Ebedî gençliğin, ileri yaşlarda cinselliği sürdürmenin fazlasıyla revaçta olduğu bir çağda yaşadığımız kesin. İkliminden yola çıkarak Abhazya'nın Sohum kentinde Prof. Ivanov'un temellerini attığı laboratuvarda DHEA hormonu verilmiş insansı maymunlardan gayet yaşlı bir tanesinin atikleştiği, iştahının açıldığı ve kürkünün parladığı, hatta birçok dişiyi hamile bıraktığı da bilimsel bir gerçek.
Fakat Stalin döneminde kurulmuş enstitünün esas amacı dünyanın çeşitli bölgelerinden getirilmiş çeşit çeşit maymunun insan spermiyle döllenmesi sonucunda melez bir ırk yaratmaktı. En parlak döneminde 6 bin insansıyı barındıran kurum tabii ki Sovyetler'in dağılmasından ve coğrafyayı altüst eden savaştan epey etkilenmiş durumda. Vaziyet için içler acısı bile denebilir, Romanyalı Alexandru Solomon'un mümkün olduğunca yorumsuz ama gayet etkili filminden yola çıktığımızda...
Tarzan's Testicles (Ouăle lui Tarzan/Tarzan'ın Hayaları) adlı belgesel dünya prömiyerini Transilvanya Uluslararası Film Festivalinde yapmış, Çek Cumhuriyeti'nin saygın sinema etkinliği Karlovy Vary'de boy göstermişti. İnsanla benzerlikleri kuşku götürmeyen ve bilimsel deneylerde yıllardan beri kobay olarak kullanılan maymunların kromozom sayısı insanla uyuşmadığı için istenen sonuca ulaşılamadı; fakat bu durum iktidarını biraz da kiliseye dayandıran Putin'in Rusyası'nda, Darwinist duruşu sarsılan ve dine sarılan kalabalık bir kesime rağmen, mevzubahis kurumun Soçi'de şube açmasına engel değil.
Zulüm
Sarı humma, verem, sarılık, çocuk felci, AIDS ve daha birçok hastalıkla ilgili tıbbi başarılarda katkılarının olduğunu öğreniyoruz, yalnız insansıların değil, tahmin edilebileceği gibi tavşan ve farelerin de. Günümüzde sayısı 600 civarında olan söz konusu primatlar kurumun kısıtlı şartları yüzünden asgari bakım imkânlarına sahip. Laboratuvar çalışanlarını, bazıları terkedilmiş görüntüsü arz eden binalarda faaliyetlerini sürdürme çabası içinde izliyoruz.
Savaş döneminde deneklerin klimasız ortamlarda kalabildikleri, bombalar altında elektrik ve su kesintisi sürerken onlara bakmaya çalışılmasına rağmen bir kısmının soğuktan öldüğü belirtiliyor.
Laboratuvarın arşivinde bir Sovyet kadınına ait mektubu okuyor bize bir kadın doktor: "Maymunların insan spermiyle dölleme deneylerinizin başarısız olduğunu duydum, bilim adına maymun spermiyle döllenmek üzere hizmetinize amade olduğumu bildiriyorum…".
"Daha çok psikoloğa görünmesinde fayda varmış!" diye yorumda bulunuyor metni okuyan doktor, mektupta imzası bulunan kadın hayatının zaten yaşanmaya değmeyecek kadar kötü olduğunu belirtmiş olsa da…
İnsansı profili
Maymunların bakımını üstlenmiş, çoğu kadın olan görevlileri kamera karşısında gayet insani ve şefkatli davranışlar içinde görüyoruz. Özellikle annesiz kalmış küçük maymunları evcil hayvan gibi evinde besleyen bir tanesi maymunların kesinlikle kıskançlık duygusuna sahip olduğundan, Karadeniz kıyısına gittiklerinde yüzmeyi, kumsalda sığ suda yürürken omuzdan suya atlamayı sevdiklerinden, daldıklarından ve suda gözlerini açıp sualtını merakla görmeye çalıştıklarından bahsediyor.
Yelek giydirip yavru maymunu tasmayla parkta dolaştırırken fotoğraf çekmek isteyen insanlardan 100 Ruble almasına da şahit oluyoruz.
Dar kafeslerde uzun süre tutulan maymunların daha geniş kafeslere alındıklarında bile depresif bir mizaç sergilediklerini belirten bir doktor da var.
Turistlerce ziyaret edilebilen enstitünün merkezindeki Murray adlı Arap babunu heykelini gösteren rehber anlatıyor "...40 sene yaşamış, 200 dişiden 400 maymun peydahlamış…"
Filmin adına ilham veren orangutan Tarzan hakkında fazla bilgi verme ihtiyacı görmüyor muzip sinemacı Solomon.
Kurumun nispeten küçük müzesinde gezinirken 80'li yıllarda uzaya fırlatılmış Hint şebeklerinin hikâyelerine de vâkıf oluyoruz.
Darwin ile Freud
Enstitüde aktif olarak görev alan gençler arasında bazılarının, kendilerinden beklenmeyecek Darwinizm krizlerine şahit oluyoruz. Bilimsel(!) ilkelere dayandırılmış bir kurumda çalışıyor olmalarına rağmen kimi Darwin ile dinî öğretilerin yan yana varolabileceğine inanmak istiyor.
Belgeselde agresif primat Afonya ile tanışırken, Freud'un hayvanlara ne kadar yakın, homo sapiens'ten hâlâ ne kadar uzak olduğumuza dair cümlesinin hatırlatılması da manidar. Kurumun üst seviyelerinde çalışan tecrübeli kadın doktorlardan bir tanesi maymunları aslında pek sevmediğinden dem vuruyor, ülkenin mazisindeki şiddetten azade olmadığını dışavuran bir ciddiyetle: "Hiçbir hayvan geçerli bir sebebi olmadığı sürece öldürmez” diyor, “bir tek maymun bir de insan… bize epey yakınlar!"
20 sene öncesinden bahsetsek de savaşın yaralarını taşıyan Abhaz toplumu "cennet" yurtlarını korumak için seferber olmuş, silah ve savaşla alakası olmayan toplumun tüm bileşenleri mücadeleye katılmıştı. Tabii ki eskiden çok daha kozmopolit bir toplum olduklarından, Gürcüler, Ermeniler, Yahudi ve Rumların varlığından bahsediyorlar. Dünyada ayrı bir devlet olarak pek kabul görmeseler de çoğu Hıristiyan bir kısmı Müslüman halk, kanun karşısında eşit haklara sahip Paganlar ve Ateistler'le geçmişin acılı izlerini silmeye çalışarak mutlu mesut yaşamaya devam ediyor.
Bu belgesel kaçmaz
Deneyimli sinemacı Solomon, memleketlerini çok seven milliyetçi Abhazlar'a kamerasını yönlendirirken onlara haksızlık etmek istemiyor, sanki daha çok insanın içindeki kötülüğü, nefret ve daha birçok duyguyu mahpus maymunlara uygulananlar üzerinden anlatmaya çalışıyor. Coğrafyada kısa bir süre önce yaşanan savaş ve geride bıraktıklarını, kendini gezegenin muktediri ilan etmiş insan tarafından hapsedilmiş deneklerin maruz kaldıklarıyla harmanlıyor, ortaya çıkan tabloyu değerlendirmeyi de seyirciye bırakıyor.
2017 Fransa/Romanya ortak yapımı neticede bir kurmaca kadar yoğun ve absürt, tarihin bir döneminde sabitlenmiş kiç mekânlarda meraklı gözleri tatmin edecek 107 dakikalık "estetik" bir gezinti, kara mizah öğeleri taşısa da kasvetli, zor ve ağır olduğu kadar gerekli bir seyirlik.
Ya Sovyet liderlerini yeterince ikna edemeyen Profesör İvanov'un bir süre sonra sürülüp gulagda faaliyetlerine devam etmesine ne demeli! Hatta Kocaayak veya Yeti'nin onun icadı olduğuna dair efsaneler de yer buluyor o zamanın gazetelerinde.
"İvanov'un niyeti çok da akıllı olmayan robotumsu yaratıklar üretmekmiş, madenlerde çalışacak veya asker olarak yetiştirilecek…"
Hayvan ve insan hakları savunucularına duyurulur! (MT/HK)