Uzun zamandır yazmayı düşündüğüm bir kitaptı; Enbiya Kırali’nin, “Moskova’dan Anadolu’ya - Maksut Ve Mustafa Suphi” kitabı. Devrimci proletaryanın ölümsüz önderlerine ithaf ettiği ikinci kitabının; Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledildiği günün bir yıl dönümünde yazılması daha anlamlı olur düşüncesiyle bugünlere kaldı.
Gençlik dönemlerimizde Sürmene’de birlikte devrimci mücadele verdiğimiz ve Eylül 2015’de yitirdiğimiz arkadaşım Enbiya Kırali’nin ikinci kitabı bu. Kaldıraç Yayınları’ndan Temmuz 2015’te çıktı. İlk kitabı 1915- 1916 yılları arasında Osmanlı’nın Trabzon Ermenilerini tehciri (yazarın nitelemesi) sırasında yaşanan dramı anlatan “Araksi- Trabzon Çarşı Pazar”dı. Son kitabını yayınlandıktan iki ay sonra aramızdan ayrıldı. Yeni bir kitabının hazırlığı içindeydi.
Enbiya Kırali 12 Eylül 1980’de Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü'nde (MTA) çalışırken tutuklandı ve işsiz kaldı. On yıl kamyon şoförlüğü, yirmi yıl da manavlık yaptı. Derelerin Kardeşliği Platformu’nda aktif görevler üstlendi. CHP İlçe Başkanlığı yaptı.
“Maksut ve Mustafa Suphi”, dedesi Maksut’un, 15 yaşında Sürmene’nin bir köyünden kalkıp, Moskova’da fırın işçiliği yapan babasının yanına gitmesiyle başlayan hikayesi. Bolşeviklerle tanışması ve Ekim Devrimi’ne katılması. Bolşevik gençlik örgütünün önemli bir militanı olarak on yıl devrim mücadelesinin içinde yer alması. Çarlık Rusya’sı tarafından babasıyla birlikte Sibirya madenlerine sürgün edilmesi ve oradan kaçmaları. Yıllar sonra bulduğu babasıyla kaçış yolunda ayrılmaları ve bir daha görüşememeleri. Babasının yakalanıp tekrar Sibirya’ya gönderilmesi ve orada ölmesi.
(...) “Gelen bir yük treni idi ve yokuş aşağı çok yavaş hareket ediyordu. Son vagonlardan birine atlayabilmek için fırsat kollarken, bir yandan da gözleri arkadaşlarını arıyordu dağın dik yamaçlarında. Önce tren geldi, çaktırmadan arka vagonların birine atladılar. Maksut çok isteksizdi, birkaç kez inmeye yeltendi, yanındakiler onu zor ikna ettiler. Ağır ağır yol almaya başladılar. Maksut’un gözü hep yukarılarda, dağın yamaçlarındaydı. Ardında bıraktığı babası kurcalıyordu kafasını. Bir kez daha görebilsem diye düşünürken, birden dört kişilik grubun kendilerine doğru koştuğunu gördü. “Baba” diye bağırarak vagondan aşağıya atlamaya davrandı. Mehmet, oğlunu duyacak kadar yakınlaşmıştı. Yüksek sesle bağırdı: ‘Sakın atlama’. Maksut tereddütlüydü, ne yapacağına karar vermekte zorlanıyordu, can havliyle tekrar, “Baba!..” diye bağırdı. Mehmet’in, trene yetişmesi mümkün değildi, fakat oğlunun sesini duyuyordu, iki elini havaya kaldırdı, inmemesi için işaret ederken yeniden seslendi: ‘Eğer inersen hakkımı helal etmem. Merak etme ben başımın çaresine bakarım.’ Maksut kararsızdı, atlamaya yeltenirken, babası tekrar yüksek sesle bağırdı: ‘Bana söz vermiştin!’ Genç delikanlı çaresizdi, babasına son bir kez baktı; acıdan kıvranıyordu. Bedeni uyuşmuştu, belki de onu bir daha hiç göremeyecekti, isyan edercesine bağırdı: ‘Bizlere bu zulmü yaşatanlardan er geç hesap soracağım! Seni çok seviyorum baba!’…”
Rusya’da Mustafa Suphi ile tanışıp, ölümüne bir kavganın içine girmesi. Sonunda devrimi Anadolu’ya taşımak için dönüşü ve Sürmene açıklarında 28 Ocak 1921’de Onbeşler’le birlikte katledilmesi. Bu katliamın arka planına içerden bir bakış. Katliamı gerçekleştiren Enver Paşacı ittihatçı çeteler yanında, Ankara Hükümeti’nin sorumluluğu ve Sovyet Hükümeti ile yapılan yazışmalar ve Sovyetler’in bu katliama ilişkin tutumunu irdeleyen araştırmacı bir çalışma.
Yoksul bir Karadeniz Köyünde 1889’da başlayan yaşamının; çocuk yaşlarda yoksulluğa başkaldırışının; Bolşevik Partisi ve Ekim Devrimi’nin çelikleştirdiği gencecik bir Karadeniz delikanlısının 1921’de sonlanan devrimci mücadelesi. Sevgili dostum Enbiya usta bir romancı gibi yazmış; çok etkileyici. Karadeniz coğrafyasının devrimci tarihine yakışır gerçek bir yaşanmışlık öyküsü; ben çok gurur duydum, duygulandım…
Nazım Usta’dan
Yangınlara fazla bakan gözler yaşarmaz
Alnı kızıl yıldızlı baş secdeye varmaz
Dövüşenler ölenlerin tutmaz yasını
Yine fakat bir yıldırım zulmeti yırtsa
Sağır göğün koynundaki çanı haykırtsa
Anıyoruz göğsünüzün son sayhasını
Eski cihan yeni cihan önünde eğil!
Aramızdan birkaç yoldaş ayırmak değil,
Her ne yapsan varacağız emelimize!
Karadeniz… bunu duysun derinliklerin:
O ateşli göğüsleri delen hançerin
Kabzasını alacağız biz elimize!
(Şİ/HK)
* "On beşler" 28 Ocak 1921'de Karadeniz açıklarında katledildiler.
Enbiya Kırali kimdir?Yazar, gazeteci, siyasetçi. 12 Mart 1951 Sürmene doğumlu. Sürmene Lisesi’ni bitirdikten sonra çeşitli yerel gazetelerde ve dergilerde köşe yazarlığı, sivil toplum örgütlerinde yöneticilik yaptı. Üç yıl Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nde (MTA) çalıştıktan sonra 12 Eylül döneminde işsiz kaldı. 10 yıl kamyon şoförlüğü ve 20 yıl da sebze meyve ticareti yaptı. 2009’da sebze meyve işini bırakıp yazarlığa başladı ve gerçek bir öyküden yola çıkan ilk öykü romanı Ermeni katliamını konu alan Araksi’yi yayınladı. 2015 Temmuz ayında ise Moskova’dan Anadolu’ya Maksut ve Mustafa Suphi” isimli romanı Kaldıraç Yayınevi’nden yayınlandı. Bu dönemde Ardeşen’de internet yayını yapan Toplum Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapıyordu. Ayrıca Özgür Karadeniz’in Sesi ve Toplum gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. 8 Eylül 2015’te hayatını kaybetti. (Kaynak: Ahmet İnce) |