Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi ‘Ölüye Saygı ve Adalet Panelleri II kapsamında “Farklı İnançlar, Cenazelere ve Mezarlıklara Yönelik Saldırıları Konuşuyor” paneli, 8 Mayıs 2021'de gerçekleştirdi. Bu dosyada kolaylaştıcılığını Hüda Kaya'nın yaptığı ikinci paneli kayıt çözümlerinden yayımlıyoruz. Kayıttan da dinlemek mümkün.Dinsel anlamının ötesinde bu meselenin insani anlamı hakkında konuşmak istiyorum. Biz genellikle de şu anda da ölülere yapılan saygısızlığı konuşuyoruz.
Ama şunu çok iyi biliyoruz ki ölülere zarar veremeyiz. Böyle bir gücümüz yoktur. Olan, geride kalanlara zarar vermektir, onları acıtmaktır, onlara ıstırap yaşatmaktır.
Ölüm doğal olarak ölenin yakın çevresinde bir kayıp duygusudur. Bu kayıp duygusu yasla ifade edilir. Bu yasın ötesinde hem insani olarak hem de dinsel olarak ölüye dokunulmazlık kavramı vardır.
Saygı ve yas
Örneğin Ermenilerin defin işlemlerinde cenaze toprağa verildikten, üzeri toprakla örtüldükten sonra papazın son dileği şudur: “Tanrının mührü dokunulmaz olsun!” .
Yani o toprak o anlamda mühürlenmiş olur. Papaz elindeki hacla onu mühürlemiş olur, simgesel olarak ve buna dokunulmamasını niyaz eder. Bu zannediyorum ki bütün dinler içinde böyledir.
Tekrarlayalım ölen bir adam, ölen bir adamdır. Bununun geçmişteki işlevleri, geçmişteki günahları veballeri suçları, sevapları, hayırları hepsi geçmişte kalmıştır ve bir hatıradır.
Ama ortada olan naaş sadece bir ölüdür, sadece bir cesettir, sadece bir cenazedir. Ona yapılacak saygısızlık kalanlara yapılan saygısızlıktır.
Ona gösterilecek saygı kalanların yasını acısını paylaşmak dindirmek yönünde bir eylemdir. Ama insanlar eğer fanatik olurlarsa veya barbar olurlarsa, bu kelimeyi de kullanmak istiyorum.
Çünkü mütemadiyen hatırlarım nedense, insanlar belki de yaşlandıkça daha çok geçmişi hatırlıyorlar.
Barbarlık
Tarih öğretmenimiz Güzin Hanım vardı. Çok sevimli çok sevdiğimiz bir faşist teyzecikti Güzin Hanım. Anaç birisi olduğu için severdik onu. Güzin Hanımın en büyük takıntısı batılıların Türklere barbar demesiydi. Bu söze çok içerlerdi. Bunu bir türlü hazmedemezdi.
Her fırsatta da bu konudaki rahatsızlığını ifade ederdi; "niye bize böyle diyorlar?" diye. "Biz bunu hak edecek ne yaptık?" diyordu. Oysa geriye dönüp baktığımızda tarih içerisinde bu sözü haklı çıkaracak o kadar çok eylem var ki! 1915'de gömülemeyen cenazelere yapılan işkencelerden hatta ve hatta oyuna dönüştürülen işkencelerden bahsetmek isterim.
Fırat Nehri üzerinde şişmiş cesetler su yüzünde yüzüyorlar ve çocukların en önemli eğlencelerinden biri taş atıp o zaten şişmiş ufacık bir darbe ile şekli bozulacak olan cesedi patlatmak ve taşı isabet ettirip ve hakikaten de o şişmiş olan içinde biriken iç gazlarla şişmiş olan ceset patladığında sevinç nağraları atıyorlar, başarılı olmuş oluyorlar. Atılan taş isabet etmesi “marifet” diye kabul ediliyor.
Pogrom'da
Veya daha yakın bir tarihe gelelim 1955/6-7 Eylül Pogromu. İşyerlerinin evlerinin dışında kiliseler ve mezarlıklarda saldırıya uğradı. Balıklı Rum Mezarlığı'nda henüz yeni gömülmüş olan bir cenaze, bir naaş gömüldüğü yerden çıkartıldı. Çarmıha gerilmiş gibi orada bir haç üzerine yaslandırıldı.
Dik bir vaziyette ve göğsüne de bir Türk bayrağı saplandı sopasıyla. Şimdi bunu yapan insanlar bundan tatmin olan insanlar. Bundan bir zafer elde eden insanlar. Bir marifet yapan insanlar hiç şüphesiz ki üzgünüm ama "barbar" tanımını hak ediyorlar.
Barbarlık başka türlü neyle tarif edilir! Bu eylemlerin başka hangi anlamı, hangi lüksü vardır? Bunun arkasındaki duygu nefret duygusu.
Nefretin kine dönüşmüş hali ve günümüze geldiğimizde, bugün Garzan Mezarlığı'nda yapılanları gördüğümüzde, Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesinin gömüldüğü yerden zorla çıkartıldığını gördüğümüzde de bu duyguyu çok iyi anlıyoruz.
Böyle gitmez
Demek ki iktidarın güttüğü dindar ve kindar nesil yetiştirme siyaseti belli bir noktaya ulaşmış. Belli bir potansiyeli yakalamış. Bunlar hakikaten insanın kabul edemeyeceği, insan onuruyla kabul edilemeyecek olan şeylerdir ve ne yazık ki bütün bunlara muhatap oluyoruz.
Daha ne kadar muhatap olacağız bunu kestirmek çok kolay değil. Çünkü bazı şeyler içselleşiyor. Bazı şeyler yer ediniyor, yurt ediniyor ve bu hal içerisinde de nereye varacağımızı bilmek kestirmek oldukça zor ama şunu söylemek mümkün.
Bunun böyle gitmesi, böyle devam etmesi olası değil. Mümkün değil.
Çünkü inanarak söylüyoruz: "İnsanlık onuru işkenceyi yenecek." Bu sırada bu bir slogan değil bu bir inanç meselesi.
Hınç, öfke, kin
Bugün o işkence artık cenazelere vardı. Hınçlar, öçler, kinler cenazeler üzerinden sergileniyor ve insanları en çok acıtan görüntüler belki bunlar oluyor.
Bir evladın vücudundan arda kalanların plastik yarı şeffaf bir kutu içerisinde kaldırım altına gömülmesine tanık olmak ya da bunu bir posta kargosuyla kucağında bulabilmek.
Bunlar bir insana yapılabilecek en ağır işkenceler, en ağır acıtma halleri ve ne yazık ki bunların hepsine tanık oluyoruz.
Bunu ben, yaşadığımız zamanın talihsizliği olarak görmek istiyorum.
Bu şartlar altında her şeyi biraz daha iyi yapabilmek için, yapmamız gereken tek şey dönmemiz gereken tek değer insanlık değerleridir.
Mücadele
İnsani algılar, insani anlayışlar bunlara nasıl geleceğiz, ne yapacağız şüphesiz ki kararlılıkla, dirençle ve şüphesiz ki mücadele ile olacak şeyler bunların hepsi.
Biz bu mücadeleye zaten karar verdik. Zaten mücadeleyi sürdürüyoruz. Bir adım geri atmak bütün ölülerimize karşı haksızlık olacaktır.
Onların karşısında utanç kaynağı olacaktır. O yüzden bahsettiğim mücadelede hiç yılmayacağız, hiç geri adım atmayacağız, kararlılığımızı sürdüreceğiz, barbarlığı yenmek zorundayız.
Başka türlü medeni olamayacağız, insan olamayacağız. Ama hepimizin çoluğu çocuğu var, yarınlara yönelik borcumuz varsa bu bugün bizim boynumuzun borcudur dolayısıyla. (PE/Lİ/LS/APK/KU)
Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi/ Ölüye Saygı ve Adalet Panelleri II
Farklı İnançlar cenazelere ve mezarlıklara saldırıları konuşuyor
Farklı İnançlar cenazelere ve mezarlıklara saldırıları konuşuyor/ Hüda Kaya
"Saldırılar" paneline katılımcılardan katkılar
İslam'a, Cenevre Sözleşmesi'ne ve TCK'ye aykırı/ İhsan Eliaçık
Tanrının mührü dokunulmaz olsun!/ Pakrat Estukyan
Biz Aleviler "hakka yürüme" deriz, ölüm yerine/ Menşure Doğan
Mezarları tarumar etmek hafızaya saldırıdır/ Ali Fuat Hatipoğlu
Neden Êzidî mezarları bu kadar saldırıya uğruyor?/ Hacı Çelik
Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi/ Ölüye Saygı ve Adalet Panelleri I
Türkiye'de Ölüye Yönelik Şiddet
Türkiye'de ölülere yönelik şiddet/ Derya Aydın açılış konuşması
Dedim ya; acıları hissedelim/ Ahmet Aslan
Zorla kaybetmeler, 9 ülke, şiddet ve mücadele/ Özgür Sevgi Göral
Devlet ölümlerin hayatla bağını koparmaya çalışıyor/ Hişyar Özsoy
* 8 Mayıs 2021'de webinar olarak gerçekleşen “Farklı İnançlar, Cenazelere ve Mezarlıklara Yönelik Saldırıları Konuşuyor” paneli kayıtlarını Leyla İşbilir yazıya döktü, İnisiyatif Sekreteryası üyesi Lokman Sazan yayına hazır hale getirdi. Metindeki arabaşlıklamayı bianet yaptı. Manşet görseli ve metin görsellerini Korcan Uğur düzenledi. Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi'ne çalışmayı yayımlama imkanı verdikleri için teşekkür ediyoruz.