Türkiye’de gazetecilik yapıyor ve dişe dokunur işlere imza atıyor bir de bu işi küçük şehirlerde yapıyorsanız gazetecilik, hayatınızı tehlikeye atmak için muazzam bir meslek.
1990’lı yıllarla kıyaslanamaz ise de 2000’li yıllar yani AKP döneminde gazetecilik mesleğini layıkıyla yerine getirmek biz gazeteciler için çok zor bir hal aldı.
Ben de bu zorluklara karşı elimden geldiğince gazetecilik yapmaya çalışan basın emekçilerinden biriyim.
“Gazetecilik yapmanın bu ülkede bedeli vardır” derler. Ben bu bedeli mesleğin onur nişanesi olarak görüyorum. Bu bedeli hakkımda açılan dava ve soruşturmalarla ödemeye başlamanın gururunu yaşayanlardan biri olduğum için doğru yolda ilerlediğimi düşünüyorum. Otokrat bir yönetimin olduğu ülkede yolu adliyeye düşmemiş gazeteciye artık gazeteci denilmediği gibi yandaş damgası da yiyebiliyor.
1 yıl 6 ay hapis cezasıyla başlayan mesleki hayatımı soruşturmalar, açılan yeni davalar, tehditler, saldırı girişimleri ve hedef göstermelerle devam eden bir sürece rağmen büyük bir heyecan ve aşkla sürdürüyorum.
Usta yazar Yaşar Kemal diyor ya; “Sarp kayadan geçen yola merhaba” diye. Bu sarp kayadan geçen yolu ben hep gazetecilik olarak düşünmüşümdür. İşte bu yola ben 10 yıl önce girdim.
Üniversite dönemimde Sözcü gazetesinde muhabir olarak çalışmaya başladığımda Elazığ başta olmak üzere bölgede birçok habere imza attım.
Yasaklar, soruşturmalar, davalar
2020’de Elazığ’da meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki deprem sonrasında depremzedelerin ilk bir hafta sahipsiz bırakılması ve çadır başta olmak üzere birçok temel ihtiyacının karşılanmasında yetkililerin geç kaldığını gündeme getirmiştim. Bundan dolayıdır ki dönemin valisi tarafından çadır kentlere girmem yasaklanmış, polislerin tehdit ve gözaltı girişimlerine karşı da ayrıca mücadele etmek zorunda bırakılmıştım.
Öyle ki itibarsızlaştırmak amacıyla sahte ihbarlarla FETÖ suçlamalarıyla bile karşı karşıya kaldım.
Malatya’nın AKP’li eski belediye başkanı Mehmet Çınar yönetimindeki Yeşilyurt Belediyesi tarafından gri pasaportla yurtdışına insan kaçırma olayını yazdığım için ve bu işin birçok kentte organize bir şekilde yapıldığına dair isimler verdiğimden dolayı bu suç şebekesinin Bingöl ayağı olan bir grubun tehditlerine maruz kaldım.
Batman’ın Hasakeyf ilçesinde tarihi bir güzelliğin sular altında kalması için seferber olan ve bölge rantını yiyenlerle ilgili yaptığım haberlerden dolayı bazı şirketlerin itibarını zedelediğim gerekçesiyle yargılandım, ceza aldım. Bu ceza benim onur nişanem olarak durmakta.
Yakın bir zamanda mahkeme yolları gözükecek gibi
İktidarın imar barışlarıyla göz göre göre getirdiği ‘asrın felaketinin’ sonucu olarak binlerce insanının yaşamını yitirdiği 6 Şubat depremleri de acı bir deneyimle tanışmama neden olduğu gündür.
Malatya’nın Yeşilyurt ilçesi Bostanbaşı Mahallesinde 5-6 aylık lüks konutları ağır hasar alarak kullanılamaz hale geldi. Bu konutların kayısı bahçelerine yapıldığı ve dönemin belediye başkanı Cemal Akın tarafından izinlerinin verildiğini yazdım. Ancak bu haberim sonrasında hakkında soruşturma açılması gereken kişi Cemal Akın olması gerekirken ben oldum. Kendisinin şikayetiyle hakkımda ‘itibarını zedelediğim’ gerekçesiyle soruşturma açıldı.
Son birkaç yıldır kamudan aldığı milyarlık ihalelerle manşetleri süsleyen(!) ve AKP döneminde zenginleşen müteahhit Veysel Demirci’nin kamudan aldığı ihaleleri yazdığım için de yakın zamanda sosyal medyada fotoğrafım paylaşılarak terörize edildim, hedef gösterildim. Yetmedi aileme hakaretler edildi, o da yetmedi dezenformasyon iddiasıyla hakkımda soruşturma açıldı.
Müteahhitseniz, AKP’li ve üstüne bir de Zaza iseniz bölgede kendinize dokunulmaz olarak görebiliyorsunuz. Bu iktidarın yandaşlarına lütfettiği bir ayrıcalıktır. Bu ayrıcalığın sonucu olarak Şubat 2025’te mahkemeye çıkacağım.
Elazığ Özel İdaresinin ‘güvenlik yolu’ adında verdiği yol yapım ihalesini 5 milyon TL’ye pazarlık yoluyla verilmesiyle ilgili haberim nedeniyle de geçtiğimiz hafta İl Özel İdaresi ve Valilik hakkımda suç duyurusunda bulundu. Savcılık dezenformasyon iddiasıyla savcılık hakkımda soruşturma başlattı. Yakın bir zaman sonra mahkeme yolları gözükecek gibi.
Gazeteciliğin tek gerçek tatmin noktası
Tüm bu baskılara, tehditlere rağmen yasaklarla mahrumiyet bölgesi haline getirilen Doğu ve Güneydoğu bölgesinde mağdurların sesini, hırsızların ve peşkeşçilerin ise pisliklerini halka duyurmak için çabalıyorum. Mafyatik yönetim anlayışının hüküm sürdüğü bir dönemde başını kuma gömen gazetecilere karşın tehditlere maruz kalan, cezaevlerine atılan, sokak ortasında dayak yiyen, silahlı saldırıya uğrayan, öldürülmek için ihaleye çıkarılan gazetecilerin safında yer almaktan gurur duyuyorum.
Son olarak değerli meslektaşımız İsmail Arı’nın da dediği gibi, “Bunca kötülüğün ortasında, gazeteci arkadaşlarımızın başına türlü işler gelirken inadına yazmaya, gazetecilik yapmaya devam etmeliyiz. İnadına, sesi kesilmek istenenlerin sesi olmalıyız. Gazeteciliğin tek gerçek tatmin noktası da bu…”