Star TV'de "Hayalin İçin Söyle" diye bir program başladı. Adından da anlayacağınız üzere bu da temelde diğerleri gibi bir "şarkı söyleme" yarışması. Farkı şu: "asıl yarışan "sesler" değil, "yaşam öyküleri".
Böylesi programı hoyratlığından, hatta yırtıcılığından arındıran bir takdim cümlesi oldu. Birazdan anlayacaksınız.
İbrahim Tatlıses, Seda Sayan, Muazzez Abacı (isimler televizyon karşınızdayken oturma sırasına göre dizildi) yarışmanın jürisi. Onlar yarışmacıların hikayelerinin aslında ne kadar "acıklı" olduğunu ve aslında ne kadar "gerçek" olduğunu sınıyorlar, arada şarkı söylemeleriyle ilgili bir iki laf da ediyorlar tabii.
Yarışmaya katılanlar "yoksullar", sözkonusu jüri de "yoksunlar" sınıfından geliyor diyelim. Jürideki herkes ayrı ayrı nedenlerle, belki de yalnızca o format içinde, merhametten, adaletten, ölçüden, incelikten "yoksun".
Benim izlediğim bölümde 17-18 ya da bilemediniz en fazla 20 yaşında bir -neredeyse- çocuğun "acı" hikayesi ortalara saçılmıştı. Kız çocuğu kardeşleriyle birlikte çocuk yurdunda yetişmiş, yıllar sonra anneleri onları yurttan alabilmiş. Ne yazık, anne kısa süre içinde ölmüş. Çocuklar yeniden yurda...
İbrahim Tatlıses, tok, tatmin olmuş biraz da boş gözleriyle "Neden kardeşlerini orada bırakırsın? Annen rahat mıdır şimdi?" diye soruyor. Çocuk ağlıyor, titriyor... Kendini belki gerçekten suçlu hissediyor. Tatlıses gerilimi yükselttikçe yükseltiyor... O arada Seda Sayan lafa giriyor.. Muzazzez Abacı biraz geriden geliyor.. Kavga ediyorlar... İzlenme oranı artıyor falan...
Ama kız çocuğu belli ki takılıp kalıyor o soruya...
Evet bu göz önünde yara kaşıyan programlar epeydir var. Üzerine çok yazıldı, söylendi de. Ama ben böylesine hiç rastlamadım... Her geçen gün doz artıyor, yetmiyor... Hiçbir kadın, bir çocuk, bir erkek, bir insan "yırtmak" umuduyla programı, formatı, başına gelecekleri kabul etmiş olsa da, bu eziyete layık değil, olamaz.
Onlar acılarını, hayatlarını satıyorlar, parayı prodüktörler, jüriler kazanıyor. Onlar program bitince artık eskimiş, orijinalliklerini yitirmiş oluyorlar. Halleri kalmıyor mücadeleye... Merak ediyorum, nerede yaşıyor, ne yiyor, ne içiyorlar şimdi ve sonra?
Sanki yapabileceğim tek şey, orada olup, bu ağır şiddet seansından sonra sırtını sıvazlamaktı o çocuğun... Ama orada değildim. Olsam da bunu yapmam mümkün olmazdı. (NZ/EÜ)