Gazeteci Dağhan Irak ve Onur Yazıcıoğlu'nun "Türkiye ve Sosyal Medya" adlı kitapları Okuyan Us Yayınları'ndan yayınlandı. Irak ve Yazıcıoğlu kitlesel iletişim için insanlara yeni olanaklar sunan sosyal medyada toplumun çeşitli olaylar karşısındaki tepki ve hassasiyetlerini, siyasi yönelimleri doğrultusunda hangi sosyal medya aracını ağırlıklı olarak kullandıklarını, hangi konuların daha çok tartışma yarattığını inceledi.
Yazarlar çalışmalarında kullanıcıların söylemlerinin gerçek hayatta eyleme geçirilebilir olup olmadığına ilişkin tespitler üzerinden "Türkiye'de bir Arap Baharı olur mu?" sorusuna yanıt arıyorlar.
Türkiye, başta Facebook ve Twitter olmak üzere kullanıcı sayısıyla sosyal medyada önemli bir paya sahip bulunuyor. Kitapta yer alan bilgilere göre ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 44'ü internet erişimine sahip ve sosyal medya hesabı bulunuyor. Monitera'nın verilerine göre Twitter'ın Türkiye'deki aktif kullanıcı sayısı yaklaşık 5.3 milyon, Facebook hesabı olan kullanıcı sayısı ise 32 milyon.
Bu iki sosyal medya aracının kullanıcı sayısındaki büyük farkı yaratan etmenleri, Irak ve Yazıcıoğlu, Facebook'un insanlar için daha kapalı ve arkadaşlarıyla iletişimde olma yönünden etkin olması, uzun yıllardır Türkçe olarak kullanılabilmesi ve görselliğin ön planda olmasına bağlıyor.
Twitter'ın bir süre Türkçe ara yüzü olmaması ve akıllı telefon kullanıcılarının artmasıyla yaygın bir araç olarak kullanılmaya başlaması ise bir dezavantaj olmuş. Ancak Twitter'ın Facebook dışındaki diğer sosyal medya araçlarından farklı olarak ön plana çıkmasında kullanımının basit olması, mobil internet uygulamalarının daha yavaş olduğu dönemde Twitter sayfalarının daha çabuk yüklenebilmesi ve Facebook'a benzemeye çalışmaması rol oynadı.
Altı ayda 150 bin mesaj okudular
Milyonlarca kullanıcının fikir yürüttüğü, yazdığı, resim - video yüklediği yoğun bir iletişim mecrasında yöntem önem kazanıyor. Bunca veriyi nasıl değerlendirmek gerekiyor.
Dağhan Irak ve Onur Yazıcıoğlu bu zorluğu Türkiye'de sosyal medyadaki politik yansımaları değerlendirmek için dünyada kullanılan sosyal medya analiz yöntemlerini sentezleyerek yeni bir yöntem oluşturarak aşmış.
Öncelikle hangi sosyal medya aracında hangi ideolojinin hakim olduğunu belirleyen ikili, daha sonra araştırmada kullanılacak söylemlerin dengeli olması için, bir sosyal medya aracında sol - sosyal demokrat yorumlar göz önüne alındıysa, başka bir sosyal medya aracından muhafazakar eğilimli yorumları değerlendirmeye aldı.
Seçilen konularla ilgili yorum ve mesajlar sadece bir gün içerisinde paylaşılan ve dolayısıyla toplumsal tepkilerden minimum etkilenenleri seçerek daha sağlıklı bir analiz süreci gerçekleştirdiler. Bu yöntem sayesinde altı aylık süre içerisinde 150 bin mesaj ve yorum analiz ettiler.
Politik konular "top trend" olmuyor
Bu araştırma sonucunda Türkiye'deki kullanıcıların sosyal medyayı, popüler kitleyi takip etme aracı olarak kullandığını ve içerikte çoğunlukla magazin, futbol ya da televizyon dizileri gibi politik olmayan konulara yoğunlaştığını belirlediler.
Twitter incelendiğinde ilk etapta toplumun politik konulara duyarlı olduğu gözlemlenebileceğini ancak muhaliflerin politik görüş paylaşma konusunda yetersiz kaldığını belirtiyorlar. Buna örnek olarak da politik konuların gündemde neredeyse hiç ilk sırada yer almamasını (top trend) gösteriyorlar.
Yazıcıoğlu ana akım medya ve sosyal medya araçlarının ilişkisini şöyle anlatıyor:
"Sosyal medya, sağlıklı bir gazeteciliğin yapılacağı mecralar değil. Hem anlık, hem doğrulama şansı yok. Haber, işlenerek yapılan bir şey ve haberin doğru işlenmesi çok önemlidir. Sosyal medyayı bir istihbarat kaynağı olarak görmek gerekiyor.
''Haberciler açısından düşünülecek olursa ancak bir istihbarat kanalı olabilir. Haber üretim kanalı olarak görmek çok sakıncalı. Çünkü 140 karakterlik bir alanda temel habercilik enstrümanlarından hiçbirini kullanmak mümkün olmuyor."
Kürt kullanıcılar daha politik
Kitapta,Türkiye'de sosyal medyada, milliyetçiliğin özellikle 1990'lardan başlayarak ana akım siyasetin temelinde yer alması nedeniyle, AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi), CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) ve MHP'lilerin (Milliyetçi Hareket Partisi) örgütlenmelerine daha açık bir pozisyonda yer aldığı belirtirken Kürt hareketi için sosyal medyanın Türk muhalifler için olduğundan farklı bir anlam taşıdığına dikkat çekiyorlar.
"Bunun iki nedeni var: Birincisi, Kürt hareketinin maruz kaldığı yasal ve sosyal baskıdan dolayı siyaset yapabileceği alanın çok dar olması. Sosyal medya bu anlamda Kürt kullanıcılara nispeten özgür bir kanal açabiliyor. İkincisi ise daha yüksek oranda Kürt kullanıcının Türk kullanıcılara göre daha politize bir hayat yaşıyor olması."
Ancak kitapta Facebook'un kapalı devre alanlarla Kürtlere baskı ve tepkilerle karşılaşmadan politika üretme imkanı sağladığı için daha çok tercih edildiği belirtiliyor.
Nefret söylemine alışılıyor
Kitapta yer alan bilgilere göre Facebook'ta gizlilik alanı mevcut olduğu için kullanıcılar rahat hareket edebilirken Twitter'da paylaşılan görüşler herkes tarafından görüldüğü için insanlar kendilerini saklayamıyor.
Ayrıca Facebook kullanıcıları fan sayfaları üzerinden radikal politik söylemler için uygun ortam bulabiliyor.
İnsanların sosyal medyada görüşlerini neredeyse sınırsızca, çekincesizce paylaşabilmesi ise kutuplaşmaların ve nefret söylemlerinin artmasına neden oluyor.
Onur Yazıcıoğlu konuyla ilgili olarak şunları söylüyor:
"Herkes birbirine saldırıyor. Çünkü kutuplaşmanın olduğu yerde tartışma ve diyalog ortamı ortadan kalkıyor. Günlük hayattaki kutuplaşma sosyal medyada var ancak bu düzey çok aşağılarda. Küfür ve hakaret boyutuna varıyor.
''Bunun sebebi de insanların birbirinden güç alması. Normalde söylenemeyecek şekilde marjinal düzeydeki nefret ifadelerine insanlar sosyal medyada tanık oldukça normalleşiyor. Ve bu normallikle oradaki kutuplaşmayı, tartışmasızlığı, diyalogsuzluğu ortaya çıkarıyor."
Twitter olmasaydı da Arap Baharı olabilirdi
Sosyal medyanın Arap Baharı'nı tetiklediği hatta baş aktörü olduğu yönünde ortaya konan iddialarla ilgili olarak araştırmacılar şu sonuca varıyor:
"Diğer ifade kanallarının sansürlendiği bir ortamda Twitter gibi pratik bir aracın örgütlenme kapasitesine olumlu etki yaptığı doğrudur. Dubai Yönetim Okulu'nda Halid El Ahmed'in yaptığı araştırmalarda Kuzey Afrika dahil tüm Arap coğrafyasında toplam Twitter kullanıcı sayısı 1 milyon 300 bin. Devrimini Twitter'a borçlu olduğu iddia edilen Mısır'da kullanıcının nüfusa oranı yüzde 0.26."
Kitapta Twitter'ın o coğrafyada nüfusun büyük çoğunluğu tarafından siyasal amaçlarla kullanılmaktan ziyade küçük bir politize kesim tarafından kullanıldığı, bu kesimin Arap Baharı'nı tek başına gerçekleştirmediği ama onun söylemini belirlediği sonucuna varılıyor.
Araştırmacılar, Türkiye'de de Twitter'ın, Mısır'dakine benzer bir örgütlü hareketi tetikleyemeyeceğini ancak örgütsüz muhalefeti ürkütmeyecek örneğin 2011'de internet yasaklarına karşı düzenlenen ''İnternetime Dokunma" yürüyüşü gibi eylemlerde etkili olabileceği belirtiyor. (TAA/HK)