Aralık 1999'da Bülent Ecevit hükümeti döneminde başlayan Avrupa Birliği (AB) sürecinde dokuz uyum paketi, 70 yeni yasa ve 70 civarında yasada yüzlerce madde değişiklikleri oldu.
Bu değişiklikler, ilk üç uyum paketi Bülent Ecevit hükümeti döneminde olmak üzere, sonraki 6 uyum paketi de Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan hükümetleri döneminde gerçekleşti.
Anayasa’da da 2001, 2004 ve 2010 yıllarında önemli ve olumlu değişiklikler yapıldı. Bütün bu yasa değişiklikler makro ölçekte Türkiye’nin demokrasiye doğru yönelimini gösteriyor. Ancak yapılan değişiklikler Türkiye’nin otoriter sistemden demokratik sisteme geçtiğini göstermiyor.
Otoriter sistem demişken Türkiye’nin 1923-1987 yıllarında 26 yıl sıkıyönetim askeri rejimi ve 1987-30 Kasım 2002 arasında 15 yıl olağanüstü hal rejimi (OHAL) altında olmak üzere toplamda 41 yıl olağanüstü rejim koşullarında yönetildiğini anımsamak gerekir.
İfade özgürlüğünün kapsadığı alanlar çok geniştir ve Türkiye mevzuatında çeşitli yasalarda düzenlemeler mevcuttur. Bu düzenlemeleri anayasa dahil 18 ayrı yasada görmekteyiz. Bu yasaları şöyle sıralamak mümkündür:
Anayasa
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu
5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun
2820 Siyasi Partiler Kanunu
1117 sayılı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu
5187 sayılı Basın Kanunu
5683 sayılı Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun
5682 sayılı Pasaport Kanunu
2935 sayılı OHAL Kanunu
430 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu
5442 sayılı İl İdaresi Kanunu
2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu
1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun (RTÜK)
Bu listeye TBMM İç Tüzük 105. maddeyi de eklemek gerekiyor. Devlet sırları ve ticari sırların araştırma komisyonlarının ilgi alanına girmediğine dair bir düzenlemedir
Yukarıdaki yasaların kapsadığı altı alanı şöyle belirtmek mümkün:
Basın, yayın, radyo, televizyon, internet
Sendikalar, dernekler, siyasi partiler, toplanma özgürlüğü
Eğitim, öğretim
Sinema, tiyatro, gösteriler ve benzeri görsel sanat alanları
Kitap, dergi, broşür, afiş
İl idaresi ile ilgili ve olağanüstü hal, sıkıyönetim mevzuatı gibi olağanüstü yönetim usullerini düzenleyen mevzuat
Bu arada hemen belirtmeliyiz ki, bilgiye erişim hakkı bakımından Türkiye mevzuatında, İnsan Hakları Ortak Paltformu (İHOP) olarak temmuz 2013'te kavramlara göre yaptığımız tarama çalışmasına göre 32 yasada “sır”, “devlet sırrı” kavramı ile, 60 ayrı yasada da “gizlilik”, “yasak”, “açıklanamaz” gibi sözcüklerle ifade edilen ifade özgürlüğünü olumsuz yönde etkileyen düzenlemeler bulunuyor.
Yazılı ve görsel basın açısından da (ifade ve basın özgürlüğünü tehdit eden bir konu ve sorun olarak) medya sahipliği ve medyanın sermaye yapısı konusu ayrıca üzerinde durulması gereken bir konudur.
İfade özgürlüğü açısından maddi yasalar yanında yargı pratiği açısından da sorunlar bulunuyor. Türkiye’de cumhuriyet savcıları ifade özgürlüğü bakımından yazıları, söylenen sözcükleri Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları süzgecinden geçirmiyor ve çok sayıda davalar açıyor.
Önceki Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri T. Hammerberg’in deyişi ile, cumhuriyet savcıları “kapı tutma işlevini” yerine getirmiyor. Yargı ise, AİHM içtihatları doğrultusunda ifade özgürlüğüne yaklaşmıyor.
2014 yılında hükümet insan haklarını ilgilendiren 14 yasa ve dokuz uluslararası sözleşmenin onay yasalarını çıkardı. Yasalardan MİT, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), 5651 sayılı internet yasası değişiklikleri özgürlükleri olumsuz yönde etkileyen değişikliklerdi.
Pratik olarak İHD/TİHV [İnsan Hakları Derneği/Türkiye İnsan Hakları Vakfı] 2014 raporlarına bakıldığında ifade özgürlüğünü kıskaç altında tutan uygulamaları görmek mümkün. Söz gelimi internet erişimi engelleri açısından vahim sonuçlar var.
2012'de erişim yasağı 22 binlerde, 2013te 35 binlerde ve 2014’de 61 bini geçmiş durumdadır. Erişim yasaklarının yüzde 80'den fazlasını Telekominikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) verdi. 2014'te 180’den fazla kişiye düşüncesini açıkladığı için hapis cezası verildi. Sekiz yayın hakkında toplatma kararı verildi. Toplanma özgürlüğünü kullanan 8 binden fazla insan gözaltına alındı.
Sonuç olarak,Türkiye’de ifade özgürlüğünü düzenleyen ve sınırlayan mevzuat çok çeşitli ve karmaşıktır. İfade özgürlüğünün korunması, geliştirilmesi ve güvence altına alınması maddi yasaların insan hakları standartlarına uyumlu düzenlenmesi kadar, idarenin ve yargının insan haklarına saygı temelinde uygulamasına da bağlıdır. Bu konuda, insan haklarının diğer alanlarında olduğu gibi, yüksek bir politik iradeye ihtiyaç bulunduğu da açıktır. (HÖ/BA)
* Hüsnü Öndül hukukçu; İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Çağdaş Hukukçular Derneği kurucu ve yöneticilerinden. İHD genel başkanlarından. İnsan hakları alanında çok sayıda rapor hazırladı, projelerde yer aldı. Kimiz (şiir) ve İnsan Hakları Yazıları kitaplarını yazdı, Evrensel gazetesinde haftada bir yorum yazıyor.