Barış süreci tartışılırken, barış eğitimi, nadiren ele alınıyor. Bu nadir ele alışlarsa, soyut düzeyde seyrediyor. Bu yazıda, somut olarak neler yapılabileceği üstünde duruluyor. Belki de, daha önce, “barış eğitimi neden gerekli?” ve ‘barış eğitimi, neden bir akademik zihin cimnastiğinden öte bir çabadır?” gibi soruları yanıtlamak gerekiyor.
Çeşitli kişiler tarafından dile getirildiği gibi, dünyada barış ve müzakere örneklerinde, kadınların yer almadığı barış çabalarının başarısının uzun sürmediği biliniyor.
Ek olarak, çocukların olmadığı barış süreçlerinin de uzun erimli olması çok zor. Çünkü yeni kuşak, ayrımcı ve savaş çığırtkanı bir müfredat ve ders kitaplarıyla ve medyadaki şiddet yanlısı ve şiddet uygulayıcısı rol modelleriyle, barıştan çok uzak bir biçimde yetişiyor. Ya da daha özetle, canavarlar, okullardan çıkıyor ve hatta okul, onların canavar olarak yetişmesi için elinden geleni yapıyor.
İşte bu noktada, barışın, otellerden ve masalardan kalkıp okullara girmesi gerektiğini ileri sürüyoruz. Barış eğitiminin kuramsal bir tartışma ile değil, uygulamada barışçıl çatışma çözümü yetilerini kazandırarak ve barışçıl bir zihin yapısını inşa ederek gerçekleştirilmesi, bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor.
Öte yandan, Türkçe’de, barış eğitimiyle ilgili çok az kaynak bulunuyor. Bu kaynaklar da, pek göz önünde bulunmadığından; Türkiye’de barış eğitimi tartışmaları, ayakları havada bir durumda. Güliz Kurt ile Jennifer Mansur Sertel’in Barış İçin Kadın İnsiyatifi’nin (Greece-Turkey Women’s Initiative for Peace) bir parçası olarak kaleme aldıkları barış eğitimi kitabı (‘Winpeace Barış Eğitimi: Barış Bireyde Başlar’), bu eksikliği doldurmak için dikkate değer bir kaynak.
Kavramsal çerçevesini bir başka yazıda tartışacağımız ‘Winpeace Barış Eğitimi’ kitabı, 7 üniteden oluşuyor. Özellikle ortaokul ve lise öğrencileri için tasarlanmış bu 7 ünite, şöyle:
Ünite 1: Barış Eğitimine Giriş:
Bu ünitedeki ikinci etkinlik, barış üzerine özlü sözlerin öğrenciler tarafından tartışılmasına dayanıyor.
Ünite 2: Barışı Engelleyen Unsurlar İçimizde:
Bu ünitede, öğrenciler, veriler üzerinden, önyargılarıyla yüzleşiyor (2.2); bir anket üzerinden, çatışma tarzlarını (kaçınma, uzlaşma, işbirliği, yarışma, onaylama-kabullenme) öğreniyor (2.5); sert duygusal tepkilerinin bilincine varıyor (2.6) ve empati geliştiriyor (2.7).
Ünite 3: Gerekli Beceriler:
Bu ünitede, öğrencilerden, bir tartışmanın sırayla iki tarafını savunmaları isteniyor. Bu, onların empati ve yapıcı tartışma becerisi kazanmalarını sağlıyor. Bu bölümün ağırlığı, empati, yapıcı tartışma, etkili dinleme, atılganlık, ben/sen cümleleri gibi becerileri kazandırma yönünde.
Ünite 4: Değerler ve Etik İkilemler:
Bu ünitede, öğrenciler, çeşitli etik ikilemlerle karşılaşıp onları çözüme kavuşturmaya çalışıyorlar.
Ünite 5: Medya ve Üzerimizdeki Etkileri:
Bu ünitenin etkinliklerinde, öğrencileri medya ve şiddet ilişkisi ve medyadaki olumsuz rol modelleri ile ilgili olarak bilinçlendirmek ve onlara, medyada şiddet günlüğü tutarak, kendi günlük televizyon ve bilgisayar oyunları alışkanlıklarıyla ilgili farkındalık kazandırmak amaçlanıyor. ‘Medyada Şiddet İzlemenin Etkileri’ adındaki Etkinlik 5.4’ün ekinde, Amerikan Psikologlar Derneği’nin medya ve şiddet ile ilgili olarak hazırladıkları bir raporun kısa bir özeti yer alıyor. Buna göre, medyada şiddetin, temel olarak dört tür etkisinden söz ediliyor:
1. “Saldırganlıkta ve antisosyal davranışta artış”
2. “Kurban olma korkusunda artış”
3. “Şiddete ve şiddet kurbanlarına karşı duyarsızlaşma”
4. “Eğlence ve gerçek hayatta şiddete duyulan ilgide artış”
Birinci etki, özellikle çocukların ve ergenlerin, sosyal öğrenme dolayısıyla, medyadaki şiddet figürlerini rol modeli olarak almasıyla ilintili. İkinci etki, şiddet içerikli filmler (korku, gerilim, aksiyon) ve haberler aracılığıyla, bir korku toplumunun yaratılmasına karşılık geliyor. Bu ikinci etki dolayısıyla, insanlar, kendilerini, olağan duruma göre daha tehlikede imiş gibi hissediyor. Bunun için, bu tür içerikler, demir kapılar, pencereler, kilitler, kameralar vb. gibi ürünlerin satışını arttırıp güvenlik sektörünü palazlandırıyor. Ayrıca, bu tür içerikler, insanların savaş yanlısı siyasal kurumlara (ordu, güvenlik güçleri, siyasi partiler vb.) daha çok destek olmasına yol açıyor. Üçüncü etki, şiddeti sıradanlaştırıyor. Bu sıradanlaştırma, travma yaşayan insanların acılarını katbekat arttırıyor. Dördüncü olarak, bu, bir sarmal. Şiddet içeriğinin sık sık gösterimi, ona ilgiyi arttırıyor. Diğer bir deyişle, medyada şiddet, şiddeti doğuruyor.
Ünite 6: Çatışma Çözme/Uyuşmazlık Giderme Teknikleri:
‘Çatışma Nedir? Hangi Seviyelerde Oluşabilir?” adındaki Etkinlik 6.1’de, çatışma tipleri (kişisel düzeyde yaşanan çatışmalar (kişinin içinde), kişiler arasında, aile üyeleri arasında, grup içinde, gruplar arasında, ülkeler arasında vb.) anlatılıyor ve gazete küpürleri üzerinden tartışma yürütülüyor.
‘Çatışmanın/Uyuşmazlığın Evreleri’ adındaki Etkinlik 6.2’de, öğrenciler, uygulamalarla, çatışmaların evrelerini (rahatsızlık, olaylar, yanlış anlamalar, gerilim ve kriz) saptama yetisini kazanıyor. Bir diğer etkinlikte, öğrenciler, barışın uzun erimli olabilmesi için, çatışmanın değişik taraflarının gereksinimlerine ve kaygılarına odaklanmayı öğreniyorlar. Bu ünitenin sonuncu etkinliğinde amaç, bir örnek öykü ve bir uygulama aracılığıyla, kazan/kazan türü çözümlere (iki tarafa da yararı olan çözümler) ulaşma yollarının gösterilmesi.
Ünite 7: Sentez:
7. ve son ünitede, önceki ünitelerin bütüncül bir biçimde özümsenmesi amaçlanıyor. İlk etkinlikte, öğrencilerin çeşitli uyuşmazlık giderme/çatışma çözme becerilerini/adımlarını karşılaştırmaları ve bir uygulamayla sıralamaları isteniyor. İkinci ve üçüncü etkinliklerde, tarafların gereksinimlerini ve kaygılarını saptamayı amaçlayan bir rol oyunu uygulaması yapılıyor. Ders programı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni uygulama yoluyla göstererek kapanıyor.
Kitaptaki tüm eğitimleri vermek için gerekli olan süre, şöyle: 1. ünite için 80 dakika, 2. ünite için 330 dakika, 3. ünite için 315 dakika, 4. ünite için 120 dakika, 5. ünite için 130 dakika, 6. ünite için 130 dakika ve 7. ünite için 185 dakika. Dolayısıyla, toplamda, bu eğitim, 1290 dakika (21.5 saat) gerektiriyor. Elbette, esnek olunabilir; kimi etkinlikler çıkarılıp eklenebilir. Bu eğitim, biraz kısaltılarak, 2 tam günlük bir çalıştaya dönüştürülebilir ya da biraz daha uygulama ekleriyle, 3 tam günlük bir çalıştay olabilir. Son olarak, bir ortaokul, lise ya da üniversite dersinde, yarım dönemde ya da bir dönemde her bir haftanın yarısında işlenerek (örneğin, 3 saatlik bir derste 1.5 saat) de sunulabilir. Bu program, zaten, daha önce iki okulda uygulandı.
Bu uzunluk düşünülerek, “bu, uzun erimli bir çalışma; önceliğimiz değil” yaklaşımıyla bakılırsa, barış eğitimi çabasının sürekli ertelenmesi nedeniyle, günü kurtarmaya yönelik (paliyatif) çözümlere ağırlık verilmiş olacaktır. Barış eğitimi programı, her ilde bir okulda olsa bile, bir an önce başlatılmalıdır. Öğrencilere, derslerinden birinde, anılan etkinliklerden yalnızca biri bile sunulabilir. Orta erimde, barış eğitiminin ders olarak müfredata alınması için çalışma yapılmalıdır. Uzun erimde ise, varolan sistemdeki ayrımcı ve savaş çığırtkanı metinler ayıklanmalıdır.
Özetle, barış, gençler ve çocuklar barışmayı öğrenmedikçe, uzun soluklu olamayacaktır. “Önce barış yapalım; sonra, sıra, eğitime gelir” yaklaşımı, yanlıştır. Eğitim sistemi ve medya, böyle olduğu sürece, o barış hiç yapılamayabilir bile... Barışın okulları, bir masabaşı barışı yerine, toplumsal bir barış için olmazsa olmazdır. (UBG/HK)