Manken Çiğdem Savaş, 19 Temmuz'da başlatılan Cumhuriyet Kadınları Defilesi'nde Türkiye'nin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller'i canlandıracak ve bu uğurda, Tansu Çiller'e benzemek için bir dizi estetik operasyon geçirmek amacıyla ameliyat masasına yattı.
Ameliyatı üstlenen Doktor İlker Manavbaşı, en az fikrin kendisi kadar çarpık ve çarpıcı bir açıklama yaparak "İnsanlar onu Tansu Çiller'in kız kardeşi sanacaklar" dedi. Gerek Çiğdem Savaş'ın gerekse doktorunun açıklamaları, medyanın genelinde karikatürize edilerek işlense de, konunun ciddiyetinin farkına varan birkaç kanal, uzman kişilerle yaptığı programlarda estetik ameliyat ve etik sınırlar gibi noktalardan yola çıkarak durumu enine boyuna tartıştı.
Uzmanların genel olarak üzerinde birleştiği nokta şu: Estetik ameliyatlar, etik kabul edilen sınırı artık aşıyor ve özellikle medya aracılığıyla canlı tutulan ticari bir sektör halini alıyor. Gittikçe narsistleşen ve hedonizme kayan toplumsal yapıda bireyler, tüketerek doyuma ulaşabilecekleri en son nokta olarak bedenlerine yöneliyor.
21. yüzyılda beden ve bedene ilişkin pratikler, postmodern dünyanın temel tüketim alanı haline getirilmiş ve sürekli körüklenen arzular artık masum olmaktan çıkıp tehlikeli ya da hastalıklı olarak addedilebilecek boyutlara ulaşmıştır. Bunda, özellikle medyanın etkisi yadsınamaz ölçüde fazla.
Medya bedenleri şekillendirirken
Türkiye medyası, özellikle 80 sonrası dönemden itibaren, gittikçe artan dozda üretimden ziyade tüketim odaklı bir toplumsal yapıyı yansıtıyor ve toplumsal gerçekliği "tüketim" üzerine kuruyor.
Kitle iletişim araçlarında sunulan yaygın anlayış "tüketerek var olmak"tır. Artık tüketim yalnızca gereksinimlere değil, gittikçe artan şekilde arzulara dayanan bir olgu olarak karşımıza çıkar ve büyük oranda tüketim ideolojileri etrafında form kazanan ve kitle iletişim araçlarınca topluma yayılan norm ve değerler, toplumsal yapının şekillenmesinde, daha özelde ise toplumsallaşma süreci içindeki bireysel kişilik gelişimi üzerinde oldukça etkilidir.
Bu süreçte, kitle iletişim araçları, ortalama insanın toplumsal gerçekliği kavramak için kullandığı neredeyse birincil araç. Burada yer alan imajlar ve imgeler temsil ettikleri öğelerin toplumca kabullenilmesini sağlayabilecek, model teşkil edebilecek ve kültürel açıdan gündelik ilişkilerde belirleyici olabilecek güce sahip. Meşrulaştırma, merkezsizleştirme ya da duyarsızlaştırma gibi ideolojik etkileri vurgulanan medyanın, toplumsal gerçekliğin kavranması ve tanımlanmasında önemi büyük.
Bu noktada etkileri tartışılmaz olan kitle iletişim araçlarının zihinler ve bedenler üzerinde şekillendirici rol oynadığından bahsedilebilir. Ancak bu, geçmişteki gibi fikir basını aracılığıyla olmuyor. Kapitalizmin gelişmesine koşut olarak basın sektörünün de ticarileşmesi, mülkiyet yapılarının tekelleşmesi ve reklâm unsurunun başatlık kazandığı kar maksimizasyonunu artırmaya yönelik girişimler, fikir basınının tirajlarında önemli oranda düşüşe neden olmuştur (Dağtaş, 2006, s.41). Diğer taraftan, aynı sebepler magazin basınının yükselişinde başrol oyuncusu.
Ameliyattan sonra kamera karşısında
Dolayısıyla manken Çiğdem Savaş haberi gibi konular fikir basınından ziyade magazin basınında kendine yer buluyor ve çoğunlukla yanlış çıkarımlarla zihinlerimizi meşgul ediyor.
Örneğin ameliyat sonrası Savaş ilk kez kameralar karşısına geçtiğinde, medyanın genelince konuşulacak olan, Tansu Çiller'e ne ölçüde benzeyip benzemediği, doktorun başarısı ya da başarısızlığı ve eğer benzememişse ameliyatın ne denli gereksiz olduğu aynı sonuca plastik makyajla da ulaşılabileceği gibi başlıklar ya da geçirdiği her bir operasyonun maliyet hesabı.
Konu bağlamından ve ciddiyetinden uzak şekilde magazinsel bir platformda ele alınacak, bu arada bu haberlerin ulaştığı milyonlarca evde estetik ameliyatlar, bir kez daha doğallaştırılarak hayatın rutininde yer alan bir olgu olarak konuşulacak.
Zaten bir süredir toplumun değişik katmanlarında "moda" düzeyinde kendine yer bulan estetik sorunu, medyanın bu ve benzeri yaklaşımları nedeniyle giderek sınırlarından daha çok kurtulmaktadır.
Birkaç yıla kadar lise çağındaki çocuklarına mezuniyet hediyesi estetik ameliyat sözü veren aileler, ortaokuldaki kızları Angelina Jolie dudağı ya da oğulları Brad Pitt burnu istediğinde bunu son derece sıradan karşılayarak bir an önce yerine getirmek adına doktorların kapısını çaldığında herhalde kimse bu durumu yadırgamayacak.
Başka biri olabilmek adına...
Üretimin yerini tüketimin, gerçekliğin yerini imajların aldığı bu dünyada, artık bireylerin günlük yaşamını düzenleyen ve homojenleştiren şey, bütünüyle tüketim eylemi olmaktadır (Duman, sayı.16, s.23). Baudrillard'ın da belirttiği gibi, her şey soyut mutluluğun yarı saydamlığına tahsis edildiği ve indirgendiği için, hayat, sonsuz bir alışveriş faaliyetinden ibaret kalıyor (aktaran Duman, sayı.16, s.23).
Dolayısıyla artık çoğu insan, "başka biri" olabilmek adına alışverişe başvuruyor. Görünüm, sınırlarla kuşatılmış hayatlarımızda değiştirilmesi en kolay öğe. Yeni bir giyim tarzının tüketilmesine yönelik bir alışveriş günü, kuaförde kararlaştırılan başka bir saç modeli... Sembolik olarak yeni bir role geçmenin en kısa yolu.
Ne var ki, daima bir adım daha sonrasını tüketmemiz için bizi teşvik eden medya, artık nesnelerin tüketimiyle yetinmiyor ve bize tüketilecek yeni bir alan olarak bedenlerimizi işaret ediyor.
Bunda, günümüz toplumlarında nesnelerin yanı sıra insanların kendilerini de alınıp satılabilen ve pazar değeri olan birer meta olarak görmesinin rolü vardır. Artık, bir insanın sunduğu niteliklerin pazar değeri yoksa o insanın da niteliğinin olmadığı kabul ediliyor. Kullanım değeri taşısın ya da taşımasın nitelikleri belirleyen pazarın kendisi.
Dolayısıyla özgüven ve benliğini hissetme başkalarının o kişi hakkında biçtiği değerin göstergesinden başka bir şey değil. Kendi değerini ve niteliklerini belirleyen bireyin kendisi değil; dışarıdaki hayatın koşullarıdır (Demez, 2005, s.46-47).
"İyi görünmek"
Bu bağlamda, gelişen tıbbın da yardımıyla yeni bir ticari sektör, estetik, doğmuş ve pazar dinamiklerinin medyada sıkça ve övgüyle yer verilen hakim anlayışları çerçevesinde insanların kendini değiştirmesi oldukça kolaylaşmış, hatta bir zorunluluk halini almıştır.
Estetik operasyonlar, artık mecburi hallerde uygulanan ve kusurları düzelten uygulamalar olmaktan çıkmış; kişinin bedenini olduğu gibi kabul etmediği ve medyada yer aldığı şekliyle günümüzün modasına uyacak ölçütlerde üretilebilen ve mükemmelleştirilebilen, çoğu zaman gömlek değiştirir gibi zevk uğruna değiştirilebilen bir beden istediği büyük çaplı bir senaryonun baş aktörü haline gelmiştir.
Bir zamanlar sadece bir tercih olan "iyi görünmek", çağdaş güzellik sahnesini besleyen ticari çıkarların geldiği noktada, etik sınırlarından koparılmış estetik sektörünün her dönem keskin sınırlarla belirlediği şartlar dahilinde yerine getirilmesi gereken bir zorunluluk halini almıştır. Burada, tüm diğer sonuçlarının yanında belki de en korkutucu olan ve önemle altı çizilmesi gereken nokta şu: Artık estetik olgusu, ciddi bir yabancılaşmanın hem kaynağı hem de sonucu olmaktadır.
Hayatına bir başkasının yüzüyle devam etmek
Tıpkı manken Çiğdem Savaş örneğinde olduğu gibi, günümüz bireyi ticari kaygılarla kendi bedeninden hoşnutsuz hale getiriliyor ve çoğunlukla medyada sunulan idealize edilmiş güzellik ölçütleri ya da popüler kültür ikonları çerçevesinde bedenin yeniden inşası söz konusu ediliyor.
Estetik operasyonlar, kusurları gidermek amacıyla değil, bir başkasına benzemek adına yaptırılıyor.
Bunun en son ve popüler örneği olan Çiğdem Savaş, geçirdiği operasyonlardan sonra hayatına bir başkasının yüzüyle devam edecektir. Bu gerçekten radikal bir karardır ve aynı ölçüde sorunsaldır. Kişi kendisine karşı ne denli sevgisiz ya da ne denli uzaktır ki, biricik olan bir şeyi, kendi yüzünü (ve bir anlamda da kendi benliğini) hiçe saymakta ve dönüşü olmayacak şekilde yok etmek için kendi arzusuyla bıçak altına yatmaktadır?
Bununla da sınırlı kalmayan ve gerekirse başka projeler için de bıçak altına yatabileceğini açıklayan Savaş, medya aracılığıyla güzellik mitleri yayan estetik sektörünün ve bu sektörün bu şekilde gelişmesine zemin hazırlayan toplumsal yapının en son ve somut ürünü; yalnızca şöhret peşinde koştuğunu düşünmek kısmen doğru olsa da konuyu hafife almak olacaktır. (NPA/TK)