İçine kapanık ve fazlasıyla hassas bir insan olduğu kesindi, fakat annesi dahil birçok akrabasının hayatlarını intiharla sonlandırmış olduklarına dair malumatı edindikten sonra vaziyet iyice keskinleşmişti.
Bu arada gittikçe genişleyen bir coğrafyada tehlike çanları durmadan çalıyor, gözü dönmüş ırkçıların icraatı dehşet saçıyordu. Bunalımdaki Charlotte ikileme düşmüştü: Ya DNA’sına adeta kazılı olan intihar yolunu seçecek, ya da doktor Morridis’in tavsiyesine uyarak ruhuna iyi geldiğini bildiği resme sarılacaktı.
Öyle de oldu ve Charlotte iki sene içinde obsesif bir tavırla 1000’den fazla otobiyografik guaj resim çizdi, onları "Hayat mı? Tiyatro mu?" adını verdiği 769 eserinden oluşan bir dosya haline getirdi ve doktor Morridis’e teslim etti.
Kocasıyla kısa bir süre sonra sürüldüğü Nazi kampına vardığı gün karnındaki bebeğiyle 26 yaşında öldürülecekti.
Ancak İkinci Cihan Harbi sona erdikten sonra babası ve üvey annesine teslim edilebilen kapsamlı eser kısmen de olsa ancak 1960’lı yıllardan itibaren gün yüzüne çıkmaya başladı.
O gün bu gündür muhtelif sergilerde teşhir edilen resimler, tiyatro oyunu, film, opera ve bale gibi çeşitli sanat ifadelerine ilham verdi; şimdi de karşımıza bir animasyon olarak çıktı!
Yönetmenliğini Tahir Rana ile Éric Warin’in paylaştığı Charlotte adlı film geçen seneki Toronto Film Festivalinde başlayan yolculuğunu yoğun bir tempoda sürdürürken en son geçenlerde Türkiye’de düzenlenmiş olan 12. Avrupa Birliği İnsan Hakları Film Günleri’nin programında yer aldı.
Yolande Moreau’nun başarıyla canlandırdığı naif ressam Séraphine Louis hakkındaki Martin Provost imzalı Séraphine adlı filmi ve aynı zamanda Vivian Maier’in hikâyesini aktaran John Maloof’un yönettiği Vivian Maier’in peşinde belgeselini hatırlatan "Charlotte" seyircinin aklına Anne Frank’ı da getirebiliyor.
Geleneksel animasyon tekniklerini tercih etmiş olan filmin yaratıcıları mevzuya iyice konsantre olabilmemiz için sade bir stil ve basit bir anlatım dili tercih ediyor; Kanada-Belçika-Fransa ortak yapımı 92 dakikalık filmin sonunda kahramanlarımızın siyah beyaz fotoğraf ve arşiv filmleri çoktan kabarmış hislerimizi dizginlenemez hale getiriyor.
Aileden aktarılanlar…
Karşımızda ince ruhlu, zarif ve kırılgan olduğu kadar kabiliyetli, çalışkan ve sevgi dolu bir karakter var. Charlotte Salomon, Berlin’li varlıklı bir ailenin kızı olarak doğmuş ve Naziler’in iktidarı ele geçirmesine yakından şahit olmuştu.
İçten içe onu kemiren güvensizlik, endişe ve korkularıyla baş edebilmek için sanki erken yaşta resmi seçmiş, aşkı belki platonik ama yoğun olarak genç bir kızken tatmış, Naziler’in Yahudiler’e reva gördüklerine daha fazla maruz bırakılmamak için ailesi tarafından apar topar Fransa’nın güneyine yollanmıştı.
Akdeniz kıyısında malikânesini mağdur Yahudiler’e açmış olan zengin ABD’li Ottilie Moore onu memnuniyetle misafir etmiş, sonradan izdivaç kuracağı Alexander Nagler’le orada tanışmıştı.
Çember daralıp Naziler imha etmek istediklerinin avını Fransa coğrafyasında yoğunlaştırınca Charlotte, bir şekilde bakıcılık yaptığı büyükanne ve büyükbabasının yükünü de iyice omuzlamak zorunda kalmış, büyükannenin intiharı ve dedenin tacizleri hayatı onun için iyice çekilmez hale getirmişti. Charlotte Salomon’un ölümle dansı zaten ileri bir safhaya vardığından, işi tiksindiği dedesini zehirleyecek kadar ilerletecekti…
Türkiye’de de sergilense!
Filmde daha fazla görmeyi arzuladığımız Charlotte Salomon imzalı resimler Amsterdam’da Yahudi tarihine odaklanan Joods Historisch Museum’un koleksiyonunda sanatseverlerin alakasına mazhar olmayı sürdürüyor.
Muhtelif teknikler kullanarak resimlerini müzik, şiir, felsefe gibi başka ifade şekilleriyle birleştiren kahramanımız hayatında mühim yer tutmuş kişileri veya hadiseleri bazen sade bir biçimde, bazen aynı sayfaya birden fazlasını gerçeklikten uzak biçimde yerleştirerek işlemiş.
Fikret Mualla’ya benzerliklerin dikkatinizi çekebileceği resimlerin mevzuları arasında Naziler, ilk ve büyük aşkı veya çok küçükken kaybettiği annesiyle aynı yatakta, ahretle temas kurma anları olabiliyor.
Filmin İngilizce versiyonunda Charlotte Keira Knightley, Fransızca versiyonununda Marion Cotillard tarafından seslendiriliyor. Fakat mütevazı olduğu kadar iddialı yapımın seslendirme kadrosu bu iki yıldızla sınırlı kalmıyor: Brenda Blethyn, Eddie Marsan, Jim Broadbent, Mark Strong ve Romain Duris göze çarpan diğer oyuncular. Filmin prodüktörleri arasında Xavier Dolan adı da dikkat çekiyor.
Türkiye’de detayları pek bilinmeyen ve sanki alakasız bir diyarda meydana gelmiş muamelesi gören Nazi soykırımı kurbanlarından Charlotte Salomon’u tanımak isteyenler için mevzubahis animasyon yumuşak bir başlangıç sayılabilir.
Filmde yer almayan Salomon’la alakalı sayısız ayrıntı, hayatı ve eserlerinin ilham verdiği diğer sanat ifadelerinde bulunabilir ve öldürülmemiş olsa kabiliyetinin hangi ufuklara doğru yol alabileceğine dair hayal kurulabilir...
(RL/EMK)