Fransa'da, Sosyalist Parti'nin, Cumhurbaşkanı adayının belirlemek için düzenlediği ön seçimin* birinci turuna 2 milyon 500 bini aşkın kişi katıldı.
Yüksek katılım oranının sağladığı meşruiyet, finale kalan iki adayın arasındaki farkın az olması nedeniyle ikinci turun çekişmeli geçeceği ve ''anti-mondializm'' (anti küreselizm) sloganıyla solun solunda bir tavırla seçimlere katılan Arnaud Montebourg'un yüzde 17 gibi yüksek oyla üçüncü sırayı alması ön seçimin en önemli üç sonucu olarak ortaya çıktı.
Geçtiğimiz cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sosyalistlerin adayı olan Ségolène Royal, yüzde 6,8 oyla ancak dördüncü olarak düş kırıklığına uğrarken, partinin sağ kanadını temsil eden ve ''Merkez''le ittifak yapılmasını savunan Manuel Valls yüzde 5,6 oyla beşinci oldu.
Kamuoyu yoklamalarına göre açık farkla önde olduğu, hatta yüzde 50'nin üzerinde oy olarak işi birinci turda bitirme olasılığından söz edilen parti eski genel sekreteri François Hollande'ın oyları yüzde 39'da kaldı.
Partinin şimdiki genel sekreteri Martine Aubry ise oylarını yüzde 31'e çıkartarak ikinci tura ortak oldu. Aradaki farkın az olması, ikinci tur için kartların yeni baştan karılmasına neden oldu.
Bu durum yüzde 17 oyla üçüncü olan Arnaud Montebourg'a iki aday üzerinde baskı yapma olanağı tanıyor. Montebourg da bir yandan bu olanağı sonuna kadar kullanarak iki adayı sola çekmeye çalışıyor, öte yandan geleceğe yatırım yapıyor.
Başarılı bir kampanya
Sosyalist Parti teknik olarak ön seçimi şu ana kadar çok iyi yönetti. Uygulanan yöntemin şeffaflığı, sonuçlarla ilgili hiçbir tartışmaya izin vermedi. Parti bu sınavdan yara almadan çıktı.
Birinci tur öncesi, altı adayın katılımıyla televizyonda düzenlenen tartışma programları çok yoğun ilgi gördüğü gibi (4 milyonun üzerinde izleyici toplayarak, politik programlar açısından neredeyse bir rekor kırdı), adayların tartışmada birbirlerine gösterdikleri özen, seçim sonrası tamir edilmesi zor olabilecek, birlikte çalışmayı zorlaştırabilecek kırılmaların oluşmasını engelledi.
Üstelik katılımın yoğunluğu adaylara ayrı bir meşruiyet kazandırdı. Solun bazı kesimlerinden gelen, parti üyesi olmayanların da katılabildikleri bir ön seçim sisteminin partinin önemini azalttığı, ortak çalışmayı ikinci plana ittiği ve seçimi kişiselleştirdiği eleştirilerini şimdilik susturdu. Adayların halk oylamasıyla belirlenmesi ''demokrasinin demokratikleştirilmesi'' olarak algılandı.
İkinci tura kalan iki aday pazartesi gününden itibaren yeniden seçim kampanyasına başladılar. Çarşamba akşamı iki aday bir buçuk saat sürecek yeni bir tartışma programına katılacaklar.
Adayların ikiye düşmesiyle birlikte çekişmenin de arttığı hissediliyor. Adaylar birbirlerine doğrudan saldırmasalar bile, ''yumuşak-gevşek sol'', ''bileği güçlü sol'' benzeri laf atmalar kampanyaya renk katmaya başladı.
İki adaydan birisi pazar günü sosyalistlerin cumhurbaşkanı adayı olacak. Geriye cumhurbaşkanlığı seçimi kazanmak, Sarkozy'i devirmek ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen ardından yapılacak milletvekilliği seçimlerini de alarak iktidara gelmek kalıyor.
Bu hiç de kolay değil. Yapılan ilk araştırmalar ön seçimlerde oy kullanan seçmenin daha çok kent merkezlerinde oturan orta sınıfı temsil ettiğini gösteriyor.
Gerek kırsal alanda, gerekse de yoksul kesimlerin oturduğu bölgelerde ön seçime katılma oranı düşük. Bu da krizden en çok etkilenen kesimlerin güvenini kazanmak gibi sorunun hala devam ettiğini gösteriyor.
Sosyalistlerin ve genel olarak solun önümüzdeki günlerde bu kesimin güvenini kazanmanın yollarını bulmaları gerekiyor.
Senato'da sol sürpriz
Sonunda oldu. Sosyalistlerin ''demokratik anomali'' diye niteledikleri, çoğunluğun değişmesini neredeyse imkansız kılan senatör seçim sistemine rağmen, İkinci Dünya Savaşın'dan bu yana ilk kez Senato'da sol çoğunluğu yakaladı.
Sonuç tam bir sürpriz oldu. Seçim gecesi Sosyalist Parti'nin merkezinde kimse yoktu. Sonucun açıklanmasından sonra uyandı sosyalistler.
Senota seçimleri üç yılda bir yapılıyor. Ve her üç yılda bir senatonun sadece üçte biri yenileniyor. Üstelik senatörleri sayıları 150 bini bulan seçilmişler seçiyor. Milletvekilleri, yerel yönetim meclisi üyeleri v.b. Yani senato'da çoğunluğu alabilmek için, yerel seçimleri, bölge seçimlerini, kanton seçimlerini kazanmak.
Hem de birden fazla dönem kazanmak gerekiyor. Kırsal alandaki küçük belediyeler de düşünüldüğünde bu o kadar kolay değil. Fransa'da 22 bölgenin 21'ini sol-yeşil ittifakı yönetiyor ama buna rağmen bu başarının senatoya yansıması çok zaman aldı. (MSŞ/BA)
* Ön seçim iki tur üzerinden yapılıyor. Birinci turu, 10 Ekim'de, geçtiğimiz pazar günü yapılan seçimin ikinci turu bir hafta sonra, 12 ekim pazar günü yapılacak. Ön seçimlerde, sosyalist parti üyesi olsun - olmasın seçmen kartı olan, minimum 1 avro aidat ödeyen ve sol değerlere bağlı olduğuna dair bir metni imzalayan herkes oy kullanabiliyor. 18 yaşından küçük olan gençlik kolları üyeleri ve yabancılar da önceden kayıt yaptırarak oy hakkına sahip olacaklar. Ön seçimlere beş sosyalist parti, biri Radikal Sol Parti üyesi altı aday katıldı.
** Fotoğraf: Fransa Sosyalist Parti Cumhurbaşkanı adayları: Martine Aubry, Jean-Michel Baylet, François Hollande, Arnaud Montebourg, Ségolène Royal ve Manuel Valls (soldan sağa).