Kolonyal çağın gerçekten sona erdiğini söylemek zor. İnsanların hareket alanını kısıtlayan hudutlardan konuşulan dillere, geçmiş çağların emperyal fetihleri hayatlarımıza doğrudan kodlanmış vaziyette.
Toplumlarımız, kültürlerimiz ve zihinlerimize işlenmiş çağdışı güç ilişkilerinin değişmesi için seçilmiş filmlerden müteşekkil Decolonize! bölümünün tanıtım metnindeki mesaj bu minvalde.
Dünyanın en büyük belgesel etkinliği olarak bilinen, Hollanda'nın Amsterdam kentindeki IDFA bu sene 20 Kasım - 1 Aralık tarihleri arasında gerçekleşecek.
Festivali düzenleyen memleketin kendi sömürgecilik mazisini yeterince sorgulamadığı düşünülürse sözkonusu bölümün ne kadar isabetli olduğu anlaşılır.
Aşağıda, bu yazı için seçilmiş beş belgeselin fragmanları ve kısaca içerikleri aktarılmaktadır.
1982
1982 yılında Arjantin'deki askerî diktatörlük Falkland Adalarını işgal etmişti. Hükümet, halkı sözkonusu işgalin haklılığı hususunda ikna etmek için her türlü propaganda unsurunu kullanmaktan geri durmamıştı. 74 gün boyunca süren medya kampanyası sırasında çekilmiş 60 minutos başlıklı televizyon programından cömertçe yararlanan 1982 belgeselinin yönetmeni Lucas Gallo.
Televizyon sunucusu seyircilerden silah alımı için bağışta bulunmalarını rica ediyor, programı evlerinde seyredenlerden ayağa kalkıp millî marşı söylemelerini istiyor ve programda nedense aniden beliren hükümet liderlerinin kahraman gibi karşılanmasını talep ediyor. Mesele, askerî çıkarmanın önemini vurgulamak!
Görsel arşiv malzemesinin ustalıkla montajlandığı belgesel, medyanın propagandaya nasıl alet edildiğini bir kez daha ispatlıyor.
Amussu
Fas'ın İmider köyünün yanı başına Afrika'nın en büyük gümüş madeni açılacaktır, fakat bunun yerel halka faydası pek yoktur. Hatta geçim kaynakları tehdit altındadır. Su kaynakları kururken maden sahipleri ceplerini doldurmaktadır. Fakat bu süreç 2011 yılına kadar devam eder ve yerel halk ekinlerini kurtarabilmek için madenin boru hattını sabote eder. Protestolar yıllar sürer, ilgili makamlar ve güvenlik kuvvetleri şiddet kullanmaktan, insanları tutuklamaktan imtina etmezler.
Yönetmen Nadir Bouhmouch halkın çözüm üretmeye çalıştığı protesto merkezinin sakin atmosferine daha çok odaklanıyor. Amussu belgeselinde halktan yaşlı bir bey, "Hükümetin gözünde varlığımız bile muallak!" diyor. Direniş senelerden beri devam ediyor, müzik, tiyatro gibi sanat ifadeleri barışçıl mücadeleyi birebir yansıtıyor. Anonim olmayı tercih eden madenciler niyetlerinden pek vazgeçmişe benzemiyor, ancak bölgenin dayanıklı ahalisinin de boyun eğmeye pek niyetli olmadığı kesin!
The Australian Dream
Adam Goodes seneler boyunca Avustralya'nın millî spor kahramanıydı. Rugby'nin bir şekli olan spor dalındaki başarıları çeşitli ödüllerle taçlandırıldı. Fakat günün birinde Aborijin köklerinden yola çıkılarak kendisiyle alay edildiğinde her şey tepetaklak oldu. 2014 yılında Yılın Avustralyalısı seçilmesine rağmen ona yönelik ırkçı kampanya bir türlü durulmadı, stadyumlarda yuhalandı. Ülkeyi sonradan işgal etmiş insanların, kıtanın kadim halkına yönelik ırkçılıkla imtihanı asla sona ermemişti.
Daniel Gordon'un yönettiği The Australian Dream adlı belgesel, birçokları için ABD gibi bir rüya ülke olmayı sürdüren Avustralya'nın bu konumunu sorguluyor. Filmde mesele en başta memleketin önde gelen gazetecileri ve sporcuları tarafından masaya yatırılıyor. Meşhur sporcunun hikâyesi yalnız kendi hikâyesi değil, tüm Aborijinler’in dramıdır. Coğrafyanın ırkçılıkla yüzleşmesi ve bu meseleyi bir an önce çözmesi şarttır.
Goodes artık bir sporcu değil, yerel halkların hakları için mücadele eden bir hak savunucusu.
In Mansourah, You Separated Us
Cezayir'in Bağımsızlık savaşı bittikten çok sonra köyüne ilk defa dönen, belgesel yönetmeni Dorothée Myriam Kellou'nun babası Malek'i takip ediyoruz. Savaş sırasında Fransa ordusu iki milyondan fazla insanı memleketlerinden kamplara sürmüştür. Yönetmen ve babası olanları hayal etmeye çalışıp yıllar boyunca insanların neden sessiz kaldığını da anlamaya çalışıyor. O zamanlar köylerin yok edildiğini günümüzde pek az insan hatırlıyor, oysa kırsal kesimde olayın yıkıcı etkisi büyüktü.
Arşiv filmleriyle harmanlanmış belgeselde yaşlı bir adamın kendini çocuk haliyle izlediğini görüyoruz. Bilinmeyen bir destinasyona doğru gitmekte olan kalabalık bir kamyonun içindedir.
İnsanların zorla göç ettirilmesinin etkileri günümüze kadar hissedilmektedir. Belgeselde birçok cinayetten sorumlu travmatik bir kişinin anılarına da vakıf oluyoruz.
InMansourah, You Separated Us başlıklı filmde bölge insanının tanıklıkları, hafızayı deşme yönündeki çalışmaları mazinin unutturulmaya çalışılmış bu korkunç sayfasına ışık tutuyor.
Máxima
Çorak bir toprak parçası gibi görünebilir, fakat mevzubahis coğrafya Máxima ve ailesi için hayatlarının merkezi konumunda. Peru'da, And Dağlarının yüksek bir noktasında hayvanlarını otlatıyor, sebze yetiştiriyor, tıbbi güçleri olan otları topluyor ve mıntıkadaki gölden içme suyu sağlıyorlar.
Muhteşem manzarada karşımıza aniden dev bir krater çıkıyor. 200 metre derinlikte, piramit şeklinde devasa bir çukur. Bu yanıbaşlarındaki altın madeni; üstelik dünyadaki en büyük emsallerinden biri. Altın şirketinin alanını genişletmek istemesi, Máxima'nın topraklarının kısa zamanda yutulma tehdidi altında olması anlamına gelmekte.
Kalabalık bir yığın halinde polis sözkonusu çiftliğin dışında belirir, bu Máxima'yı mücadele hususunda daha da fazla motive eder. Direnişi ülke çapında bir insan hakları savunucusu olmasını sağlar. Mahkemelere çıkıp haklarını korumaya çalışırken altın madeni dağdaki patates tarlasını sabote edecek kadar küçülür.
Claudia Sparrow'un yönettiği sürükleyici belgeselde hırs yüzünden insanlığın birincil ihtiyaçlarının nasıl hiçe sayıldığını izliyoruz.
Filmdeki bir insan hakları avukatının dediği gibi: "Altını yiyemezsiniz!" (MT/AS)