Soma Maden faciası nedeniyle duygular en yüksek seviyede. Kazayla ilgili incelemeler devam ediyor. Bu süreçte kaza üzerine düşünceleri aktarmak güç ancak kamuoyunda yapılan bazı açıklamalar karşısında mesleki açıdan bazı değerlendirmeleri yapmak da kaçınılmaz.
İleri sürülen bazı argümanları irdelemek, mevcut düzenlemelerden söz ederek bazı konuları açıklığa kavuşturmak gerekiyor.
İki Kanunun kapsamında
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenlere getirdiği yükümlülükler bağlamında genel olarak 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanından hizmet alma yükümlülüğü ile ilgili ertelemeler elliden az çalışanı olan ve az tehlikeli işyerleri için geçerli olduğundan, çok tehlikeli sınıfa giren ve elliden fazla çalışan istihdam eden Soma Maden İşletmesi 1 Ocak 2013'den bu yana Kanunun tüm hükümleriyle kapsam dahilindedir.
Kanun gereği, çalışan sayısı doğrultusunda tam zamanlı işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanları istihdam etmek zorundadır. Elliden fazla çalışanı olduğu için, riskleri tespit ve gereken önlemleri belirlemek ve işverene uygulamak üzere bildirmekle yükümlü işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, sendika temsilcisinin de dahil olduğu iş sağlığı ve güvenliği kurulunun var olması ve faaliyet gösteriyor bulunması gerekiyor.
Kanun gereği, hem işyeri hekimleri, iş güvenliği uzmanları hem de iş sağlığı ve güvenliği kurulları saptadıkları riskleri ve alınması gereken önlemleri işyerinde bulunması gereken Bakanlık veya noter tastikli deftere yazmak durumundadırlar.
Bu defterlere yazılanlar, kanunen işverene tebliğ edilmiş olarak kabul edilir. Yine Kanun gereği, deftere yazılanlardan hayati olanlar verilmiş makul sürede giderilmiyorlarsa bunlar, işyeri hekimleri, iş güvenliği uzmanları ve iş sağlığı ve güvenliği kurulu tarafından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) İl Müdürlüğüne bildirileceklerdir. Üstelik, Soma Maden işletmesi, nitelik ve çalışan sayısı itibarıyla 4857 sayılı İş Kanunu zamanından bu yana benzer yükümlülüklerle karşı karşıyadır.
Risk değerlendirmesi her yıl
6331 sayılı Kanuna göre işverenler, işyerine özel iş risklerini tespit ettirmek, riskleri engellemek için gereken önlemleri almak, riskleri oluşturan her girdi (iş ekipmanı, teknoloji, bina, çalışma biçimi vb.) değişikliğinde iş riski değerlendirmelerini gereksinime göre kısmen veya tamamen yenilemek, ayrıca tehlike sınıfına göre az tehlikeliden çok tehlikeliye doğru sırasıyla beş yılda, üç yılda ve her yıl periyodik olarak yeniden yaptırmak zorundadır.
Soma maden işletmesi çok tehlikeli sınıfa girdiği için, girdilerdeki değişiklik nedeniyle yapılanlar hariç, iş riski değerlendirmesinin her yıl yeniden yapılması gerekiyor. Kaldı ki, Kanuna göre işverenler, mevcut önlemleri sürekli güncelleyecekler ve mevcut durumu daha iyiye götürmeye çalışacaklardır (m.4/1/a).
İşçinin bilgilendirilmesi
İşverenler, işe giren her işçiye işe girdiğinde, işyerindeki riskler ve alınmış önlemler ve yasal hakları ile sorumlulukları hakkında bilgi vereceklerdir (m.16).
Sağlıklı ve güvenli ortam ve koşullar
İşverenler, işyerindeki çalışma ortam ve koşullarının sağlıklı ve güvenli olmasını sağlamaya çalışacaklardır.
Bu amaçla, bina, tesis, iş ekipmanı, kullanılan kimyasallar, çalışma şekli ve üretim yöntemlerinin seçiminde, çalışanların sağlık ve güvenliklerini koruyacak şekilde tercihlerde bulunacaklar, işin niteliğinden kaynaklanan sık tekrarların yaratacağı olumsuz nitelikleri en aza indirmeye çalışacaklar (m.5/1-c), çalışanlara, sağlık ve güvenliklerini koruyacak şekilde uygun talimatlar verecekler (m.5/1-ğ), çalışma ortamına ve çalışanların bu ortamda maruz kaldığı risklerin belirlenmesine yönelik gerekli kontrol, ölçüm, inceleme ve araştırmaların yapılmasını sağlayacaklar (m.10/4), acil durum ve yangın hallerinde görev alacak çalışan temsilcilerin ve destek elemanların kimler olduğu hakkında çalışanlara bilgi vereceklerdir (m.16/c).
Ayrıca, risk değerlendirmesi, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili koruyucu ve önleyici tedbirler, ölçüm, analiz, teknik kontrol, kayıtlar, raporlar ve teftişten elde edilen bilgilere, destek elemanları ile çalışan temsilcilerinin ulaşmasını sağlayacaklardır(m.16/2-c).
Eğitimler ve uyarılar
İşverenler; işe girenlere, uzun süre ara verip tekrar işbaşı yapanlara, iş kazası veya meslek hastalığı geçirdikten sonra işe dönenlere iş kazası ve meslek hastalığının nedenleri de açıklanarak, kadın, çocuk, engelli gibi özel çalışan gruplarına ve çalışan temsilcileri (varsa sendika temsilcilerine) ile destek elemanlarına özel olarak hazırlanmış iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri vereceklerdir (m.17).
Bu eğitimler, tehlike sınıfına göre az tehlikeliden çok tehlikeye doğru 12, 14 ve 16 saatten az olamayacaktır. Riskleri oluşturan girdilerde değişiklik meydana geldiğinde eğitimler yenileneceği gibi periyodik olarak az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıflara giren işyerlerinde sırasıyla üç, iki ve yılda bir yeniden yapılacaktır.
Buna göre Soma Maden İşletmesinde iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin değişikliklerden kaynaklanan gereksinimler halinde yapılması gerekenler hariç her yıl yapılacaktır. Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfa giren işyerlerinde mesleki eğitim gördüğü belgelenmeyen kişiler çalıştırılamayacaklardır. Çok tehlikeli sınıfa giren Soma Maden İşletmesi çalışanlarının mesleki eğitim görmüş olmaları gerekmektedir(m.17/3).
Katılımcılık
İşverenler, 6331 sayılı Kanun uyarınca çalışanların, çalışan temsilcilerinin, destek elemanların öneri getirme, önlem alınmasını isteme, iş ekipmanı ve teknoloji tercihlerinde görüş verme, yakın ve acil tehlike yaratacak riskleri bildirme konularında çalışanların katılımcı olmalarını isteyeceklerdir (m.18).
Destek elemanları, tatbikatlar
İşverenler, iş riski değerlendirmeleri, kimyasalların yayılma ve patlama özellikleri, doğal afet, sabotaj olasılıklarını dikkate alarak acil durum ve tahliye planları, yangın tahliye planları yapacaklar ve bu durumlarda görevli olanlar dışında kalan çalışanları, önceden belirlenmiş güvenli yerlere ayrıca talimat beklemeksizin çekilmeleri doğrultusunda talimatlandıracaklardır.
Tehlike sınıfına göre işyerlerinde her 30, 40 ve 50 çalışana karşılık biri “acil durum ve kurtarma” diğer “yangın ve tahliye” konularında olmak üzere en az iki destek elemanı, asli görevleri yanında gereksinim doğduğunda görev yapmak üzere eğitecek ve yeteri kadar donatacaklardır.
Kurtarma ve yangın tahliye tatbikatları yapılacaktır. İlk yardım yönetmeliği çerçevesinde tehlikeli ve çok tehlikeli işyerlerinde her 10 personel, az tehlikeli işyerlerinde ise her 20 personel karşılığında ilk yardım elemanı görevlendirerek onu eğitecek ve donatacaklardır.
İşçi temsilcileri ve görevlendirmeler
Çalışanlar, kendi aralarından çalışan temsilcisi seçeceklerdir. İşletmenin büyüklüğüne göre en az bir en çok 6 çalışan temsilcisi seçilecektir.
Çalışanlar seçmiyorsa, işveren çalışanlar arasından çalışan temsilcilerini görevlendireceklerdir. Çalışan temsilcileri de, çalışanlarla işveren arasında öneri getirme, önlem alınmasını isteme konusunda yetkili olacaklar, iş sağlığı ve güvenliği kurullarının doğal üyesi olarak görev yapacaklardır.
Bu görevlerini yapmalarından dolayı hakları kısıtlanamayacaktır. İşyerinde sendika varsa sendika temsilcileri çalışan temsilcisi olarak da görev yapacaklardır.
Soma'da yangın söndürülmeden...
Ayrıca Kanun, yakın, ciddi bir tehlikenin varlığını gören çalışanların bu durumu işverene varsa iş sağlığı ve güvenliği kuruluna bildirme, bunların konuyu derhal inceleyerek çalışanlara yazılı olarak yanıt verme, iddia haklı ve önlem alınamamışsa, çalışana da işi bırakarak, acil durum planları çerçevesinde önlemler alınıncaya kadar emniyetli alana çekilme hakkı veriyor.
Hatta, kanun tehlike yakın, acil ve önlenemez nitelikte ise, yukardaki usule de uymaksızın çalışanın plan gereği emniyetli alana çekilebilmesine olanak tanıyor.
Üstelik önlemler alınıp yeniden çalışmaya başlayıncaya kadar çalışanlara iş görmeksizin ücretleri çalışılmış gibi aynen ödenecek ya da işverenin emsal bir işyerinde benzer olması kaydıyla iş verilecektir (m.13).
Soma maden ocağında ileri sürüldüğü gibi yangın daha önce başlamışken söndürülmeden işbaşı yaptırılmış ise, işbaşı yapıldığında hava ölçümleri tehlike sınırındaysa ya da bu durumların anlaşıldığı an itibariyle iş görmekten kaçınma yetkisinin kullanılması gerekirdi.
Sendikanın bulunduğu bir işyerinde bu hakkın kullanılmamasının açıklanması zorlaşmaktadır.
Yükümlülüklerle ilgili 38 yönetmelik
6331 sayılı Kanunca belirlenen ve özet olarak verilen söz konusu yükümlülüklerin yerine getirilmesi ile ilgili olarak 38 yönetmelik çıkarıldı.
Maden alanında alınacak önlemler bağlamında düzenlenmiş özel bir yönetmelik ve ekinde, (a) Yeraltı ve yerüstü maden işleri ile sondajla maden çıkarma işlerinin yapıldığı işyerlerinde uygulanacak asgari özel hükümler( ek-1), (b) Yerüstü maden işlerinin yapıldığı işyerlerinde uygulanacak asgari özel hükümler ( ek-2), (c) Yeraltı maden işlerinin yapıldığı işyerlerinde uygulanacak asgari özel hükümler (ek-3) ve (ç) Sondajla maden çıkarılan işyerlerinde uygulanacak asgari özel hükümler (ek-4) belirlenmiştir.
ILO 176
6331 sayılı Kanun, yönetmelik ve alınacak önlemlere ilişkin listeler bağlamında gelişmiş bir mevzuatla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Hatta, çokça adı geçen ve 1995 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) kabul ettiği 176 sayılı Madende İş Sağlığı ve Güvenliği içerikli uluslararası sözleşmenin yasadan ileri hükümler içermediğini vurgulamak gerekiyor.
Nitekim 176 sayılı sözleşme; işverenlere, kazaları önlemek için her türlü önlemi alma, işçileri bilgilendirme, eğitme, riski kaynağında bertaraf etme, güvenli çalışma sistemleri tasarlama, kaza riskleriyle ilgili işçileri bilgilendirme ve kaza olduğunda gerekli tıbbi yardıma ulaşmalarını sağlama yükümlülükleri getiriyor. İşverenler, kaza sonrasındaki sağlık ve kurtarma etkinliklerinin kalitesinden de sorumlu olacaklardır.
ILO 176; hükümetlere de, teknik kılavuzların hazırlanması, denetimlerin düzenlenmesi, denetimlere ilişkin gerekli yasal düzenlemelerin sağlanması ve kazaların etkili soruşturulması gibi yükümlülükler getiriyor. İşçilere ve temsilcilere de kazaları, riskli durumları işverene bildirme, güvenlik ve sağlıklarına ilişkin koşullara dair bilgi edinme, güvenlik ve sağlık önlemlerinin karar süreçlerine katılma gibi haklar ve yükümlülükler veriyor.
6331 ve ILO 176
Özetle, ILO 176'da 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun ötesinde bir içerik söz konusu değildir.
Onaylanmış Sözleşmelerle ilgili olarak Bakanlığın yükümlülüğü de, yapılan uygulamalar hakkında ILO’ya yazılı bilgi vermekten ibarettir.
Yoksa, sıklıkla anlaşıldığı gibi ILO‘nun işyerlerini sözleşme bağlamında denetleme yetkisi bulunmuyor. Kaldı ki, 1995'de hazırlanan 176 sayılı sözleşmenin içeriği ve yaklaşımı 2003'te yürürlükten kaldırılan 1475 sayılı İş Kanunundan farklı ancak, aynı yıl yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu ve nihayet 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunundaki düzenlemelerle aynıdır.
Kaldı ki, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, yönetmelikleri, önlem listeleri, tebliğler ve rehberler, ILO sözleşmelerini dikkate alarak Avrupa Birliği'nce (AB) kabul edilmiş yönergeler çerçevesinde hazırlandı.
AB yönergelerindeki bazı deregasyonlar (farklı yaklaşım hakkı) hariç AB ülkelerinde uygulanan mevzuata paralel düzenlemelerdir.
Sığınma odaları
Bu bağlamda örneklendirilecek olursa, medyada, basında çokça adı geçen ve bazı yetkililer tarafından da söylenen, sığınma odalarıyla ilgili olarak “mevzuatta yeri yok” açıklamaları geçerli değildir.
6331 sayılı Kanuna göre işverenler, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri sürekli değerlendirerek alınabilecek her türlü önlemi almak zorundadırlar (m.4/1-a;5/1-d,f,g).
Buna göre “sığınma odaları” üstelik bilinen bir önlem olduğundan Soma maden işletmesinde de uygulanması gerekirdi. Hatta, iş denetimlerinde bu eksiklik vurgulanarak yerine getirilmesi istenebilirdi.
Sendikanın durumu
Üstelik 2012 yılında yeniden düzenlenen 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş sözleşmesi Kanunu ile, işçi temsilcileri ve işyerinde çalışan sendika yöneticileri için getirilmiş ciddi iş güvencesine karşın (m.24), sendikanın bulunduğu bir işyerinde sendikanın etkinliğinin tartışılır düzeyde kalması düşündürücüdür.
Sendikal örgütlenmeyle ilgili olarak ileri sürülen zorluklar da sonucu mazur gösteremeyecektir.
Genelde bağıtlanmış toplu iş sözleşmelerini incelediğimizde iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin özel düzenlemelerin bulunmadığı, genellikle Kanundaki iş sağlığı ve güvenliği hükümlerinin uygulanacağına yönelik vurgulamaların bulunduğu görülecektir.
Kaldı ki sendikaların 1980 öncesinde var olan ve en doğal örgütlenme hakkı olan, uygulanmayan çalışma koşullarının uygulanmasını isteme bağlamında yasal greve çıkma hakkı veren “hak grevi” isteminin 6356 sayılı Kanun yasalaşırken,güçlü bir şekilde gündeme getirildiği de izlenememiştir.
''Soma'' ve ölümlü iş kazaları nedenleri
Bu bilgiler çerçevesinde bizdeki ölümlü iş kazalarının neden ardı arkası kesilmiyor sorusunun yanıtını vermek gerekirse özetle,
* Temelde, sermaye-emek çatışması, daha fazla kar amacı, maliyeti düşürme hedefi ve bu hedefin karşına örgütlü bir mücadelenin güçlü bir şekilde konulamayışı,
* Riskli olmasına bakılmaksızın asıl işin bölümler olarak alt işverenlere devredilebilmesi,
* Uzun çalışma süreleri ve işin yoğunluğunun iş riski olarak algılanmaması, zaman kaybı endişesiyle önlemlere dikkat edilmemesi (1.5 milyon ton kömür üretimi yerine 3.5 milyon ton kömürün çalışan sayısı yeteri kadar artmadan çıkarılması),
* İşverenlerin bilgilendirme yükümlülüğü bulunsa da, çalışanların yasal haklarını ve sorumluluklarını bilmemeleri,
* Kuralları ve koruyucu ekipmanları sıkıcı, daraltıcı bulma nedeniyle uymama ve kullanmama eğilimi,
* Geleneksel, “bir şey olmaz” mantığı (Trafik kuralları evrensel olduğuna göre neden bizde inanılmaz ölümlü trafik kazaları oluyor),
* İş denetiminin niteliksel yetersizliği (müfettiş sayısının mevcut işyeri sayıları karşısında yetersiz olduğu söylenerek işin niceliksel yanına dikkat çekiliyor. Soma maden işletmesinde denetim sayısı itibarıyla yetersizlik söz konusu değil. Esasen bakılması gereken yön, denetimin niteliksel yanı olmalıdır. Örneğin, işyerlerini belli periyotlarla ziyaretler yerine, belli alanlardan ve alandaki işyerlerinden sorumlu iş müfettişleri yaklaşımı gibi),
* İş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve madenlerde teknik nezaretçiler bağlamında oluşturulan iç denetimin güçsüzlüğü, iş kaybı endişesi,
* İş sağlığı ve güvenliği kültürünün kesinlikle gelişmemiş olması iş kazalarının nedenleirni oluşturuyor.
Ne yapılmalı?
Dolayısıyla işverenleriyle, çalışanlarıyla, sendikalarıyla tüm tarafların sürekli olarak bilinçlendirilmesi, bilgilendirilmesi, eğitilmesi, teşvik edilmesi ve uygun mekanizmaların kurulması sağlanarak iş sağlığı ve güvenliği kültürünün geliştirilmesi ve bazı düzenlemelere yer verilmesi gerekiyor.
Uzman, hekim ve teknik nezaretçiye güvence
İş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve madenlerde teknik nezaretçilerin özlük hakları ve iş güvenceleri güçlü bir şekilde koruma altına alınmalıdır.
Ücretlerin işveren dışında oluşturulacak havuzdan ödenmesi yaklaşımı içinde kurulan iş ilişkisinde de benzer baskıların olmayacağını düşünmek olası değildir.
Nitekim yargıda yer alan “bilirkişilik” müessesesinde ücret mahkeme tarafından belirlenerek taraflardan bağımsız olarak ödendiği halde, benzer sorunlar yaşanabiliyor.
Bu nedenle, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve teknik nezaretçilerin ücret, çalışma koşulları ve iş güvencesinin (haklı nedenler olmadıkça iş sözleşmesinin feshedilememesi, rızası dışında iş değişikliğinin yapılamaması, işe iade koşulunun tek yol olarak hayata geçirilmesi, işe iade edilmedikçe ücret ve diğer haklarının ödenmesine devam edilmesi gibi) İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu ile Maden Kanununda güçlü hale getirilmelidir.
Sürekli denetim mekanizması
İş güvenliği uzmanları ile işyeri hekimlerinin ve madenlerde teknik nezaretçilerin yükümlülüklerini yerine getirdiklerini kontrol altında tutacak sürekli denetim mekanizması geliştirilmelidir.
Aksi takdirde, iş risklerini tespit ve alınacak önlemlerin belirlenmesi ve uygulanmasında söz konusu profesyonel çalışanların yetkilerini ve yükümlülüklerini yerinde kullanıp kullanmadığının saptanabilmesi ancak işyerinde iş kazasının yaşanmasına ya da işyerinde yapılacak iş denetimindeki kontrole kalacaktır.
Bu iki durum hariç Kanunda, söz konusu çalışanların süreç içerisinde yetki ve yükümlülüklerini yerinde kullanıp kullanmadıkları hususunu denetleyen başka bir mekanizma bulunmadığı için görevlerin gerektiği gibi ve zamanında yerine getirilmesinde, bir baskı ile karşılaşmaksızın da olsa ihmaller, eksiklikler, işi zamana bırakmaların gündeme gelmesi söz konusu olabilecektir. Nitekim, iş riski değerlendirmelerinin masa başından yapıldığı gözlenmektedir. Bu nedenle İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Maden Kanununda gerekli mekanizmalar kurulmalıdır.
Çalışma süresi ve yoğunluk
Çalışma sürelerinin uzunluğu ve işin yoğunluğunun fiziksel bir iş riski olduğu bilinmeli ve önlenmelidir.
Soma Maden İşletmesinde 1.5 milyon ton kömür üretilmesi beklenirken 3.5 milyon ton kömür üretilmesinden söz ediliyor.
Yasal sürenin üstünde çalışma olmadığı varsayılsa bile yeteri kadar eleman artırımı yapılmadan üretimin arttırılması,yoğun iş hacmi ile çalışıldığını gösteriyor.
Bu durumda, zaman kaybına yol açılmaması için bazı önlemler alınmayabilecek, ötelenebilecek veya ihmal edilebilecektir. Bu nedenle uzun süreli ve yoğun çalışmalar iş riski olarak görülerek, çalışanların sağlık ve güvenliklerini koruyacak çalışma şekline dönülmesi istenmelidir.
Rödovans = Taşeronluk
Madenlerde uygulanan rödovans uygulaması, esasen İş Kanununda tanımlanan alt işverenliğin yani taşeronluğun ta kendisi olduğundan, özellikle riski yüksek yer altı madenciliğinde rödovans uygulaması yeniden değerlendirilmelidir.
Taşeronluk yasaklanmalıdır
Madenlerde ve tüm riski yüksek işlerde asıl işin bölünerek alt işverenlere verilmesi yasaklanmalıdır
Farklı bir konu olmakla birlikte ilerde gündeme geleceği anlaşılan Nükleer Santral işletmelerinde de yardımcı işler dahil santralın tümünde alt işverenlik yasaklanmalıdır.
İş denetimi yöntemi, niceliksel değil niteliksel bağlamda geliştirilmelidir. (DK/BA)
* Doğan Keskin, emekli işbaş müfettişi