Marca’nın Çocukları adlı kitabın yazarı sevgili Onsun, kıymetli bir iş yaptı, ayrı düşen iki kız kardeşin hikayesini yazdı, ben de akordiyon ve tel örgülerle buluşturduğum kapak resmini çalıştım.
Marca'nın Çocukları iki kız kardeşin hikayesini zerafetle anlatıyor. Bu kitap, kimi zaman sınırları da aşarak, gitme haliyle söyleşiyor. Sevgililer gidiyor, ölüme gidiliyor; tanrı bile çekip gidiyor.
Gitmeler, kalmalar… Çocukluktan kalma çok bilmiş, yetişkinlikten artan haylazlık notları, bazı gidişlerin hiç gidiş olamaması ve arafın fotoğrafları buluşmuş Onsun’un cümlelerinde.
Bir kadın, hiç bir iz bırakmadan kaybolur. Bu hepimizin bir gün her şeyi yüzüstü bırakıp, öylesine çekip gitme isteğine benzemez.
Geride kalan kız kardeş Mariyam için bu bilinmezlik, kendi günahlarını hatırlatır. Mariyam içinden çıkamadığı sorularla baş başa kalır.
Kız kardeşinin kaybolmasında kendi payının da olması onun için başka bir kederdir. Sorularının cevabını bulamaz.
Hayatta tek bir doğrunun olmadığını fark eder. Daha öncesindeki günahlarını hatırlar. Şahit olduğu ama görmezden geldiği suçlara ortaklığını sorgular.
Mariyam çocukluğundaki kız kardeşini ve masalları düşünürken, bizim haberdar olmadığımız, güzel isimleri olan insanlarla; kendilerine "Dağlı" adını yakıştıran toplulukla tanışırız. Uzaklardan ülkelerini bırakıp gelmiş insanların özlemlerinde başka bir kaçış hikayesine tanıklık ederiz. Bir umuda doğru yola çıkanlar, geride bıraktıkları dağın hasretini taşırlar. Geçmişleri onları geri çağırır. Anlattıkları masallarla teselli bulurlar.
Marca, eski zamanlarda bizim topraklarda yaşamış tanrılara benzeyen bir pagan tanrısı. Müslümanlığı en son kabul eden halklardan olan (18 yüzyıl sonları) Karaçaylar kendi tanrılarıyla beraber, Kuzey Kafkasya'daki diğer tanrıları da benimser. Bugün bile Osetler, Adigeler, Kaberteyler ve Kuzey Kafkasya'daki bütün klanlar şarkılarına danslarına Marca'nın adıyla başlarlar. Kimileri onu Marja adıyla anar. Abazalar için dans tanrısıdır.
Masal tadındaki bu ilk romanda diğer insanların hayatlarını öğreniriz. Anlatılan hem Marca'nın Çocukları'nın hem de bizim yaşadıklarımızın hikayesidir.
"Sinan bilmese de, Marca bize başka tanrıları vaat ederek, sonsuzluğa karışmıştı."
Marca'nın bildiğini kullardan saklamak beyhude; sonrasında vaat edilen tanrılar bize iyi davranmadılar.
Bize bir hayal kırıklığı kaldı.
Şimdi bende evimden çok uzakta, sevdiklerimi özlerken romandaki gidenlerle yol arkadaşlığı yapıyorum. Tanrıları para olan; cümlelerden nefret eden, heykellere tüküren, şarkıları küstüren, kadın bedenini lanetleyerek dansları yok sayan insanlardan sıkıldıysanız; Onsun'un romanındaki Parfüm Şişesi'nin şarkılarını dinlemek size iyi gelecektir. Çünkü sözden önce dans vardı. (SO/EKN)