Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Zonguldak'taki kömür madeninde 30 emekçinini ölümünü "kader"le açıklama ısrarını sürdürüyor. Bugün partisinin il başkanları toplantısında "dünyanın her yerinde yer altında çalışmanın doğasında ölümün olduğunu, gerekli bütün önlemleri alıp çok sıkı takip ettikleri"ni savundu.
"Erdoğan bilimi dışlıyor"
Erdoğan'ın bugün yine çattığı Maden Mühendisleri Odası'ysa açıklamasında "Başbakanın 'mesleğin kaderinde bu var' anlayışı, bilim ve teknolojiyi dışlayan mantığın açık bir yansımasıdır. Bilimsel veriler iş kazalarının yüzde 98'inin önlenebilir kazalar olduğunu göstermektedir Kazaların kader olmadığı, mühendislik bilim ve teknolojisinin uygulanmasıyla engellenebileceği bilinen bir gerçektir" diyor.
ODTÜ Maden Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Tevfik Güyagüle Türkiye'nin maden kazalarında Avrupa'da birinci, dünyada üçüncü sırada olduğunu, önlem alınırsa kaza riskinin yüzde 95 azalacağını söylüyor.
Emekçiler ölünce siyaset yapılmayacak da ne yapılacak
Erdoğan işçi ölümleri üzerinden siyaset yapılmamasını da istiyor. Asıl bu sözlerin, ölümler üzerinden -kendi kast ettiği olumsuz anlamıyla- siyaset yapmak olduğunu anımsatalım. Ama emekçiler ölüyorsa, gerçekten siyaset yapmak gerekiyor. Kazaları önleyecek düzeni kurmak, denetlemek ve işletmek için yapılması gerekenleri gündeme getirmek, uygulanmasını sağlamak gerekiyor.
Altı ayda 66 emekçi kömür madenlerinde öldü
Yalnızca son altı ayda, kömür madenlerinde 66 kişi öldü. Son 2,5 yılda bu sayı 182. Madencilik alanındaki sendikalar, meslek örgütleri, yapılacakları yıllardır sıralıyor.
Erdoğan'ın yapması gereken ilk işlerden biri, Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 176 numaralı "Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi"ni imzalayıp yürülüğe koymak. 24 ülke bu sözleşmeyi onaylayıp yürürlüğe koymuş durumda.
Sözleşme maden işletmesi sahiplerine ve hükümetlere önemli sorumluluklar getiriyor.
Sözleşme işverenlere kazaları önlemek için her türlü önlemi alma, işçileri bilgilendirme ve eğitme yükümlülüğü getiriyor. Bunlara, kaza sonrasındaki sağlık ve kurtarma etkinliklerinin kalitesi de dahil. İşverenler riski kaynağında bertaraf etmek, güvenli çalışma sistemleri tasarlamak, kaza riskleriyle ilgili işçileri bilgilendirmek ve kaza olduğunda gerekli tıbbi yardıma ulaşmalarını sağlamak zorunda.
Sözleşme, hükümetlereyse teknik kılavuzların hazırlanması, denetimlerin düzenlenmesi ve kazaların etkili soruşturulması gibi yükümlülükler getiriyor.
İşçilerin ve temsilcilerininse kazaları, riskli durumları bildirmek, güvenlik ve sağlıklarına ilişkin koşullara dair bilgi edinmek, güvenlik ve sağlık önlemlerinin karar süreçlerine katılmak gibi hakları ve yükümlülükleri var.
Kongrede de "kader" mi diyecek?
19. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi, Eylül 2011'de İstanbul'da gerçekleşecek. Çağrı metninde Çalışma Bakanı Ömer Dinçer "Küresel sorunlar küresel işbirliğini gerektirir. Bunu sağlamanın en etkili ve verimli yollarından birisi iş kazaları ve meslek hastalıklarını önleme yoluyla çalışanların refahını ve iş verimliliğini artıracak güvenli çalışma ortamına yatırım yapmaktır" diyor. ILO ve Uluslararası Sosyal Güvenlik Birliği'nin (ISSA), uluslararası uzmanların yer alacağı bu toplantıda, bakalım Erdoğan yine çıkıp "kaderdir, doğasında vardır" diyebilecek mi?
Erdoğan emekçi ölümlerini kaçınılmazmış gibi önümüze sunup sorunun kendisini görünmez kılmaktan, "madenciysen ölürsün" demekten, bir insan hakları ihlalini savunmaktan vazgeçmeli.
Sonuçta savaş karşıtlarının İsrail'le askeri anlaşmaların iptalini istedikleri sırada attıkları "Tayyip konuşma, anlaşmayı iptal et" sloganından hareketle, "Tayyip 'kader' deyip durma, Maden Sözleşmesi'ni imzala." (TK)