2022 yılının Temmuzu, Suruç Katliamı’nın 7. yılı, adalet nöbetinin 84. haftası.
Yaralılar ve ailelerle birlikte sürdürülen adalet mücadelesiyle geçen 7 yıl.
Suruç Katliamı davası, katliamdan 21 ay sonra 4 Mayıs 2017 günü görülen ilk duruşmayla başladı ve 22 Ekim 2021’de görülen karar duruşmasıyla sona erdi. 2021 yılının Ekim ayında verilen karar 2022 yılının Nisan ayında onandı, dosya şu an Yargıtay’ın önünde.
Hukuki ayrıntılara boğmadan belirtmek gerekirse, dava kapsamında sanık olarak yargılanan 3 kişiden biri olan tek tutuklu sanık Yakub Şahin hakkında bir karar verilerek, dosya diğer iki firari sanık açısından ayrılarak görülmeye devam edecek. Katliamda hayatını kaybedenlerin ailelerinin, arkadaşlarının ve yaralıların adalet mücadelesi, davanın görüldüğü Hilvan Ceza İnfaz Kampüsü içinde devam ediyor. Suruç davası firari sanıklar yönünden devam ederken adalet talebi 7 yıldır olduğu gibi canlı. Suruç davası bitmiyor. Bitmeyecek.
Takipçiler kararı kabul etmiyor
Suruç davası/yargılaması 20 Temmuz 2015’ten 22 Ekim 2021’e kadar süren bir soruşturma ve kovuşturma sürecini ifade ediyor. Yargılamayı başından beri takip eden aileler, avukatlar ve kamuoyu için sürecin bir katliam davası duyarlılığıyla yürütülmesi beklentisi ve uğraşı 6 sene boyunca sürdü, sürüyor.
Bahsedilen beklenti, ceza yargılamalarında maddi gerçeğin ortaya çıkmasını beklemek kadar basit ve somut bir beklenti, yani tüm sorumluların ortaya çıkarılması, bağlantıların tespit edilmesi ve cezalandırılması. Tabii ki siyasetin yargı üzerindeki tahakkümü, cezasızlık politikasının ülke siyasetindeki etkisi ve katliamların ülke tarihindeki yeri dikkate alınınca bahsedilen beklentinin gerçekçi olmadığı hemen aklımıza geliyor. Fakat adalet mücadelesi de işte tüm bu olumsuzluklara karşı ısrarcı olmak anlamına geliyor. Dava açılana, ilk duruşma görülene dek adliye kapılarını, karar açıklanana dek ise Hilvan Ceza İnfaz Kampüsü içindeki duruşma salonunu asla terk etmeyen aileler, avukatlar ve davanın tüm takipçileri Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan göstermelik yargılama sonucunda verilen kararı kabul etmiyor, adalet mücadelesi sürüyor.
Yapılmayan katliam yargılaması
7. yılında geri dönüp bakınca 2021 yılının sonuna doğru karara giderken ve karar sonrası mahkeme heyetiyle yaşananların özeti, yapılmayan katliam yargılamasının bir yansıması gibi.
Heyetin reddedilmesi
2021 yılının Ekim ayında Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi Suruç Katliamı davasında karar vermek üzereyken müvekkillerimiz ve davayı takip eden avukatlar olarak bizlerin, yargılamaya ilişkin her zamankinden daha fazla şüphemiz vardı. Dava süreci boyunca her aşamada hatırlatılan “katliam davası” gerçekliği, yargılamanın bu bakış açısıyla ele alınması mecburiyeti son celselerde daha fazla dile getirilmeye başlanmıştı. Zira mahkeme heyeti olay öncesi ve sonrasına ait 5 saatlik kayıp görüntüyü bulma kaygısını dahi taşımıyor, bunun yargılanan tek tutuklu sanık olan Yakub Şahin açısından bir önemi olmadığını beyan ediyordu. Katliamın sorumluları aranmıyor, “ceza verilecek bir kişi var, bir an önce ceza verelim dava bitsin” gözüyle yargılama yapılıyordu.
Tarafsız ve bağımsız bir yargılama olmayacağını, gerçek sorumluların ve katliama göz yumanların ortaya çıkarılması için uğraşılmayacağını içten içe bilerek, katliamın yaşandığı günden bugüne dek sürdürülen ısrarlı adalet mücadelesi, neredeyse her celsede yaşanan her yeni talep, her yeni güncel gelişmeyle birlikte yargılamaya ilişkin şüphelerinde haklılığını her defa artarak hissediyordu. Haziran-1 Kasım 2015 tarihleri arasında yaşananlara dair tehditler savuran ve her şeyi bildiğini, her platformda siyasi rant uğruna açıklayan dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenmesi talebinin reddi, olay anına ilişkin kayıp görüntülerin araştırılması talebinin reddi, İçişleri Bakanlığı tarafından Sultanahmet ve Suruç Katliamı’nda kullanılan bombaları temin eden şahıs olarak tespit edilen ve yakalanan Süleyman El Aggal’ın dinlenilmesi ve sanık olarak yargılanması talebinin reddi gibi peş peşe retler mahkeme heyetinin güvenilirliğini sarsıyordu.
Bu aşamada davayı takip eden avukatlar olarak tarafsız ve bağımsız bir yargılama yapılamadığını ileri sürdük ve bu gerekçeyle de mahkeme heyetini yasalar uyarınca reddettik, ancak mahkeme heyeti “uzatma” bahanesi olarak gördüğü ret talebini, kendisinin “tarafsız ve bağımsız” olduğunu iddia ederek yargılamaya devam etme kararı aldı. Bu karar üst mahkemece uygun görüldü. Mahkemeye tanıdığımız “tarafsız değilsiniz, yargılamadan çekilin” şansı ortadan kalktı.
Karar
Mahkeme heyeti tarafsız ve bağımsız olduğunu iddia ederek 22 Ekim 2021 günü karar verdi.
Verilen karar, tutuklu tek sanığın ölene kadar hapiste kalması için yeterli ancak tüm sanıkların konumunu, suç fiillerini ve bağlamlarını tespit etmekte yetersiz ve eksik bir karardır. Yani heyetin en başından beri istediği gibi, tutuklu sanık Yakub Şahin’in cezalandırılmasıyla sınırlandırılmış ve katliamın tüm sorumlularının tespit edilmesi ve cezalandırılması açısından yetersiz ve eksik bırakılmış bir karardır.
Heyetin davadan çekilmesi
Kovuşturmanın başından beri, yargılama esnasında mahkeme heyeti zaman zaman katılanlar ve avukatlar tarafından sarf edilen sözlere müdahale ediyor, yargılamanın her alanını sorunlu kılmak için çaba harcıyordu. Bunun son örneği ise 20 ve 21. celselerdeki katılan ve avukat beyanlarından ötürü yaptığı suç duyuruları oldu.
Mahkeme heyeti yapmış olduğu suç duyurusuyla, 20. ve 21. celselerde kendileriyle davayı takip eden aile ve avukatlar arasında husumet oluştuğu, bu nedenle de firari sanıklar yönünden devam edecek dava dosyasına bakamayacaklarını, yani dosyadan çekilme taleplerini iletti ve bu talep bir üst mahkeme tarafından da 28 Ocak 2022 tarihinde hukuka uygun bulunarak kabul edildi.
Bunun yasadaki açıklaması şu şekildedir: “Hâkim, tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebepler ileri sürerek çekindiğinde…” Açıklaması ise şudur: 22 Ekim 2021 tarihinde Suruç Katliamı davasında karar veren mahkeme heyeti, kararı, tarafsızlığı şüphe altındayken vermiş olduğunu kabul etmiştir.
Mahkeme heyeti, iktidarın en önemli zırhı olan “mağduriyet” ceketini üzerine geçirerek “husumet” iddiasında bulunmuştur. Husumet iddiasında bulunan mahkeme heyeti iddia ettiği husumete rağmen davada “üzerine düşeni” yapmış, dosya kapsamında bir adım dahi ilerleme kaydetmeyerek dosyayı kapatmayı başarmıştır. Hukuken, vicdanen ve mantıken doğru olan dosyadan çekilmek olduğu halde egemen akla uygun hareket edilmiş, hukuksuzluklarla dolu bir yargılama yapılmış ve sürece dair sorumluluk ise tarafsız olmadığını kabul eden mahkeme heyeti üzerinden alınarak adil yargılanma talebiyle adalet mücadelesi sürdüren ailelere, yaralılara ve avukatlarına atılmak istenmiştir.
Cezasızlık
Yargılamanın yapıldığı yer, dinlenmeyen tanıklar, araştırılmayan görüntüler, kabul edilmeyen müdahillik talepleri ve diğer talepler, mahkeme salonuna dahi getirilmeyen bir sanık ile yürütülen kovuşturma süreci, kararın ardından alınan “davadan çekilme” kararıyla mahkeme heyeti tarafından tamamen hukuksuz hale getirilmiştir. Mahkeme heyetinin sırtını dayadığı gelenek ise hukukun hiçe sayıldığı ve yasalara aykırı işlem yapan kimsenin cezalandırılmadığı ülke geleneğidir.
Ülkede neredeyse her mahkemenin kendine özel CMK uygulamaları yarattığı bu pratik içerisinde Suruç Katliamı davasında karar veren mahkemeye de, adil yargılama talep edenleri suçlamak maksadıyla yapmış olduğu hamleyle, verdiği kararı kendi eliyle resmî olarak şüpheli hale getirmek nasip oldu.
Suruç Katliamı davası firari tanıklar yönünden devam ediyor, duruşmalar Hilvan Ceza İnfaz Kampüsü’nde sürüyor, ailelerimizin ve yaralıların ısrarlı adalet mücadelesi sürüyor.
Taleplerimizi tekrar ediyoruz, katliamın tüm sorumluları ortaya çıkana kadar, adalet yolunda bir adım atılmasına dahi tahammül edemeyen ve buna izin vermeyen herkes yargı önüne çıkana kadar da mücadelemiz devam edecek. (RG/AS)