"Dünya Kadınlar Günü ile aynı yaştayım." 8 Mart sabahı beni TRT Türk'teki haber saatine gündeme ilişkin bir çift söz etmek üzere davet eden dostum Serhat Akça'ya böyle dedim. Sordular, "Nedir bu Kadınlar Günü'nün hikmeti?", diye.
Hepimizin malumu o büyük tarihi, yayının süresi de azıcık olduğundan, bir cümleyle anlattım: "Eşitlik mücadelemizin günüdür!"
Clara Zetkin'in çağdaşı değilsek de o ve sonraki binlerce kız kardeşin yolundan gidenleriniz biz. 1910'dan beri Emekçi Kadınlar Günü, 1975'ten beri de Dünya Kadınlar Günü'nün yol arkadaşlarıyız.
O sabah TRT Türk binasında çalışan tüm kadınların elinde birer kırmızı karanfil görmek bile birkaç saat sonra Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Merkezi'nde tanık olacaklarımın yanında hiçbirşeydi.
Stantlar da afişler de değişmiş
Günler önce, Kadınlar Günü'nde AKP Genel Merkezi'nde yapılacak Kadın Hakları Zirvesi için Uçan Süpürge'ye de bir duyuru gelmişti. Toplantıyı, AKP Genel Merkez Kadın Kolları Başkanlığı düzenliyordu. Toplantının hazırlıkları günler öncesinden başlamıştı ve toplantının yapılacağı salonun fuayesinde altı kadın örgütü stant açmaya davet ediliyordu.
Neden altı? Çünkü fuayede o kadar "plazma ekran" vardı! Kimdi bu örgütler? Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KA.DER), Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER), Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği, Başkent Kadın Platformu, Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği (AKDER) ve Gökkuşağı Kadın Derneği.
Hepimiz bir gün öncesinden stantlarda sergileyeceğimiz malzemeleri yüklenip parti merkezine gitmiş ve gözümüze kestirdiğimiz masalara yerleşmiştik. Birer plazma ekranımız vardı; orada tanıtımlarımızı yayınlayacak, kitap ve dergilerimizi ziyaretçilere armağan edecek, tanışacak, konuşup tartışacaktık. En azından öyle umuyorduk.
8 Mart sabahı binaya girdiğimizde ne görelim! Etkinlik alanındaki tüm stantlar birbiriyle yer değiştirmişti. KA.DER'in bir gün önce getirip masasının yanına koyduğu o harikulade "Üçümüz de aynı fikirdeyiz" afişi 8 Mart sabahı yerini "bıyıklı kampanya' afişine bırakmıştı.
Bunlar nedir, nedendir diye sormayın, araştırın bulun bir zahmet.
Kadınlar hazırlıklarımıza bakamadan dışarı çıkarıldı
Derken zirveye katılan konuklar ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile beraberindekilerin salona teşrif saati geldi çattı. Sivil toplum kuruluşu stantlarının bulunduğu fuayeyi, kendilerinden geçercesine yoğun bir çabayla boşaltmaya çalışan korumalar ve diğer bina görevlileri, haliyle stantlardan da uzaklaştırmış oldular ziyaretçileri.
Bu cevval (?!) ve atak arkadaşların mekanı boşaltma çalışmaları, zirvenin ilk yarısı bitip Başbakan ve beraberindekiler salondan ayrılana dek devam etti.
Kamera ve mikrofonlardan bir girdap onları içine alırken korumalar, salondan çıkan kadınlara "Bekleme yapmayalım, salonu boşaltalım, lütfen dışarı çıkın hanfendi" gibi şeyler söylüyorlardı. Kadınlar, özene bezene hazırladığımız materyallere göz ucuyla bile bakamadan dışarı çıkarıldılar.
İçeride dünyanın farklı ülkelerinden konuşmacılar kendi sunumlarını yaparken fuayeye büyük led ekranlardan görüntüler yansıdı ama ses verilmediği için zirve konuşmalarını dinleyemedik. Zaten biz orada vitrin gibiydik ve şaşkınlık içinde olup bitenleri anlamaya çalıştık.
Şefkate değil etkin politikalara ihtiyacımız var
Dışarıda bunlar olurken içeride Tayyip Bey'in incileri dökülüyormuş kürsüden meğer. Buyuruyormuş ki, "Kadın sığınacak bir varlık mıdır? Biz kadını sığıntı olarak görmüyoruz. Sığınma evinin adını değiştirmek lazım. Bunu değiştirilmesi için gerekli talimatı verdim."
Daha önce de "sığınma evlerini şefkat evlerine dönüştüreceğiz" diyesiymiş aynı partiden bir kadın milletvekili.
Tayyip Bey! Sığınma evleri sığınma evleridir. Kadınların neredeyse yarısının fiziksel ve cinsel şiddete maruz kaldığı bu ülkede şefkatten önce etkin politikalara ihtiyacımız var bizim.
Cinsiyetçi/ataerkil şiddet ve ayrımcılığın her türlüsü her dakika canımıza, kimliğimize, insan onurumuza kastederken sizinki gibi romantik çözümler değil bize lazım olan.
Kadınları aşağılıyor diye kotayı istemeyen, benzer bir gerekçeyle sığınakları var oluş amacından fersah fersah uzaklaştıran girişimlerde bulunduğunuz ve tüm tepkilerimize rağmen bunu ısrarla sürdürdüğünüz için kadın hareketi sizden çok korkuyor.
Yakında "kadın çok kaba bir ifade, bundan böyle 'bayan' denecek" gibi bir yasa da çıkarırsınız siz! (SD/BB)