Yılbaşı gecesi medyaya diline dolayacak bir "İranlı tacizci" armağan etti. 31 Aralık gecesi yeni yılı kutlamak için Taksim meydanına çıkan Avustralyalı turistlerden kadın olanlar bir erkek topluluğunun cinsel tacizine uğradı. Televizyonda görüntüleri, gazetede fotoğrafları gördük...
Bugün büyük gazetelerin başlıcalarında, özellikle hurriyet.com.tr'nin foto galerisinde belirli bir beş kişiden sözetmek mümkün görünmüyor. Fotoğraflarda birkaç kez görünen yüzler var, birkaçında İranlı turistin yüzüne rastlanıyor. Kuşkusuz yalnızca fotoğraflardan yola çıkarak "Bu beş kişi tacizci" ya da "Tacizciler bunlar değil" demek olanak dışı.
Ama neyin ne olduğu tam olarak anlaşılamayan o görüntülerden İranlı olduğu için bir kişiyi cilalayıp öne çıkarmak hiç adil görünmüyor. hurriyet.com.tr'nin foto galerisinde ve Sabah'ın İnternet sitesinde tek başına ve dikkat çekici bir biçimde bu adam öne sürülüyor. Tacizci olduğu düşünülen diğer erkeklerin ismi ve kalabalığın yeraldığı fotoğraflardan alınıp büyütülmüş fotoğrafları yok...
Oluşmasında bianet editörlerinin de yeraldığı Medya ve Çeşitlilik Kılavuzu'na da kulak verirsek:
"Medya çalışanları özellikle haber ya da diğer içerikle doğrudan ilgisi yoksa, ırk, etnik köken, din ve mezhep belirtmemelidir. Etnik ve azınlık kimliklere ilişkin tanımlamaları olumsuz vurgu olarak kullanmamalıdır."
Sonra bu beş adam kabahatler Kanunu'nun 37'inci maddesine göre sorgulanıp, 57 YTL para cezası ödeyip serbest bırakılmışlar. İran uyruklu Abhare Arze Vagh da sınırdışı edilmek üzere Yabancılar Şube Müdürlüğü’ne teslim edimiş.
Sonuç olarak bu olaydan bize taciz piskolojisini bir kez daha düşünmek, bir de medyanın bu "orantısız şiddetini" tartışmak kalıyor.
Dünyada kadınların çeşitli düzeylerde fütursuzca taciz edildiği bir hakikat. Ancak bu hakikatin toplumsal kabuller doğrultusunda hem kadınlar hem erkekler tarafından üzerinin örtüldüğü, "nedeninin", nasılının", "failinin" meçhul kaldığı da bir hakikat.
Medya da kadına yönelik taciz olaylarında yarattığı infialle, bu örnekte olduğu gibi failler arasında ürettiği "bizden-bizden olmayan" hiyerarşisiyle, bu meselenin aslının yüzeye çıkmamasında üzerine düşeni yapmaya devam ediyor. (NZ/TK)