İsrail’de yaşayan yazar Haggai Mattar, 7 Ekim günü +972Magazine’de[1] yayımlanan yazısında, sabah nasıl bir dehşet içinde uyandıklarını anlatıyor, sivillerle ilgili üzüntüsünü aktarıyor ve ardından şöyle diyor:
“Ben de dahil olmak üzere İsraillilerin şu anda hissettikleri korku Filistinlilerin, Şeria’da onyıllardır süren askeri rejim ve Gazze’de abluka ve sürekli saldırılar altında her gün hissettiklerinin ufak bir parçası.”[2]
Bu kadar uzun zamandır süren işgal, apartheid ve baskı varken neden şimdi? Önce kısa bir özet vermek istiyorum.
İsrail’in bir etnik temizlik süreciyle kurulduğunu, özellikle İsrailli tarihçi Ilan Pappe’nin[3] aynı adlı kitabından sonra bütün açıklığıyla biliyoruz. Ancak bu süreç kuruluş dönemiyle sınırlı değil, düzenli olarak, bu amaçla tarihsel Filistin toprağına taşınan ve silahlandırılan Yahudi yerleşimciler Filistinlilere ait evleri işgal edip kendileri yerleşiyor, Filistinlilerin en önemli geçim kaynaklarından olan zeytin ağaçlarını ateşe veriyor, yerleşimci şiddeti Filistinlilerin yaşadığı mahallerde silahla terör estirmeye, Filistinli çocukları kaçırıp yakarak öldürdükleri dahi oluyor.[4] Yani sadece, Filistin dostlarının İşgal Gücü olarak adlandırmayı tercih ettiği İsrail asker ve polisi değil, “sivil” İsrail vatandaşı da, cezasız kalacağını bilerek Filistinlilere karşı şiddet uyguluyor.
Filistin halkı üç gruba ayrılıyor: Diaspora, Gazze ve Batı Şeria’da yaşayanlar ve İsrail’in işgal ettiği topraklarda yaşayan, İsrail vatandaşı olan, 48 Arapları olarak da adlandırılan Filistinliler ki onlar da İsrail vatandaşı Yahudilerle aynı haklara sahip değil.
Filistin direnişinin uzun bir tarihi var. Bu tarih boyunca çeşitli gruplar, farklı direniş yöntemlerini benimsedi, uyguladı. Bunlar kısmen biliniyor. Yakın geçmişe bakalım.
KRONOLOJİ
İsrail-Filistin Sorununun Tarihçesi: 1897'den 2023'e
Oslo’da, 1993 tarihinde imzalanan Oslo Anlaşması, Filistin halkı açısından bir hayal kırıklığı oldu; hem İsrail Batı Şeria ve Gazze’den asker çekme gibi sözlerini tutmadı hem de Filistin devleti kurulmadı. Bugün de Filistin halkı ve direniş, bir barış süreci talep etmiyor.
Talepler nedir? Önce, 170 küsur Filistinli siyasi parti, sendika, kitle ve taban örgütlenmesinden oluşan geniş bir koalisyonun 2005 yılında kurduğu BDS (Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi, Yaptırımlar) hareketinin[5] taleplerine bakalım:
“BDS’nin çağrısı uluslararası hukuka ve evrensel insan hakları ilkelerine dayanarak,
İsrail, Haziran 1967’de işgal ettiği tüm Arap topraklarındaki işgal ve sömürgeleştirmeye son verip Duvar’ı sökene,
Arap-Filistinli vatandaşlarının tam eşitliği için temel haklarını kabul edene,
194 sayılı BM kararında şart koşulduğu üzere Filistinli mültecilerin yurtlarına ve mülklerine geri dönüş haklarına saygı duyarak, koruyup ve teşvik edene
ve uluslararası hukuk çerçevesindeki yükümlülüklerini tam olarak yerine getirene kadar İsrail’e karşı çeşitli boykot biçimlerini uygulamaya davet eder.”
Görüldüğü gibi, Filistinlilerin üç ayrı kesiminin hakları; işgalin kalkması, geri dönüş hakkı, eşit vatandaşlık.
Diğer yandan, Filistin solu uzunca bir süredir birlikte var olacak İsrail ve Filistin devletlerine dayanan “iki devletli çözüm” önerisini tartışmaya açtı ve artık her inançtan Filistinlinin birlikte yaşayacağı bir Filistin devleti yani “tek devletli” çözüm öneriliyor.
Filistin’de ayaklanma
İzzeddin el-Kassam Tugayları komutanı Muhammed Dayf ise, direnişin sabah saatlerinde başlattığı operasyonun sebeplerini şu şekilde açıkladı:
- Mescid-i Aksa'ya yönelik süregiden saldırılar,
- Batı Şeria’da işgal askerleri ve yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik artan saldırıları,
- Filistinli esirlerin ihmal edilmeleri ve maruz kaldıkları muameleler,
- Artan saldırılar karşısındaki uluslararası sessizlik.
Dayf ayrıca, "İşgal devletinin elini kolunu sallayarak saldırdığı dönem bitmiştir" dedi.[6]
Büyük bir barışçıl eylem
30 Mart 2018’de, yani Toprak Günü’nün[7] yıldönümünde Filistin’de büyük bir halk eylemi başladı. Filistinliler her Cuma günü Gazze sınırına doğru, dönüş hakkını savunmak için toplu halde yürüyüş yaptı.
Eylemi başlatanlar bağımsız eylemcilerdi ancak daha sonra direniş grupları yürüttü. İlk hedef Nakba’nın yıldönümü olan 15 Mayıs’a kadar eylemi sürdürmekti ama halkın ilgisiyle eylem 18 ay sürdü ve ancak Hamas’ın eylemin ertelendiğini duyurmasıyla son buldu.
Eylemlere katılanların sayısı zaman zaman 10 bini buldu. İşgal gücü bu demokratik eyleme çok sert karşılık verdi, aralarında gazeteci ve sağlık görevlilerinin de bulunduğu 223 kişi öldürüldü, yüzlerce kişi, dizleri ve gözleri hedef alan keskin nişancıların kurşunlarıyla kör ve sakat kaldı. Eylem sırasında onların görüşünü kısıtlamak için lastik yakan eylemcilerin çevreye zarar vermekle suçlandığı oldu!
Direnişin ortak operasyon odası
Bilindiği gibi, irili ufaklı birçok Filistin direniş grubu var, bunların kimisi solcu, kimisi İslami görüşleri benimsiyor.
Devam etmeden, bunların içinde en güçlüsü olan Hamas’ın siyasi belgesinde 2017 yılında değişiklik yaptığını[8] hatırlatayım. Bence en önemli noktalardan biri, kuruluş aşamasında bağlılık bildirilen Müslüman Kardeşler’in adının yeni belgede geçmemesi. İhvan yenilmişti, zaman içinde Erdoğan dahil nice müttefikini kaybediyordu.
Batı Şeria ve Gazze’de bulunan 14 direniş grubu 2021 yılında Ortak Operasyon Odası kurduklarını ilan ettiler. İşgal gücünün ve yerleşimcilerinin saldırılarının yükseldiği bir dönemdi, Arap ülkeleri Abraham Anlaşması'yla İsrail ile ilişkilerini normalleştirmek için adeta sıraya girmişti. Türkiye onları yalnız bırakmadı. Nitekim 7 Ekim günü, Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki tarafa da fevri adımlardan uzak durmaları çağrısı yaptı.
Bir dönüm noktası olarak 2022
Bu yıl, direnişin odağı Gazze’den Batı Şeria’ya kaydı, İslami Cihad’ın direniş içindeki ağırlığı arttı. Mahmud Abbas başkanlığındaki Filistin Yönetimi git gide daha fazla tepki görür hale geldi.
Ve direnişin füzeleri, İsrail’in aşılmaz denen Demir Kubbesi’ni aştı. 19 İsraillinin ölümüyle sonuçlanan bombalı ve bıçaklı saldırılar, Naftali Bennett başkanlığında kurulan hükümetin sonunu getiren şeylerden biri oldu. Bennett istifa etti, üç yıl içindeki beşinci seçim yapıldı ve İsrail solu ve Arap partilerin geçmişte olduğu gibi ortak listeyle katılmadığı seçimi aşırı sağ kazandı.
Uzun yıllardır açıkça ırkçı ve faşist bir siyasetin temsilcisi olan Itamar Ben Gvir Netanyahu’nun kurduğu yeni hükümetin ortakları arasında ve güvenlikten sorumlu bakanlığa getirildi. Yeni hükümet yargı reformuyla Yahudi İsrail vatandaşlarını sokağa döktü. Ama bu vatandaşların, Filistinlilere yönelik artan saldırganlıkla ilgili bir itirazı yoktu.
Nitekim, İsrailli araştırmacı Idan Landau seçimin ertesinde Twitter hesabından, İsrail’de solun, baskı altındaki bir azınlık olduğunu kabul ederek politika belirlemesi gerektiğini söyledi. Şunu da hatırlatayım; İsrail sınırları içinde düzenlenen Filistin yanlısı gösteriler Türkiye’de Yahudiler arasında Filistin dostu olanların sayısının yüksek olduğu şeklinde yorumlanıyor. Oysa bu insanlar İsrail vatandaşı olan ve sistematik ayrımcılık gören Filistinliler.
Ve cezaevleri
Filistin direnişinin lider kadroları uzun yıllardır esir, o açıdan hapishaneler direniş açısından önemli.
İsrail’in idari tutukluluk adı verilen, bir kişinin herhangi bir suçlama ya da gerekçe olmadan tutuklu kalabilmesine imkân veren uygulaması da sık sık direnişle karşılık buluyor.
Toplu ve bireysel açlık grevleri “Hapishane İntifadası”nın önemli bir parçası. Mayıs 2023’te, daha önce defalarca açlık grevi yapmış olan, İslami Cihad sözcülerinden Hıdır Adnan’ın açlık grevinin 66 gününde ölmesi büyük infiale sebep oldu ve İsrail’e roketler atıldı, iş bırakma ve yürüyüşler düzenlendi.
Aksa Tufanı Operasyonu’ndan iki gün önce, Ofer hapishanesinde bulunan esirler, halen açlık grevinde olan Kayed Fasfus’la dayanışma için bir günlük açlık grevi yapacaklarını açıklamıştı.
Ya dünya?
Birleşmiş Milletler’in Filistinlileri destekleyen ama hayata geçmeyen kararları, İsrail’e yönelik etkisiz kınamaları var. Filistin halkı maddi olarak da çok zor koşullarda yaşıyor, onlara yönelik maddi destekler de var. Ama İsrail’in özellikle Gazze’nin altyapı sistemlerine yönelik saldırıları bütün yardımları anlamsız kılıyor.
Birçok Avrupalı devlet BDS faaliyetlerini bile kriminalize etmeye çalışıyor, Filistin direniş örgütlerinin çeşitli kara listelere alındığını söylemeye gerek yok. Özellikle Almanya Nazilerin utancını Filistinlilere yüklemeye çalışıyor. Filistin halkı yalnız, İsrail’in cezasızlığı sürekli.
İsrail, Aksa Tufanı Operasyonu’nun ardından Filistin halkına ağır saldırılar düzenliyor, geçtiğimiz yıllar boyunca yapılan saldırılardan habersiz olanlar, bu saldırıya Operasyon’un fırsat verdiğini düşünebilir. Oysa tam aksine, Operasyon’a sebep olan ivmesi artan şiddet; hem üniformalı hem üniformasız ama hepsi silahlı olan saldırılar.
Dünyanın pekçok yerinde sosyalist, komünist, ilerici örgütler Operasyon’u bir kurtuluş mücadelesi olarak selamladı. Dünyaca tanınmış, Türkiye’de de çok okunan feminist yazar Sara Ahmed Twitter hesabında yine Türkiye’de çok okunan Fanon’dan bir alıntı yaptı:[9]
“İsyan ettiğimizde bu belirli bir kültür için değildir. Birçok nedenden dolayı artık nefes alamadığımız için isyan ediyoruz’. (Frantz Fanon). Bugün ve her gün Filistin ile dayanışma! #ÖzgürFilistin”
ABD’de kurulu geniş bir anti-Siyonist Yahudi örgütü olan Jewish Voice For Peace/Barış İçin Yahudilerin Sesi, Operasyon’dan sonra yaptığı açıklamada[10] “İsrail hükümeti yeni savaş ilan etmiş olabilir ama Filistinlilere yönelik savaşı 75 yıldan fazla bir süre önce başladı. İsrail’in apartheid’i ve işgali - ve ABD'nin bu baskıdaki suç ortaklığı - tüm bu şiddetin kaynağıdır. Gerçeklik, saati başlattığınızda şekillenir,” diyor.
Bunun üzerine söylenecek söz var mı?
Dipnotlar:
[1] +972 Magazine, bir grup Filistinli ve İsrailli gazeteci tarafından yönetilen, bağımsız, çevrimiçi bir yayın.
[2] https://www.972mag.com/gaza-attack-context-israelis/
[3] Filistin’de Etnik Temizlik, Pappe Ilan, çev. Yankı Deniz Tan, İntifada Yayınları, İstanbul.
[4] En bilinen vaka: 2014 yılında Kudüs’te, yaşları 16-17 arasında değişen üç Yahudi çocuk 16 yaşındaki Muhammed Ebu Khedr’ı kaçırıp yakarak öldürdü.
[5] http://bdsturkiye.org/bds-nedir/bds-ozgurluk-ve-adalet-icin-kuresel-bir-hareket-omer-barguti/
[6] https://twitter.com/israileboykot/status/1710641433600766075
[7] 1976 yılında İsrail’in Filistinlilere ait binlerce dönüm toprağa el koymasına karşılık yürütülen genel grev ve yürüyüşlerde altı Filistinli öldürülmüştü. 30 Mart’ta bu olay ve insanlar anılıyor.
[8] https://www.ydh.com.tr/HD15207_hamas-in-siyaset-belgesi-tam-metin.html
[9] https://twitter.com/SaraNAhmed/status/1710627637704417709
[10] https://www.jewishvoiceforpeace.org/2023/10/statement23-10-07/
(AD/VC)