Edebiyat tarihimizin en üretken kalemlerinden Suat Derviş'in şu günlerde "yeni" bir romanı yayımlandı.
Gece Postası'nda 16 Ekim 1963 -19 Şubat 1964 tarihleri arasında 125 tefrika olarak basılan Şoför Mustafa romanı, Derviş külliyatının tamamlanması hususunda bir adım oluşturuyor.
Bilindiği gibi halen pek çok romanı kayıp olduğu düşünülen ve İthaki Yayınları Suat Derviş kitapları editörü Serdar Soydan'ın çabalarıyla ortaya çıkan Derviş metinleri okuruyla buluşmayı bekliyor.
İlerleyen zamanlarda "unutulmuş" bir dizi Derviş kitabının daha yayımlanacak olduğu müjdesini veriyor ve Şoför Mustafa'ya geçiyoruz.
Kitap, ismiyle müsemma bir çalışma... Her gün İstanbul sokaklarını arşınlayan, başına türlü şeyler gelen, "külüstür" arabasıyla bir oraya bir buraya giden 52 yaşındaki taksici Mustafa'nın hikâyesi bu roman.
Fakat yanda iki seks işçinin daha hikâyesi anlatılıyor. Biri Mustafa'nın kardeşi Melek, diğeri ise her ne kadar kendisi kabul etmese de Mustafa'nın tutkuyla sevdiği Zerrin.
Geri dönüş
Mustafa, yaşamından pek de memnun olmayan, karısıyla anlaşamayan, ayrıca onu pek de beğenmeyen bir adam.
İki çocuğu var. İkisi de yetişkinlik evresinde... Bir gün taksisine aldığı Zerrin'i görünce çarpılıyor ancak bu durumu ne ona itiraf edebiliyor, ne de kendisine...
Aksi gibi Zerrin'i her gördüğünde içi cız ediyor. Zira kendi de seks işçisi olan kardeşi Melek'i anımsıyor.
Melek üç yaşındayken ölüyor Mustafa'nın annesi... Baba evvel eski yok. Melek ise Mustafa'nın boynuna kalıyor.
Bir süredir evlenmeyi kafasına koyan Mustafa nikâhlanıyor. Melek'i de yanına alıp eşiyle bir eve taşınıyor. Derken çocukları oluyor ve Mustafa'nın eşi, başlarda iyi davransa da Melek'i giderek öteliyor.
Melek henüz çocukken istenmediğini anlıyor, ergenliğinde de rızası olmadığı halde dedesi yaşında bir adamla evlendiriliyor.
Roman, henüz ilk sayfalarda, bize Mustafa'yı tanıttıktan sonra, bu geri dönüşle başlıyor. Mustafa'nın ve kardeşi Melek'in hikâyesini böyle öğreniyoruz.
Melek'in evden gitmesi, onu sürekli döven, işkence eden kocasından kaçması çok olmamış daha. Mustafa'nın boynu bükük...
Kentteki bütün taksiciler biliyor Melek'in seks işçisi -ve Mustafa'nın kardeşi- olduğunu. Tam da bu günlerde karşılaşıyor Mustafa, Zerrin'le.
Zerrin kaçın kurası. Şehirdeki taksicileri perişan etmiş, parmağında dolandırıp fırlatıp atmış. Mustafa bile isteye yanaşıyor Zerrin'e. Açılıyor hatta bir fırsatta. Zerrin ise bu "duygusal boşalma" sırasında bile Mustafa'dan para istiyor.
Mustafa, perişan oluyor, Zerrin'in hikâyesini can kulağıyla dinliyor, utanıyor ve Melek'in peşine düşüyor. Gayrısı onu çekip çıkaracak!
Metin, Derviş'in kalemiyle aşina olduğu, bildiği insanlar arasında geçiyor. Yoksullar, seks işçileri, şehrin keşmekeşinde boğulanlar, bir vesileyle itiraz edenler... Derviş, yine buralarda salınıyor.
Sahici diyaloglar
Karakterlerin geçmiş hikâyelerini, duygusal anlarını yine sahici diyaloglarıyla ustaca anlatıyor. Edebiyatımızda ve sinemamızda şoför karakteri çok olsa da bu denli simgesel bir anlatımla resmedildiği pek görülmemiştir.
Zira 50'li yaşlarının başındaki Mustafa, "külüstür" arabasıyla denk tutuluyor bir yerde... Onun modası artık geçiyor, paslanıyor, yollarda kalıyor Mustafa. "Arıza veriyor" iki günde bir...
Bu açıdan bakıldığında karakterin kullandığı araç ve karakter arasında muazzam bir ilişki kuruluyor. Seks işçisi karakterlerin tasvir ediliş biçimleri, tavır ve üslupları da bir o kadar sahici.
Hayatla kurdukları ilişkiler, geçmiş hikâyeleri ve bu hikâyelerin bugüne tekabül edişi onları daha inandırıcı kılıyor. Kuru bir arzu nesnesinden ziyade ete kemiğe bürünmelerine neden oluyor bu anlatım biçimi.
Şoför Mustafa kadar hakiki birer insan haline geliyorlar.
Hikâye, ilk ağızdan okunduğunda bir Yeşilçam filminin içinde bulunulduğu yanılgısını yaratsa da aslında öyle değil. Ne Derviş'in amacı bu, ne de hikâyenin.
Zamanla evriliyor
Zira Derviş, Yeşilçam filmleri gibi mevcut sistemi erilliğiyle, ekonomik ilişkileriyle, çevre sorunundaki tavrıyla yeniden üretmiyor.
Öyle olsa şoför Mustafa'nın kardeşi Melek'i öldürmesi, "onur"unu kurtardığı yanılgısı yaratması gerekir. Mustafa, bu kaderi reddediyor. Zamanla değişiyor, eviriliyor.
Sonuçtan bağımsız olarak Mustafa'nın bu potansiyeli onu daha da inandırıcı hale getiriyor. Daha yaşamsal, daha hakiki kılıyor.
Zerrin'in Mustafa'yla yaptığı konuşmanın içeriği, ikilinin üslubu ve Derviş'in diyalog konusunda hüneri ise şapka çıkarılacak cinsten.
Seks işçisi Zerrin'in yaptığı orospuluk tanımı, bunu ifade ediş biçimi şimdiden edebiyatımızın klasikleri arasında yer alacak gibi duruyor.
Derviş'in erilliği mahkûm edilişi, hele de bunu 60'ların ilk yıllarında yapılmış olması kayda değer. Şimdiden Derviş'in "yeni" kitapları merak konusu...
(SS/PT)