"Tampon" (Le tampon/The tampon) 23 yaşındaki kadın yönetmen Camille Kunegel'in sinema okulunu bitirme ödevi olarak hazırlanmış bir film. 22 dakikalık 2020 Fransa yapımı belgesel bu sene Angers'deki Premiers Plans Festivalinin programına dahil edilen eserlerden.
Belgeselin başında çok basit ve pratik bir kullanım kılavuzu mahiyetindeki bir video veya bir reklam spotu izliyor gibiyiz:
"Tampon âdet günleri sırasında kan emmesi için vajinaya yerleştirilmek üzere tasarlanmıştır."
"Kan akışının yoğunluğuna ve markalara göre birçok çeşidi ve boyutu vardır."
"Yerleştirilmesini kolaylaştırmak için ben genelde plastik kızaklı olan, içinde 22 adet tampon ihtiva eden ambalajları tercih ediyorum."
Tüm bu bilgiler bazılarına fazla bildik ve bariz gelebilir, oysa çağımızda bile kadın doğasının birçok dışavurumu hâlâ sır, tabu, muamma muamelesi görebiliyor.
Batı medeniyetinin öncülerinden Fransa gibi bir diyarın temsilcisi Camille'in ilk tamponunu kullanacağı zaman içine düştüğü sıkıntı bunun birebir ispatı: "Kimse bana tamponun nasıl yerleştirildiğini söylememişti. Okulda, tarih dersi sırasında sınıftaydım. Kanamam olduğunu hissedince panik halinde doğru tuvalete koştum. Tamponu vajinama plastik kızağıyla birlikte yerleştirmiş oldum. O işin aslında nasıl yapılması gerektiğini ne yazık ki sonradan öğrendim."
Filmin sonlarına doğru tanıştığımız Camille'in annesi aslında kızıyla birçok konuyu açıklıkla konuşabilen bir insan profili çizmesine rağmen Camille'in âdet ve tamponla alakalı dertlerini annesiyle paylaşmadığını, regl olduğunu söylemeye biraz utandığını öğreniyoruz.
Dolayısıyla Tampon başlıklı filmin didaktik sekanslarının Camille'in benzer vaziyetteki hemcinslerine bir kıyak olarak algılanması mümkün: "Toksik şok sendromundan muzdarip olmamak için tamponun dört-altı saatten fazla takılı kalmaması tavsiye edilir."
İzin istemeden olmaz!
Camille için bir katarsis fonksiyonu gördüğü anlaşılan filmin ilerleyen dakikalarında tamponun yerleştirildiği vajinadan dışarı çekilme dinamiklerine odaklanıyoruz: "Tamponun ucundaki ipliği nazikçe ama kararlı biçimde çekiniz... tamponu çıkarmak mahrem bir harekettir".
Filmin esas meselesine yoğunlaştığımız anlar yaklaşmıştır; Camille "Ben tamponu hep kendim çıkardım, bir kez dışında..." derken kahramanımızın bizimle paylaşacağı hususi bilgilerin işaretini alırız: "Âdetimin ikinci günüydü, kanın en yoğun olduğu anlar. 18. doğum günümü arkadaşlarla bir mekânda partileyerek kutluyorduk. Oğlan beni dışarı çıkardı, sahilde biraz yürüdükten sonra öpüşmek için kuma uzanmıştık ki eliyle bedenimde keşfe çıktı. Ben adet gördüğümü söyleyince durmadı, ipliğinden tutarak tamponu yerinden çıkarıp ileriye doğru fırlattı. Hiç beklemediğim bu hareket benim için büyük bir sürprizdi, donakalmıştım. Sonra benim için ilk olan cinsel münasebet yaşandı..."
Camille'in o anda adeta nutkunun tutulduğunu öğreniyoruz.
Mevzuyu film çekimi sırasında aktardığı samimi bir arkadaşı: "Ben olsam hayır derdim".
Camille: "Yani sence bu bir tecavüz müdür?"
Arkadaşı: "Sen ondan öyle bir şey istemediysen tecavüzdür."
Camille'in bir diğer yakın arkadaşı onu naif sıfatıyla betimleyince Camille suçlanmış gibi hissediyor kendini biraz.
"Oğlan cinsel ilişki anlarından sonra hem biraz gururlu, hem de tişörtüne kan bulaştığı için biraz sıkıntılıydı, ben ise regl olduğum için üzgündüm fakat oğlanın tişörtü kanla lekelendiği için memnundum."
Dekolte kıyafet mazeret mi?
Camille'in röportaj yaptığı bir diğer kişi annesinin ta kendisi. Başına gelen tampon olayını başkasının başına gelmiş gibi anlattıktan sonra annesi de bunun bir tecavüz sayılabileceğini söylüyor ve şahsen yaşamış olduğu bir vakayı anlatmaya koyuluyor. Bunu ilk defa birilerine anlattığını söylüyor ve konuşmakta zorlandığı gibi gözleri de doluyor: "Çok uzun zaman önce oldu, neden gözlerim doldu ki?"
Anne kendini toparlamaya çalışırken, "Tecavüz değildi ama acı veren bir tecrübeydi" diye ekliyor. Kendisinde iz bırakan çirkin olayda evine yemek için davet edildiği adamın saldırısına uğramış, iki elinin de tırnaklarını adamın suratına batırmak suretiyle kaçıp kurtulmuştu. Aradan bir süre geçtikten sonra adamla yolda karşılaştığında öfkesinin dinmediğini fark etmiş; arkasından ona "Aşağılık herif" diye bağırdığında adamın ona "Orospu" diye cevap verdiğini kameraya aktarıyor:
"Ne bekliyordun ki? Evimdeki öğle yemeği teklifini kabul ettin, geldin. O kıyafeti niye giymiştin ki?"
Anne o anda suçluluk duygularıyla kavrulduğunu, utandığını söylüyor; dekolte bir elbise giymiş olmasını bir kabahatmiş gibi yaşadığını hatırlıyor.
Camille annesine tampon olayını yaşayanın kendisi olduğunu aktarınca annenin üzüntüsü filmin en çarpıcı anı olarak seyircinin hafızasına kazınıyor.
Genç sinemacı belgeselin sonunda başına gelenleri bize bir kez daha aktarıyor ve kumsalda beraber olduğu oğlana artık kendinden emin bir tonda sesleniyor: "Bunu yapmaya hakkın yoktu, benim suçum değildi, bana saygılı davranmalıydın, sarhoş olsam da, kısa etek giymiş olsam da, naif sayılsam da!"
Erkekleri rezil etmenin zamanı
Kadın hakları hususunda gezegenimizde büyük ilerlemeler kaydedilirken, günümüzde ataerkil düzenin din alet edilerek bu hakları geri almaya çalıştığı gözlemleniyor. Mesela bu yazı yazılırken Polonya'da gerici Hıristiyanlar kürtaj hakkından kadınları mahrum etmeye çalışıyor, ama bu arada komşu Yunanistan'da tacize uğramış millî yelkenci Sofia Bekatorou kadınların artık kendilerini ifade etmesinin yolunu açıyordu.
Camille Kunegel âdet ve tampondan yola çıkarak bizimle mahremiyetini paylaşıyor; annelerin kız çocuklarıyla bazen konuşmaya bile cesaret edemedikleri bir meseleyi mümkün olduğunca doğal bir tonda işlerken bu arada erkeklerin saldırgan hal ve tavırlarını da afişe etmiş oluyor.
Âdetin kesinlikle utanılacak ve saklanacak, ayrıca küçümsenecek bir tarafı olmadığını hatırlatırken karşı cinse bu hususta ne kadar hassas ve dikkatli olması gerektiğini de basit bir dille bildiriyor.
Teknolojinin ilerlemesiyle zaten çağımızda âdeti karşılamanın çeşitleri bir nesil öncesine göre bile epeyce çeşitlenmiş durumda; âdetteki zengin materyalin faydalarından bitkileri için yararlananları da bu arada unutmamak lazım.
Mütevazı filmimize dönersek, iki tarafın rızası olmadan girilen münasebetlerin tecavüz olduğunu göz ardı etmemek de şart! (MT/AÖ)