Yasaklardan bezmiş olan Mısırlıların 2011'deki isyanı Tahrir meydanıyla özdeşleşmişti; aradan geçen zamanda demokratikleşme açısından sistemin pek değişmediği gözlemlense de halkın hakları konusundaki bilincinin fazlasıyla arttığı kesin.
6.İstanbul Belgesel Günleri Documentarist vesilesiyle 9 Haziran’da Türkiye'ye gelen Yasak adlı belgeselin kadın yönetmeni Amal Ramsis Taksim Gezi Parkı direnişinin moralleri yükselttiğini belirtti. 30 Haziran'da Mursi'nin icraatlarına karşı büyük bir protestoya hazırlanan Mısırlıların İslam dünyasına örnek olarak sunulan Türkiye'nin laik rejiminin göründüğü kadar mutlu bir model olmadığını fark etmeleri daha pragmatik taleplerde bulunmalarına da vesile olacak gibi duruyor.
Yasaklardan bezmek
Mübarek'in baskıcı rejimi özellikle son zamanlarda yaşamı yasaklarla kuşatmış, haklarından günbegün mahrum bırakılan halk kendini daralan bir çemberin içinde hisseder olmuştu.
Ülkenin yaşadığı ekonomik sıkıntılar ve sosyal adaletsizlikler tahammül sınırlarını aştığı halde seslerini duyuramayan Mısırlılar, güvenlik kuvvetlerinin sert tavırları yüzünden de ezik hale gelmişlerdi. Sokakta izinsiz film çekimi yapılamaz hale getirilmişti. Belgesel ekibinin de dahil olduğu bir grubun Filistin halkına destek amacıyla Gazze'ye yapmak istediği ziyarete bile engel olundu.
Muhalif sesler susturuluyor ve tek taraflı medya gerçekleri çarpıtarak yansıtıyordu; fakat durum katlanılamaz hale geldiğinde beklenen oldu ve halk sokaklara dökülerek sesini tüm dünyaya duyurdu.
İronik ve enerjik ruhuyla sempati toplayan genç sinemacı Amal tam da o arada belgeselinin montajını bitirmekle meşguldü, dolayısıyla yapımın ümit dolu sözlerle sona ermesi kaçınılmaz oldu.
Fakat ne yazık ki aradan geçen iki yılı aşkın sürede Mısır'da beklenenin aksine rejimin sadece aktörleri değişti, Müslüman Kardeşler kadrolaşmayı amaç edindi, polis devletin başlıca baskı aleti olmayı sürdürdü; Mursi tüm yetkileri kendinde toplamak için hukuki değişimlere giriştiği gibi ABD'yle kısıtlanması öngörülen ilişkilerde adeta yeni bir bahar yaşanmasını sağladı. İsrail'le de derinleşen münasebetler sayesinde gaz ihracatı arttı; bu da ülkede gaz sıkıntısının yaşanmasına sebep oldu. Elektriğin her gün saatlerce kesiliyor olması da yaşanan mağduriyetlerden bir diğeri.
Devlet değişmez, halk değişir
Hile karıştığı iddialarının ayyuka çıktığı seçimlerle başta olan Mursi ve Müslüman Kardeşler hayal kırıklığı yarattığından devrimin Tahrir'de bitmediği kesinleşti. Demokratik seçimleri kazanmakla ülkeyi kendi istekleri doğrultusunda yönetmenin eş anlamlı olduğunu sananların faşist refleksleri artık kimseyi ikna edemiyor. Mısır halkı yasakları artık kale almıyor, binlerce protesto gösterisi, grev ve her türlü araçla haklarını talep ediyor.
Belgeselde röportaj yapılan insanlar arasında en apolitik gibi görünen ve evlerde temizlik yaparak kızlarını büyütmeye çalışan kadın bile değişimden etkilenmiş durumda; Tahrir isyanı öncesiyle sonrası arasındaki fark etkileyici. Amal Ramsis'in anlattığına göre 2011 önce kızlarının erkenden eve dönmesi konusunda gayet katıyken isyandan sonra kendini her fırsatta Tahrir'e attığı gibi kızlarının meydanda olmadığı durumda onları cep telefonuyla yanına çağırıyormuş.
Duvar yazıları eskiden geceleri gizlice yazılıp gündüzleri polislerce siliniyorken, son zamanlarda grafitiler güpegündüz şehirleri süslemeye başlayıp gece ilgili güvenlik kuvvetlerince, fazla çaktırmadan siliniyormuş. Durumun kişilikleri otoriteyle ezilmiş Mısırlıların özgüvenleriyle tekrar barışmalarına vesile olduğuna kuşku yok.
Ha gayret…(MT/HK)