Ekinde "sağlık hakkı" başlığıyla 2009'un hak ihlâlleri listesi olduğu halde gelen mesaja nasıl yanıt vermem gerektiği üzerine epey düşündüğümü anımsıyorum.
Sonra bir karara vardım ve bana iletilen sağlık hakkı ihlâllerinden yola çıkarak yaklaşık 15 sayfalık bir metin yazdım. Aradan yaklaşık altı ay geçtikten sonra bu metne de yer verilen bir bölümün de olduğu yaklaşık 700 gram ağırlığında ve "584" sayfalık "tuğla" gibi bir kitap ulaştı bana.
Şaşırdım. Onur duydum. Övündüm!
Sessiz ve önemli
Sosyal Haklar Derneği daha kuruluş sürecinden bu yana "sessiz sedasız" çok büyük ve önemli işler yapıyor. Aralarında akademisyenler, hukukçular, sosyologlar, sağlıkçılar, kısacası "okumuş yazmış"lar var. Ama daha önemlisi ev kadınları, işçiler, öğrenciler, babalar annelerin de olması.
Bu ülkede "örgütlü insanlar", hadi biraz daha ileri gidelim "solcu"lar, hemen her zaman sosyal haklara yalnızca örgütlenme ve mücadelenin bir "aracı" olarak yaklaşmışlardır.
Çünkü onlar da öncelikle "iktidar"ı hedeflerler ve her türden sosyal ve ekonomik hak, onların kuracağı "ideal" düzende karşılığını bulacaktır. Ama oraya ulaşana kadar giden süreçte "ekonomik ve sosyal haklar"a yapılacak fazla vurgu, ya da bunlara ulaşmak için verilecek mücadele, hatta onlara dair ihlâllerin sadece "ihlâl olduğu için" dile getirilmesi, giderek amaç haline gelmesi olsa olsa "ekonomizm" ya da "popülizm" olarak adlandırılan bir bataktır.
Öyle olmayanlar üzerlerine alınmasınlar; ama kendilerine itiraf edemeseler de tam da böyle düşünen ve yapanlara bir önerim var:
Öncelikle bu tuğla gibi kitabı edinsinler (para pul istenmiyor, derneğe ulaşıp talep etmeleri yeterli), sonra da "Sosyal Haklar Derneği" ve bugüne kadar yaptıkları hakkında bilgi edinsinler. Dahası onların çaba ve çalışmalarına aktif olarak katılsınlar. Bunun için düşüncelerinden ve hedeflerinden vaz geçmeleri gerekmiyor. Ama "sosyal haklar"ın anlam ve önemini daha iyi kavramaları kendi yararlarına olacağı için.
Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar
"Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar" aslında "temel" insan hakları gerçek anlamda "var eden ve tamamlayan" haklardır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nden sonra BM tarafından yayınlanan, "ikiz/çifte sözleşmeler" olarak adlandırılan iki sözleşmeden birisidir.
Yayınlandığı zaman da "kapitalizm" tarafından çok benimsenmese de önemli bir işlev üstlenmiş, bir anlamda rehber olmuş, kapitalizmin "küreselleştiği" evrede tüm dünyada, her zamankinden çok daha önem kazanmış, ama bu haklara ve gereklerine ulaşabilmek her zamankinden zor hale gelmiştir.
Her ne kadar bu haklarla ilgili sözleşmeyi bizim ülkemiz dahil pek çok ülke imzalamış, üstelik sözleşmenin gereği olan kendi ülkeleriyle ilgili değerlendirme raporlarını yazıp tüm dünyaya açıklamaya başlasalar da halen en gelişmiş ülkeler dahil doğrudan yaşamı ilgilendiren pek çok hakkın ihlâl edildiği herkesçe biliniyor.
Türkiye bu bakımdan da "ön sıralarda".
Bunu ortaya koyan ve kanıtlayan belgelerden birisi de bence bu rapor.
Üç yıldır sürüyor!
Sosyal Haklar Derneği yaklaşık üç yıldır bu işi sürdürüyor. Hak İhlalleri Raporları dernek bünyesinde kurulan "Hak İzleme Komisyonu" tarafından aylık olarak hazırlanıyor.
Dernek bu raporu hazırlama amaçlarını "Türkiye'de yaşanan sosyal hak ihlallerini kamuoyuna sunmak ve bu ihlallere dikkat çekmek" olarak ortaya koyuyor.
Hazırlanan raporlar 2007 ocak ayından bu yana derneğin internet sitesinde düzenli olarak yer alıyor.
Raporlar hazırlanırken, hemen hemen tüm ulusal gazeteler internet ortamında takip ediliyor ve bazı internet siteleri ve haber kaynakları da düzenli olarak taranıyor, tüm olaylar, bazen birden fazla kaynaktan birleştirilerek birer "olgu" halinde konu başlıklarına göre sıralanıyor.
Kendilerinin de raporun girişinde belirttikleri gibi raporları hazırlarken, sadece medyada yer alan haber ve yorumları kullanmalarının bir "eksiklik" olduğunun farkındalar.
Çünkü medya sıklıkla bu ihlâllere ya sansasyonel yanlarıyla, ya da kendi "özel" amaçlarına yönelik olarak veya adli/polisiye olaylar olması temelinde yer veriyor. Böyle olsa bile ortaya çıkan ihlâllerin boyutları çok önemli.
Öte yandan raporlar söz konusu ihlâlleri birer "istatistiksel bilgi" olarak değil, somut ve yaşanmış birer olgu, örnek olarak gündeme getiriyor. Çünkü tek bir "hak ihlâli" bile o hak alanında bir "sorun" olduğunu ve hakkın gereğini karşılama bakımından söz konusu "sorumluluğun" yeterince yerine getirilmediğini gösteriyor.
Raporu önemli ve anlamlı kılan da bu zaten.
2009 raporu
İlk kez 2009 yılında söz konusu rapor bir "kitap" formatında sunuluyor. Dernek bunu sürdürmek istiyor.
"2009 Sosyal Hak İhlâlleri Raporu"nun basılı bir yayın, dolayısıyla belge haline gelmesine Friedrich Ebert Stiftung Derneği "katkıda" bulunmuş. İyi de yapmış, çünkü böylelikle harcanan emeğin elektronik ortamdaki "sanallığı" somut bir gerçekliğe dönüşmüş oluyor.
Raporu önemli kılan bir başka boyut ise yalnızca "Adil Bir Ücret, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Hakkı", "İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları", "Barınma ve Kentsel Yaşam Hakkı", "Sağlık Hakkı", "Eğitim Hakkı", "Grev ve Toplu Sözleşme Hakkı", "Sendika ve Örgütlenme Hakkı", "Cinsiyete, Cinsel Yönelime, Etnik ve Dini Kimliğe Dayalı Ayrımcılık ve Taciz" ve "Engelli Hakları" şeklindeki hemen hemen tüm sosyal hak başlıklarındaki ihlâlleri sıralamış olması değil. Ama aynı zamanda bu başlıklara ve raporun içeriğine dair analizlerin de "ihlâllere ilişkin olgu sunumları" sıralanmadan önce toplu olarak ortaya konulması, hatta bazı analiz ve değerlendirmelerin, buna ilişkin "yöntemleri" ortaya koyarak bir "standart" tanımlama çabasında da bulunması.
Diğer yandan toplamı "584" sayfa olan kitabın son 96 sayfasının Sosyal Haklar alanına ilişkin kimi değerlendirmelere ve bu arada da Bilgi Üniversitesi bünyesinde üç yıldır sürdürülen ve iki yıldır tüm milletvekilleri dahil ilgili tüm kurumlarla paylaşılan "Kamu Harcamaları İzleme Raporu"nun 2009 yılına ait olanına da yer verilmesi. Böylelikle aslında söz konusu "sosyal hak ihlâlleri"nin önemli ve önde gelen nedenlerinden birisi de ortaya konulmuş oluyor.
Tüm bunlar söz konusu raporu yazının başlığında ifade ettiğimiz "tarihe not" ve "belge" olma özelliğini ortaya koyan somut gerekçeler.
Çok sayıda insanın emeği olmakla birlikle asıl önemli olan bence bu konuda böyle bir örgütlenmenin gerçekten ve fiilen varolması ve bugün de çalışmalarını aynı şekilde sürdürmesi.
Yavaş yavaş girdiğimiz "seçim sathı maili"nde hem sürece, hem kendilerini aday göstererek halkın karşısına çıkacaklara, hem de onlara "oy verecek" olanlara çok önemli bir rehber olacak bu rapora, önce medyanın, onların aracılığıyla da başta konunun tarafı olan sivil toplum örgütlenmeleri olmak üzere, ilgili kurumların ve vatandaşların sahip çıkması, talep etmesi, okuması ve tartışması ise yapmamız gereken önemli işlerden birisi.
Çağrı
Raporda yer alan bir niyet ve dileği bir "açık çağrı"ya dönüştürerek sözü bağlayalım:
"Sosyal Haklar Derneği bünyesinde kurulacak olan Sosyal Hak Gözlemcileri İletişim Ağı sayesinde, gözlemcilerin ülkenin değişik yerlerinden gönderdikleri ama medyada yer almayan ihlallere de yer vereceğiz. Özellikle yerel medyayı izlememizin zorluğunu bu ağ sayesinde aşacağımızı umuyoruz."
Gelin hepimiz burada ifade edilen "sosyal hak gözlemcisi" olalım, söz konusu iletişim ağına katılarak, en azından kendi başımızdan geçenleri ve tanık olduklarımızı gelecek raporlara veri olmak üzere SHD'nin ilgili çalışma grubuna iletelim!..
İnanın çok zor değil, ama çok da önemli.
O resim "kötü" bir resim olsa da onu değiştirmek için, önce "net" olarak görünmesini sağlamalıyız. Bu ise söz konusu bilgileri en yoğun ve yaygın bir şekilde paylaşmakla mümkün olacaktır.
İstemek önemlidir ama ne isteyeceğini bilmek de ondan daha önemlidir. (MS/EÜ)