Ayhan Aktar 12 Eylül tarihli Taraf gazetesindeki köşesinde benim bianet'te yayınlanan "6/7 Eylül Sergisi'ne kim saldırdı" başlıklı yazımla ilgili "Tarihe not düşmek" başlıklı bir yazı yazmış.
Açıkçası neden böyle bir yazı yazdığını anlayabilmiş değilim. Ama eğer bu konuda "tarihe not düşmek" gerekiyorsa, o zaman söylediklerini tartışmanın da zorunlu hale geldiğini düşünüyorum.
* Sergi alanına farklı zamanlarda ve muhtemelen birbiriyle haberli iki ayrı grup geldi. Birinci gruptakiler ellerinde bayraklarla sergi salonuna girdiler ve yalnızca bağırdılar, slogan attılar, sergiye de bir zarar vermeden gittiler. Bu gruptakilerden kimse gözaltına alınmadı.
* Aktar (Dilek Güven'i de katarak) "biz tehdit almadık" diyor. Kendisi (ve Dilek Güven) almamış olabilir. Sergi hazırlığı sırasında tehdit alındığını belki unutmuş da olabilir. Ama tehdit alındığına ve oluşturulan bir heyetle İstanbul Vali Yardımcısı güvenliği sağlaması amacıyla ziyaret edildiğine dair tanıklar var.
Ayrıca şu ayrıntıyı da belirteyim: Saldırı olacağı önceden biliniyor olmalıydı ki resmi taraftan söz verilmesine rağmen sergi açılışına kimse katılmadı. İsterse başka bilgiler de verebilirim.
* Yazımda güvenlik güçlerinin saldırı öncesinde (ve anında) ortadan yok olduklarına işaret ediyorum. (Oysa ki polisler birinci grup geldiğinde, yani protestocular bağırıp çağırırken ortalıktaydılar.) NTV haber bültenindeki görüntüler de bu söylediğimi teyit ediyor.
Aktar "polis şefi saldırı bir ihbarı aldıklarını söyledi, biz de açılışta bir tatsızlık olmasın diye onların çekilmesini istedik" diyor. Ona göre saldırı ihbarı alındığında polislerin çekilmesini sergiyi düzenleyenler istemiş. Böyle bir şey olmadı, zaten olamazdı. Sergiyi hazırlayan Feyyaz Yaman da böyle bir şeyin olmadığını söylüyor ve beni teyit ediyor.
* Aktar'ın neden böyle bir şey uydurduğunu anlamak zor. Kavga çıkmasın diye önce protestoculara ve sonra da sergiyi tahrip eden saldırganlara müdahale etmeme kararlılığını gösterenler sergiyi hazırlayanlardı.
Sergi salonundan polislerin çekilmesinin "açılışta bir tatsızlık çıkmaması" ile nasıl bir ilgisi var? Salondaki polisler saldırganlar "demokratik saldırı hakkı"nı rahatça kullansınlar diye mi çekildiler? Onların çekilmesine ne gerek vardı? Ayrıca bu saldırganların cana değil, mala zarar vereceklerini önceden kim bilebilir, onları azmettirenler dışında?
* Ancak sergi tahrip edildikten epey bir sonra, saldırıyı duyup gelen bir topluluk oldu. Onlar geldiğinde saldırganlar çoktan sergi alanını terk etmişlerdi. Dolayısıyla açılışta bir kavga çıkma ihtimali olmadı.
* Aktar'ın söylediklerinden birkaç kendini bilmezin sergiye saldırdığı izlenimi ediniliyor. Böylece benim yazıda sorguladığım meseleyi geçiştiriyor.
Sergiyi protesto eden grup ile saldırganlar arasında zaman koordinasyonunun olması, söz verildiği halde etkinliğe resmi tarafın katılımının olmaması, saldırı anında güvenlik güçlerinin çekilmesi, soruşturmanın savsaklanması ve savcılığın olayı örgütlü bir suç olarak değil, "mala verilen zarar" olarak algılamaktaki ısrarı, sanık tespitinde yaşanan tutarsızlıklar... bunlar gibi sorgulanması gereken bir dolu konu ortada dururken Aktar'ın ısrarla benim yazdıklarımı yanlışlamaya çalışmasını hiç anlayamadım.
* Belki hiç önemli bir ayrıntı değil ama Aktar benim saldırı anında salonda olmadığımı da iddia ediyor. O gün birlikte olduğumuzu bildiği halde neden böyle söylediğini de hiç anlayabilmiş değilim. Ama çok istiyorsa kendisine o günün hatıralarını üzerinde taşıyan ceketimi gösterebilirim. Çünkü tam saldırganların önündeydim.
Sonuç olarak Aktar'ın neden böyle bir şey yaptığını hala anlayabilmiş değilim. Eğer "tarihe not düşmek" buysa, söylediği ile yaptığı arasında bayağı bir mesafe olduğunu belirtmek isterim. (KG/BA)