Bu yazı, Demet Sayınta, Deniz Aka, Duru Helin Caferoğlu, Güler Erkök, Ozan Koç'un katılımıyla gerçekleştirdiğimiz Ayrımcılıkla Mücadele için Medya Atölyeleri'nde yürüttüğümüz söylem analizi çalışmasının kolektif bir ürünüdür.
Suriye’de 2011 yılından bu yana süregiden savaş ve çatışmalar sonucunda resmi kayıtlara göre 26 binden fazla çocuk hayatını kaybetti. Savaş nedeni ile başka bir ülkede yaşamak zorunda bırakılan 5,4 milyon Suriyeli’nin yarısını çocuklar oluşturuyor. Bu çocukların en az 10 bininin yanlarında ebeveyn veya akrabaları olmadan mülteci konumunda olduğu belirtiliyor. UNICEF’in Haziran 2018’de yayınladığı rapora göre Türkiye’de bir buçuk milyondan fazla çocuk mülteci bulunuyor. Bunların yaklaşık üçte biri 5 yaşın altında; 568 bin 690 çocuk ise okul çağında.
UNICEF bu çocukların yüzde 40’ından fazlasının okula gidemediğini belirtiyor. Okula gitmek yerine ağır işlerde çalışmak durumunda bırakılan ya da hem okula hem de işe gönderilen mülteci çocukların karşı karşıya kaldıkları hak ihlalleri ise, ne yazık ki kamuoyunun ve medyanın pek az dikkatini çekiyor. Mülteci çocuklar, medyada okullar açılırken uyum, eğitim, entegrasyon konulu haberlerde, olağan zamanlarda ise daha çok şiddet, kaza, ölüm gibi dramatikleştirilebilecek ya da bazen magazin niteliği taşıyan ve böylece okurun dikkatini gazete sayfalarına çekebilecek durumlarda haber oluyorlar. Ailelerinin geçimine katkıda bulunmak için çalışmak zorunda bırakılan bu çocukların sokaklarda ve iş yerinde neler yaşadığı, nasıl bir hayatlarının olduğu, özlemlerinin, hayallerinin neler olduğu, kısaca bu çocuklara “ne olduğu” ise basında ya hiç yer bulmuyor, ya da çok sınırlı bir haber değeri taşıyor.
Bizi bu yazıyı yazmaya, 14-16 Eylül 2018 tarihleri arasında internet haber sitelerine düşen ve kimi sayfalarda son dakika haberi olarak da paylaşılan Suriyeli Adem’in hikâyesi yönlendirdi. Kayseri’de yaşayan bir mülteci çocuk olduğunu öğrenebildiğimiz Adem’le ilgili haberler, medyanın mülteci çocukları “görmemekteki” ısrarının tipik örneklerinden birisi olmasının ötesinde. Adem’in magazinleştirilen hikâyesinin Türkiye’deki mülteci çocukların maruz kaldığı ayrımcılığa medyanın katkısını göstermesi açısından da dikkat çekiciydi. Haber sitelerinde yayınlanan ve çoğunda bu mülteci çocuğun Suriyeli Adem ya da “Starbucks Adem” olarak anıldığı bu haberleri, 15-16 Eylül’de İnsan Hakları Ortak Platformu’nda gerçekleştirdiğimiz “Ayrımcılıkla Mücadele için Medya Atölyeleri”nin[1] birincisinde ele aldık ve inceledik.
Adem’in haber sitelerine yansıyan hikâyesi
İnternetteki haber sitelerine “Suriyeli Çocuk, Para Karşılığı Dükkana Gelen Müşterilere Masa Ayarlıyor”, “Kayseri Starı”, “Ekmeğini boş masadan çıkarıyor; kahvecilerde 1 liraya yer kapıyor”, “Boş Masa Ayarlayan Starbucks Adem Yakalandı” başlıklarıyla yansıyan hikâyenin kahramanı Kayseri’de yaşayan, haberlerden kaç yaşında olduğunu öğrenemediğimiz Suriyeli bir çocuk: Adem. Kayseri’de popüler bir kafede boşalan masalarda yer tutarak dükkânın müşterilerine para karşılığında bu yerleri veriyor. Basının ilgisini, bu para kazanma yöntemi ile sosyal medyada gündem olduğunda çekiyor.
İlk haber 14 Eylül tarihinde Takvim gazetesinin yaşam sayfasında yayınlanıyor. Ardından 16 Eylül öğleden sonraya kadar toplam 12 ayrı haber sitesinde Adem’in hikâyesine rastlıyoruz. 17 Eylül günü ise Sabah gazetesi yazarı Mevlüt Tezel bu hikâyeyi yine “Starbucks Adem” başlığı ile köşesine taşıyor. Bu haberlerde mülteci çocuğa dair söylenenler ve söylenmeyenler üzerinden yürüteceğimiz bu analizin, Türkiye’deki mülteci çocukların basında nasıl yer bulduklarına ve medyanın söyleminin mültecilere yönelik ayrımcılığın yaygınlaştırılmasındaki rolüne dair bir fikir vereceğini düşünüyoruz.
Tespit ettiğimiz 12 haber ve bir köşe yazısında kullanılan başlıklar, fotoğraflar ve sözcük seçimi, Adem’in kim olduğu ve ne yaptığına dair bize çoğu zaman iç içe geçen beş hikâye anlatıyor:
1. Bir sosyal medya fenomeninin hikâyesi
2. Bir girişimcilik hikâyesi.
3. Bir haksız kazanç hikâyesi.
4. Bir suç hikâyesi.
5. Bir minnet hikâyesi.
Bunların dışında, haberlerde hiçbir şekilde yer bulmayan bir hikâye daha vardı: Çocuk mülteci Adem’in hikâyesi. Burada, önce kısaca haberlerin bize anlattığı hikâyelerin temel unsurlarına değineceğiz; sonra ise mülteci Adem’in anlatılmayan hikâyesi üzerine düşüneceğiz.
Bir sosyal medya fenomeninin hikâyesi
İncelediğimiz haberlerde, Adem’in “bulduğu iş ile fenomen”, “sosyal medyada olay” olduğu yinelenen bir bilgiydi. Öyle ki, Haberler.com sitesinin “Kafedeki Boş Masaları Kişi Başı Ücretle Satan Suriyeli Çocuğa, Zabıta Ekipleri Müdahale Etti” başlığıyla verdiği haberin büyük harflerle attığı alt başlıklarından biri “Tutuklandığı anın story'si hesabından paylaşıldı" idi.
Bu başlıkla birlikte Adem’in instagram hesabından yaptığı paylaşımın görüntüsüne yer veriliyor ve birçok sözlük sayfasında da “Adem’e yapılan müdahale ile ilgili tartışmalar başladı”ğından söz ediliyordu. Haberin bize Adem hakkında verdiği iki temel bilgi, “Suriye’deki iç savaştan kaçıp Türkiye’ye sığındığı” ve bulduğu para kazanma yöntemiyle “sosyal medyada tanınan bir kişi olduğu” idi. Ayrıca, aşağıda ele alacağımız gibi, haber Adem’in tutuklandığını da duyuruyordu.
Bir girişimcilik hikâyesi
Haberler, ilk günden itibaren “bir genç girişimci”den söz ediyordu. Sanal Basın web sitesinde haber “Suriye’deki iç savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin farklı iş alanlarında gösterdikleri girişimciliklere her gün bir yenisi ekleniyor. Kayseri’de yaşayan Suriyeli Adem ise genç yaşına rağmen iyi bir girişimcilik örneği gösterdi” cümleleri ile sunuluyor, ardından Adem’in yoğun talep gören Starbucks’a gelip yer bulamayanlar için yer tuttuğu” ve kişi başı 1 TL aldığı bilgisi aktarılıyordu.
Haberin sunduğu evrende, Suriye’deki savaştan kaçıp Türkiye’ye gelen ve kendilerine yeni iş kolları yaratan girişimci mülteciler vardı. Çocuk yaştaki Adem de bunlardan biri, bir “genç girişimci” olarak betimleniyordu. T24 haber sitesinde Adem’in ağzından “tesadüf eseri bu olayı keşfettim ve iyi para kazanıyorum” sözleri aktarılıyordu. Bu haberde de Adem’in “Suriye’deki iç savaştan kaçarak geldiği”nden söz ediliyor ve “Kayseri’de kendisine para kazanmanın değişik bir yolunu bul”duğu belirtiliyordu. Başka haberler, Adem’in “ekmeğini boş masadan çıkardığı”nın altını çiziyordu.
Bu türden haberlere eklenen bir diğer unsur ise söz konusu “girişimcilik başarısı”nın gerçekleştiği şehirle ilgiliydi. Hem Mevlüt Tezel’in Sabah Gazetesi’nde yayınlanan yazısında, hem de haberlerde “Kayseri’nin Suriyelisi bile farklı” yorumuna yer veriliyordu. Öyle ki, Adem’le ilgili tespit edebildiğimiz ilk haberi yayınlayan Takvim Gazetesi’nin internet sitesinde 14 Eylül tarihinde “Kayseri Starı!” başlığı atılmış ve alt başlıkta bu yoruma yer verilmişti. Böylelikle, Adem’in mülteci olarak sığındığı kent ile para kazanmak için başvurduğu yöntem arasında ticari zeka ve uyanıklıkla ilişkilendirilen “Kayserililik” imgesi üzerinden bir bağ kuruluyordu. Bu türden haberlerde, Adem’i elinde bir Starbucks bardağı, gözünde güneş gözlüğü ile kafede otururken görüyorduk.
Mevlüt Tezel ise, Adem’e zabıtanın müdahale etmesine, yazısında “kime ne zararı var Adem’in” sözleri ile isyan ediyor “Çocuk zeki; ondaki girişimci ruhu görenler gülüyor ve 'aferin' deyip 1 lira veriyor. Kim ne zarar görüyor bu alışverişten? Kayseri'nin Suriyelisi bile farklı! Adem'e yılın girişimci ödülü verilmeli.” diyordu.
Haksız kazanç hikâyesi
Çocuk mülteci Adem’in hikâyesini bir girişimcilik hikayesi olarak aktaran kimi haberlerde bazen örtülü, bazen ise açık bir haksız kazanç imasının yer bulduğunu belirtmeliyiz. Nitekim, Haberler.com sitesi, 15 Eylül tarihli başlığında “kafedeki boş masaları kişi başı ücretle satan çocuğa zabıta ekiplerinin müdahale ettiği”ni duyuruyordu. 14 Eylül tarihli haberlerdeki girişimcilik hikâyesi, 15 Eylül’den itibaren bir haksız kazanç hikâyesine dönüşmüş görünüyordu.
Adem, kafede yer bulamayanlara kendisi için tuttuğu yeri para karşılığı veren bir genç girişimci olmaktan çıkmış, “masaları satan” birine dönüşmüştü. Süper Haber Tv başlıklı internet sitesi, “fenomen olmuştu” üst başlığı ile verdiği haberde “Starbucks Adem’e zabıta müdahalesi!”ni duyururken, yine aynı kalıp cümle içinde Suriye’deki iç savaştan kaçıp Türkiye’ye sığındığını belirttiği Adem’in “Sturbucks’ta masa tutup gelen müşterilere sattı”ğını ve “bu işlemi işletmeden izin almadan” yaptığını belirtiyordu. Aynı haberin bir alt başlığında ise Adem’in “Tutuklandığı anın hesabından paylaşıldığı” duyuruluyordu.
Bir suç hikâyesi
Sondakika.com başlıklı haber sitesi 16 Eylül’de Adem’e müdahale edildiğini son dakika logosu altında duyuruyordu: "Starbucks’ta boş masaları satan Suriyeli Adem’e müdahale"
Takip eden haberlerde, Adem’in “başarı hikâyesi” yerini bir suç hikâyesine bırakmış, başlıklarda bir “müdahale”den söz edilirken haber metinlerinde müdahalenin zabıta ve güvenlikçiler tarafından yapıldığından, altbaşlıklarda ise Adem’in tutuklandığından söz edilir olmaya başlamıştı. Bu haberler, Adem’in koluna girmiş zabıta memuru ve güvenlikçiler eşliğindeki fotoğrafı ve Starbucks logosu ile birlikte veriliyordu.
Minnet hikâyesi
Nihayetinde, bir “genç girişimci”nin para kazanmak için yaratıcılığını kullanarak para kazanma hikâyesinden bir suç hikayesine evrilen Adem’in hikâyesinde Adem hakkında pek az şey öğrenebilmiştik. Adem’in ne kaç yaşında olduğunu ne de nerede ve kimle yaşadığını biliyorduk. Adem okula gidiyor muydu, ailesi var mıydı, varsa geçimini nasıl sağlıyordu, bunları da bilmiyorduk. Haberler, bize sosyal medyayı aktif kullanan ve “uyanıklık yaparak” para kazanmanın yolunu bulan bir mülteci çocuktan söz ediyordu. Takvim’de yayınlanan ilk haberde Kayseri Starı olarak sunulan Adem’in Türkiye’ye duyduğu minneti anlatan sözlerine de yer verilmiş, bu sözler başka kaynaklarda da alıntılanmıştı. Bu haberde Adem, “Türkiye bize kucak açtı. Burada iş bulmak zor değil. Tesadüf eseri bu olayı keşfettim ve iyi para kazanıyorum. Sosyal medyada da gösterilen ilgi, kazancımı arttırıyor” diyordu.
Fotoğrafta, kafede oturan Adem, gülen gözlerle okurun yüzüne bakıyordu. Mutlu bir çocuğun yüzünü görüyorduk.
Ve haberlerin yazmadığı hikâye
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, haberler Adem’in kim olduğu hakkında bize çok az şey söylüyordu. Başlıklar ve metinler bir başarı hikâyesinden suç hikayesine doğru evrilirken sosyal medyada Adem’in hikâyesi mizah konusu ediliyor, bu mülteci çocuk hakkında hakaretler içeren, ırkçı paylaşımlar dolaşıma giriyordu. Sokakta, parklarda, kafelerde, restoran önlerinde dilenen, mendil satan, atık toplayan, tekstil atölyelerinde, tarlalarda, sanayide karın tokluğuna, ağır şartlar altında çalışan, okula gidemeyen, gittiğinde ise akranları tarafından kabul görmeyen, dışlanan, hor görülen, yoksulluk ve ayrımcılıkla aynı anda baş etmeyi öğrenmek zorunda bırakılan ve bütün bunlara rağmen hep minnet duyması beklenen mülteci çocukların hikâyesini, kimse duymak istemiyordu. (ÜD/HK)
[1] İnsan Hakları Ortak Platformu tarafından gerçekleştirilen Ayrımcılıkla Mücadele için Medya Atölyeleri’nin birincisi “Ayrımcı Söylemlerle Mücadele için Medya İzleme” başlığını taşıyordu. Ülkü Doğanay, İnan Özdemir Taştan ve Can Irmak Özinanır’ın yürüttüğü Atölyeler Çek Büyükelçiliği Transition Programı tarafından destekleniyor. Atölyelerin ikincisi “Ayrımcılıkla Mücadelede Medyayı Kullanmak” başlığıyla 6-7 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilecek.
Not: Ankara’da yapılacak atölyeye katılım İçin [email protected] adresine mail atabilirsiniz.