Otobiyografik anlatılarla çok fazla tanışıklığı olmayan biri olarak hafta sonumu Ayşe Yetmen'in yazdığı Benim Tarsus'um kitabını okumaya ayırdım. Bir mekanın dönemsel değerlendirmesini Yetmen'İn hatırları üzerinden okurken, kişisel hatırları insanın belleğinde bu denli diri tutan detayların ne olduğunu da öğrenebileceğimi umdum.
Draaisma "özüne indirgendiğinde zamanın dili uzayın dilidir" diyor (1). Nostalji, sanıyorum uzayın dilini en iyi yakalayan zaman dilimi...
-*-
Ayşe Yetmen esas olarak doğup büyüdüğü Tarsus'u 1950'li yılların sonlarından 1970'li yılların başlarına kadar olan dönem üzerinden aktarıyor. Ancak yanı sıra kitapta sadece Tarsus değil Adana'ya ilişkin de bir sürü detayla karşılaşırken, Tarsus tarihine ilişkin ilginç bilgilere de esaslı bir yer ayrıldığını görüyorsunuz.
Kitapta ilgi çekici başlıklar var; hem Şahmeran Hamamı gibi mekansal ayrıntılara, hem Tarsus Amerikan Koleji, Tarsus İdman Yurdu gibi tarihsel olarak önem taşıyan kurumsal yapılara, hem de Tarsus'ta particilik gibi politik atmosferi yansıtan değerlendirmeleri okuyor; üstelik bir kadının gözlemiyle dönemin ninelerine, dedelerine ilişkin yer yer çok eğlenceli notlarla karşılaşıyorsunuz.
Ayten Alkan "mekanın; toplumsal olarak üretildiği, olayların geçtiği yer ile toplumsal faillerin ve davranışsal birimlerin yöneldiği şey olma özellikleri arasındaki diyalektiğin ürünü olduğu(nu), ... dolayısıyla toplumsal faillerin nesnel ve öznel deneyimlerinin mekana anlam yükleyip onu (yeniden) tanımladığı(nı)" hatırlatıyordu Cins Cins Mekan isimli kitabında (2). Benim Tarsus'um bu anlamda mekanı bağlamsal olarak anlamanın detaylarıyla yüklü. Eğlenme biçimleri, gelenekler, yemekler gibi ayrıntılar dönemin sosyal ve politik hayatına ilişkin detaylarla güçlendirerek sunulmuş.
Kitapta Yetmen'in döneme ilişkin duygusal yükünü ustalıkla aktardığı olayların yanısıra, şaşırtıcı pek çok bilgiyle karşılaştım: İlk elektrik üretimi ve Tarsus'ta sanayi" başlıklı bölümden 1887 yılında Tarsus'ta bir iplik fabrikasının tesis edildiğini öğreniyoruz. Meğerse "Urumlu" diye bilinen, Malatya ve Sivas'tan kadınlar kışın konaklarda ev işi yapmak için Tarsus'a gelirmiş mesela...Nünükçü (3), cülük gibi "cuk oturan" sıfatlar öğrendim.
-*-
Yetmen'in kitabı, yolu sadece Tarsus'tan değil Tarsus'un yakınlarından geçmiş herkeste Tarsus'a daha derinden bakmanın, ilişkilerle yoğrulmuş sokakların tarihine meraklanmanın yolunu açacak bir kitap. Sayfanın sonunda yer alan fotoğraflar bile gerek Tarsus tarihindeki gerekse Ayşe Yetmen'in hayatındaki yoğunluğu hissetmek için başlı başına bir referans oluşturabilecek nitelikte... (GE/ÇT)
(1) Douwe Draaisma, Yaşlandıkça Hayat Neden Çabuk Geçer, çev: Gürel Koca, birinci basım, İstanbul: Metis, 2008, s. 228.
(2) Ayten Alkan, "Giriş: Cinsiyet Dinamiklerinin Peşinden Mekanın İzini Sürmek", Cins Cins Mekan (içinde), İstanbul: varlık, 2009, s. 9
(3) Salyangoza nünük denirmiş