Gece yarısı, kapkaranlık. Gökte yıldızlar uzaktan ışıldıyor.
Yakınımızda tarlalarına yayıldığımız Bethi köyünün bir iki ışığı. Karşımızda Rojawa’nın ışıkları.
Nöbet tutan genç arkadaşlar telaş içinde heyetimize yaklaşıp, biz büyüklerden Kobanê’li üç kişiyle acil konuşmamızı istiyor.
Sınırdaki koyunlar
Bu üç kişi karanlıkta koyunlarını almak için sınırı geçmek istiyorlar. Biri çocuk denecek yaşta üç köylü. Toprağa oturmuşlar, koyunlarını anlatıyorlar.
Tüm dikenli tellere, asker yığınağına nispet yaparcasına sınırların ne denli yapay olduğu bir kez daha kafamıza kazınıyor.
Sınırın “gerçekliğe” tekabül etmediği çok açık. Hayvanlar sınır boyunca, açlıktan ve susuzluktan telef olacak. Gündüz bir ara tellerin arasından hayvanlarına su ve yiyecek vermeye çalışmışlar.
Suruç’tayız
Nöbet tutan gençler İstanbul’dan halkların dayanışması şiarını slogan olmaktan kurtarıp, sınıra akın edenler.
Suruç’tayız. Halkların Demokratik Kongresi/Partisi (HDK/P) bileşenleri ile sol, sosyalist partiler, ilerici vicdanlardan oluşan Kobanê’yle Dayanışma Heyeti olarak buradayız.
20 otobüsle İstanbul’dan
Kobanê direnişine Türkiye’nin batısından destek vermek ve sınırda nöbet tutmak üzere 20 otobüsle çarşamba günü İstanbul’dan hareket edildi. 1000 kişi tüm engellemelere rağmen perşembe günü Suruç’a ulaştık.
Otobüsler İstanbul çıkışında saatlerce bekletildi, Urfa Valiliği’nin otobüsleri Suruç’a sokmayacağı bildirildi, otobüs sayısı 35 den 20’ye indirildi. Suruç girişinde otobüsler tek, tek arandık.
Bethi köyünde
Sonunda Mürşitpınar sınırına yakın, Bethi köyü tarlalarında nöbet tutmak üzere yayıldık.
Bir gün önce yaşanan toz fırtınası kopmadığı için şanslıydık. Doğanın ortasında, yıldızların altında halk güçlerinin Barışa ve Kardeşliğe Ortaklaşma Ekibi ile konuşuyoruz, halay çekiyoruz.
Unutamayacağımız bir gece!
Unutamayacağımız esas durum ise savaşın hemen yanı başımızda olması acı gerçeği idi. Gece boyunca çatışmanın ateşini gördük. Mermiler çok yakınımızda vınlıyor, kapkaranlık gök altında havan topları patlıyordu. Kıpkırmızı savaş görüntüleri göğü yalıyordu.
Kobanê’de
Mürşitpınar sınır kapısından Kobanê’ye geçtik, orada PYD Eşbaşkanı Asya Abdullah, Kobanê Kantonu Başbakanı Enver Müslüm ve bazı bakanlarla görüştük.
Çok anlamlı ve hepimizin içini ferahlatan, moral, motivasyonumuzu yükselten bir buluşma oldu. Bazı medya organlarında günlerdir dillendirilen Kobanê düştü, düşüyor haberlerinin gerçeklikten ne denli kopuk olduğuna, Rojawa’nın direniş kararlılığına bire bir şahit olduk.
Kobanê’de halkların eşit olarak ve gerçekten demokratik bir yaşam kurmayı başarmak için ne kadar kararlı olduklarını, İŞİD’e yol vermemek için nasıl direndiklerini, savaşın nasıl yaşandığını anlatıyorlar.
Asya Abdullah anlatıyor
Bu direniş silahların eşitsizliğine dayanan bir direniş. İŞİD’in Kobanê’nin merkezini vuracak uzun menzilli silahları var. YPJ ve YPG’nin menzili ise İŞİD’e ulaşacak kapasitede değil.
PYD (Partiya Yekîtiya Demokrat /Demokratik Birlik Partisi) eş başkanı Asya Abdullah toprağını, evini ve çoluk çocuğu korumak, halkların eşitliğine, toplumsal cinsiyet eşitliğine dayanan, sömürüyü reddeden bir yaşam kurmak için meclisler olarak örgütlendiklerini anlatıyor.
Asya Abdullah devamla YPJ ve YPG’nin üç tankı nasıl imha ettiğini, Rojawalıların elleriyle nasıl tank yaptıklarını aktarırken, insan ‘’bunun önünde duracak bir güç olabilir mi’’ diye sormaktan kendini alamıyor.
Unutmaya yüz tuttuğumuz Vietnam, Güney Afrika, İkinci Dünya Savaşı’nda Faşizme karşı direnişi hatırlamamak mümkün değil.
Dayanışma bekliyorlar
Kobanê dışından gelen dayanışma çok önemli. Rojava İçişleri Bakanı bizi ziyarete geldiğinde bunu daha da iyi anlıyoruz. Bakan, cepheden henüz döndüğünü, kabalık olmasın diye üzerindeki silahları bırakıp geldiğini anlatıyor.
“Büyük İnsanlık” alemi böylesine bir direnişle hayatta kalan bir halkın direnişini adeta seyrediyor.
Şu soruyla karşı karşıyayız: Şengal’de Ezidilere yapılan soykırımın şimdi Kobanê ve tüm Rojava halkına yapılmasına izin verecek miyiz?
Şöyle bir durum da var. Rojava para ile bile silah alamıyor, çünkü statüsü tanınmıyor, blokaj var. Dünya halkları yaşananın soykırıma giden, insanlığa karşı işlenmiş bir suç, vahşi bir saldırı olduğunu, bu durumda herhangi bir pazarlık yapılamayacağını teslim edip, devletlerini Rojava direnişini desteklemek için harekete geçirmek zorundalar.
Aksi halde İŞİD vahşetinin neler yapabileceğinin örneğini Şengal’de gördük.
Sınırı aşanlar
Bilindiği gibi 12 gündür İŞİD vahşetine karşı direnen Kobanê halkından köylerini boşaltarak sınıra gelenler, sınırda günlerce bekletildikten sonra Türkiye sınırına alınmıştı.
Kobanê’liler Mürşitpınar sınırına girerken arabalarını sınır sınır boyunca bırakmışlar.
Ayrıca, koyun ve büyük baş hayvanlarını İŞİD vahşetine bırakmak istemeyip sınıra getirmişler. Ancak kendileri geçerken arabalar, koyunlar hayvanlar sınırda kalmış. Başta da anlattığım Perşembe gecesi tanık olduğum, tarifi zor manzaraydı.
O kadar da değil. Kobanê’den İŞİD’in vahşetinden kaçıp, sınırı aşanların ne denli bir yokluk ve zor şartlar altında yaşamaya çalıştıklarına şahit olduk.
''Resimlerimizi çekin ki...''
Belediyenin kurduğu çadırlarda barınan kadın ve çocukları gördük. Bethi köyünde küçücük bir eve sığınan 50 kişinin nasıl yaşadığını/yaşayamadığını gördük.
Hiç de insani olmayan koşullarda yaşama tutunmaya çalışmak gerçekten çok hüzün verici.
Genç erkekler kadın ve çocukları silahlardan kaçırıp cepheye dönmüşler.
Resim çekmek için izin istediğimizde çocuğu kucağında genç kadın ‘’çekin ki halimizi dünya görsün ve bir an önce köyümüze dönelim’’ dedi.
Önümüz kış ve bu mekanlarda ısınmak için tedbir alınamıyor. Türkiye’nin Batısında yaratılan Barışa ve Kardeşliğe Ortaklaşma Ekibi’nin işlere daha sıkı sarılmasının acil zamanıdır. (FG/BA)
* Fatma Gök, Prof. Dr., Boğaziçi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kurucu Eş Genel Başkanı