1982 yılında sol tabunun ve Yunan tabusunun üstüne cesaretle giden Belge Yayınları’nın eş kurucu ve eş yöneticisi Ayşe Nur Zarakolu, 1990 yılında Kürt tabusunun, 1993 yılında Ermeni tabusunun üstüne gitti. Bu meydan okumanın altında yatan temel entelektüel dürtü ise, Resmi Tarihe karşı çıkış ve Alternatif Tarih anlayışı idi.
Elbette bunda despotik devlete ve onun geçmişine ve ideolojisine bir meydan okuma da söz konusuydu.
Bu yapılmadan ne tutarlı bir siyasal mücadele, ne de tutarlı bir insan hakları mücadelesi verilebilirdi.
Ve bunun doğal olarak ağır olacak bedeli de söz konusuydu…
Ama bu onurla üstlenilecek bir bedeldi.
Bu bazen hapislik, bazen ağır para cezaları, bazen bombalanma ve nihayet onulmaz bir sağlık problemi oldu.
Başlangıcı Metris Cezaevinde başlayan bir rahatsızlık, devamı yanlış teşhis, sağlık probleminin Metris kökenli olduğunun sanılması ve Metris’in bıraktığı izin gölgelediği, sinsice yayılan bir kanser…
Yine de hala kısa bir müdahale umudu varken, bu işi uzmanı olan profesörün Cerrahpaşa’da ameliyatı yapmayı reddetmesi üzerine, yeni bir iyi doktorun ve Çapa’nın ayarlanmasına kadar yiten bir ay…
Kaderin garip cilvesi… Ameliyata istekli olmayan doktor Vanlı… Arvasilerden…
Ve tam ameliyat öncesi yapılan son tahlilde metastas olduğunun öğrenilmesi ve ameliyatın ertelenip kemoterapinin öne alınışı… 6 ay sonra ameliyat ve yeniden kemoterapi seansı… Paris Ville Juif’deki kanser hastanesinin ayarlanışı son bir umut… Gomidas da o bölgedeki bir akıl hastanesinde geçirecekti son yıllarını… Biçilen altı aylık ömür 2001 Eylül’ünde…
Kemoterapiye devam… Hala okuma ve çalışmaya devam… Amin Malouf’un “Semerkand”ı, Güney Afrikalı yazar Coetzee’nin “Barbarları Beklerken”i, Zaven Biberyan’ın “Babam Aşkaleye Gitmedi”si, Ingeborg Bachman’ın “Malina”sı… Musa Anter ile ilgili bir kitabı adeta yeniden yazarak düzeltmeye girişiyor.
Teriye cinsi köpeğimiz Pamuk başucunda, yanında hep…
Haberlere bakarken, New York’tan bir uçak kazası haberi, ekran da İkiz Kulelerden birine çarpan uçak görüntüsü ve spikerin haykırışı: Aaaa… bir uçak daha geliyor…
Altüst olan bir dünya…
Sonra bir Ceviz Kabuğu programı… Harp Akademilerinde ders veren bir zatın, 28 Şubat programlarından biri… Yazarımız Ömer Asan, kendine yönelik başlatılan linç kampanyasına cevap vermek için katılmayı kabul etmiş… Safiyane… Ve programa, kendine yönelik bir başka linç kampanyasına cevap vermek için programa bir başka yazarımız Yorgo Andredis de bağlanıyor… Yine safiyane… Hangi kurtların sofrasındalar bilmiyorlar… Hemşinli yazarımız Alye Alt a telefonla tartışılıyor… Adam TV programcısı değil, sanki DGM savcısı, MİT mahfillerinin sorgucusu… Ayşe, televizyonu kapat diyor bana.
Ankara’da zincirleme saray darbeleri sürüyor, geleneksel büyük partiler çöküyor… AKP aşı kuytu köşelerde pişirilmekte…
Yazarlarımıza yönelik linç programı sürüyor da sürüyor… Ömer Asan protesto edip programı terk ediyor… Ölüm tehditleri altında…
1000 yıllık saltanat planlayan 28 Şubat tanrıları yeni kurbanlar istiyor.
Karadeniz de 1998’de başlatılan ırkçı, Hristiyan düşmanı bir kampanya iyice körükleniyor. Sözde laisizmin şampiyonları tarafından. İlk kurban, yazarımız Türk-Yunan Barış ve Dostluk ödülü sahibi yazarımız Yorgo Andreadis oluyor. MİT takibi… Ardından 98 Aralık ayında ülkeye giriş yasağı… Gariban misyonerler, TC’nin en büyük tehdidi ilan ediliyor. Keklik gibi avlanmaya başlıyorlar daha sonra… Ergenekon tam istim faaliyette… Rum Patrikhanesi saldırılar altında… Başbakan yardımcısı MHP lideri Bahçeli başkanlığında Milli Güvenlik Kuruluna bağlı ASİMKK oluşturuluyor.
Ayşe Nur’un deştiği son tabu Pontos tabusu olacaktı 1996 yılında. İlk Türkçe ’Pontos Kültürü’ kitabı ve Yorgo Andreadis’in “Tamama” kitabı başta, sözlü tarih kitapları ile… Hayret, ilkin hiçbir tepki vermeyeceklerdi.
Ama birkaç yıl sonra Karadeniz’in ana dili Pontos Rumcası olan gariban Müslümanları 28 Şubat tarafından milli güvenlik tehdidi olarak kabul edilecekti.
En koyu Müslüman olsan ne yazar?
Ya Kürdistan’dan sonra yangın Karadeniz dağlarına sıçrarsa… Öcalan’ın teslim edilmesi onları rahatlatmamış, daha da azgınlaştırmıştı… Şimdiki azgınlaşma gibi bir bakıma.
Hep korkuyla yaşayan, düşmansız yapamayan, düşman olmasa da yaratmayı beceren bir sistem…
Bir ülkeyi de kendisi ile birlikte, Talat’lar ve Enverler gibi batırmayı başaracak olan sistem!
İlkin yazarımız Andreadis’in vatanı bildiği ülkemize girişi yasaklandı. Anadillerini öğrenmek için Atina’da okuyan Karadenizliler birkaç yıl orada mahsur kaldı.
Bu da yetmedi, Ömer Asan’ın birkaç yıl önce yayınladığımız Pontos Kültürü adlı kitabı üçüncü baskıda yasaklandı.
2002 Ocağının üçüncü haftasında Ayşe’nin durumu ağırlaştı. Hastaneye yatırdık yeniden. Son ana kadar bilinç açık… Ziyaret eden dostlarla sohbette… O bizlere moral veriyor. DGM Savcılığından son soruşturma çağrısını alıyor. Militarizm ve Kemalizm, Ermeni, Yunan ve Sol tabulardan sonra Pontos tabusundan dolayı şanlı Türk yargısı peşinde. Yayınevinin sorumluluğunu terk etmeyi kabul etmiyor.
“Yargılasınlar beni şu anda da. Beni pes ettiremezler!”
Cenazesi, hastane çatısında otomatik silahlarla bekleyen özel timlerin gözetiminde çıkarılıyor. Cenazesinden bile korkuyorlar.
Cenaze arabası polis ekiplerinin eşliğinde ilerliyor. Ama farklı inanç ve dillerden, farklı siyasal görüşlerden binlerce insan katılıyor cenaze törenine. Ve onu mezara Kürt kadınları taşıyor.
Birkaç ay sonra 1000 yıllık saltanat planlayan 28 Şubat sistemi çöküyor genel seçimler ile. Kirli savaştan sorumlu bütün siyasal partiler Meclis dışında kalıyor.
Pontos Kültürü kitabı davası seçimden birkaç ay sonra beraatle sonuçlanıyor.
Ömer Asan daha sonra ilk Karadeniz Ansiklopedisi’ni yayınlıyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Yorgo Andreadis’in yasağının kalkmasını reddediyor.
Tayyip Erdoğan’ın yasağının kalkmasını reddettiği Yorgo Andreadis, bu Ocak ayında Trabzon’da hazırlattığı mezarına gömülemeden hayata veda ediyor.
Ayşe ile bulutların üstünde sevgi dolu derin bir sohbette olduklarına inanıyorum. (RZ/EKN)