanıtı olabilir. Raporu ve diğer kanıtları değerlendiren bir mahkeme heyetinin varlığı yeterli değildir. Siyasi idarenin olaya nasıl baktığı önemlidir. Failleri hala korunabilir. Hatta görevlerini başında ve görevlerinde yükselerek uzmanı oldukları mesleği uygulamaya devam edebilirler.
Aslında, cinsel işkencelere bakışla Türkiye'de cinselliğin ne kadar incelikli bir konu olduğunun bir uç örneğini görüyoruz.
Bir yanda cinsel tabular ve özellikle kadınların yaşamına getirilen sınır, denetim. Diğer yanda cezasız kalan, "affedilen", "mazur görülen" istismarcılar var.
"Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Projesi" çalışmaya başladığında, iktidarın oyununu bozan, tarafsız doktorlar, tabip odaları, kurumlara taraflı gibi gösterilerek onların raporları-deliller çürütülmek istenmişti. Tarafsız kişi ve kuruluşlar yıpratılmaya ve farklı tehditlerle sindirilmeye çalışılmıştı.
Bugün yirmibirinci yüzyılda, 2012'de muhafazakar geleneksel anlayışlarını iftiharla ifade eden siyasi yetkililer, nerede ise kadınların adet günlerinin peşinde hamileliğini dedektif gibi izlemeyi savunan anlayış, özellikle cinsel işkence konusunda, uzmanlığını ispat etmiş olan bir kişiyi koruyor.
Bu anlayışın çok somut bir örneğini iktidarın sözcüsü olan bir yetkili ifade etti: "Durumu şık bulmuyorum ama ileri sürülenlerin yarısı doğru değil."
Velev ki ileri sürülenlerden sadece biri doğru. Mesela sadece Sultan Seçik'ın dedikleri doğru veya Ayşe veya Fatma'nınki doğru. Yetmez mi, durum değişiyor mu?
Türkiye'de diğer güncel örneklere bakarsak, aslında, yaşananlar kendi içinde tutarlı. Birkaç ay önce Pozantı'da hapishanede, devlet korumasında olan çok sayıda gencin yaşadığı cinsel fiziksel kötü muameleleri duyduk. O çocuklara kötü muamele edenler ne oldu?
Gençlerimizi olay mahallinden uzaklaştırma, yakınlarından uzak bir bölgeye taşıma, dışında hangi psikososyal destek programlar devreye girdi.
Türk Tabipleri Birliği (TTB), Adli Tıp, Psikiyatri, Çocuk Genç Psikiyatrisi, psikologlar dernekleri gibi uzman meslek örgütlerinin işbirliği taleplerine niye yanıt verilmedi.
Onların, ''cezaevi yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve uluslararası standartlara kavuşturulması yolunda öteden beri uğraş veren Türk Tabipleri Birliği ve alanında bilimsel çalışmalar yürüten uzmanlık dernekleri bir bütün olarak bu sürecin toplumumuzda derin hasarlar yaratacağından endişe edilmektedir. Uzmanlık dernekleri olarak konu ile ilgili doğru ve bilimsel değerlendirmelere ihtiyaç olduğundan hareketle bu göreve hazır olduğumuzu ve görev beklediğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz" önerisine karşı nasıl bir işbirliği yapıldı?
Türkiye'de kaza, deprem bol, kadın, çocuk, mahkum her türlü insan hakları ihlali yaygın. Kime ne zaman gerekeceği belli olmaz. Size, komşunuza, sevdiğiniz birine gerekebilir yazıyı bitirmeden önce raporlarla ilgili bilgi vermek istiyorum.
Fiziksel cinsel veya psikolojik ağır yaşam olayının-travmanın ardından çalışma ilkesi aynı. Önce durum saptaması yapılır. Bu kişide depremden/kazadan/ işkenceden /tecavüzden sonra ne olmuş? Ortaya çıkan belirtiler hastalıklar aynı zamanda delilerdir. Bu, ''kişi şu kazayı/işkenceyi veya bir travmatik olayı yaşamıştır'' demektir.
Bu bulguların varlığını araştırmak için bazı psikolojik testler uygulanır ve tekrarlayan görüşmeler yapılır.
Cinsel şiddete maruz kalan kişilerin tıbbı incelemeleri çok disiplinli ve duyarlı bir ortamda olmalıdır. Bu değerlendirmede adlı tıp ve ruhsal değerlendirmesi zorunludur. Sıklıkla bir kadın doğum uzmanının da devreye girmesi gerekir. İhtiyaca göre farklı uzman görüşleri da alınır. Rapor tamamlandıktan sonra bir hastalık saptanmışsa kişinin tedavi hakkı ve gereksinimi vardır.
Dikkat, travma raporları tek başına kullanıl(a)maz. Sağlam insan hakları konusunda güvenilir bir avukat eşliğinde kullanılır. Ayrıca, rapor tek kişi için verilse bile etkinleşebilmesi için o toplumda adaleti işletmeye yönelik bir niyet ve sürekli çaba gerekir. Aynı bataklık kurutulmadan sırma ile mücadele edilemeyeceği gibi.
Cinsel saldırılarını nasıl yaşadıklarına tanımamıza izin veren cinsel saldırı mağdurlarına kadınlara ve bu riskli ve zorlu görüşmeleri yapan tüm meslektaşlarıma saygılarımla. (ŞY/BA)
* Şahika Yüksel, Prof. Dr., Psikososyal Travma Uzmanı