Boğaziçi Soma Dayanışması* olarak katliamın ikinci ayında yeniden Soma’daydık. İş güvenliği, sendika, çevre köylerdeki tarım, kadınların durumu gibi sorunsalları anlamak için görüşmeler yaptık. Bu yazıda işçilerin ruh halleri ve söylediklerinden çıkardığımız “değersiz hissetme” meselesine dikkat çekmek niyetindeyim.
Soma kömür üretti. Ölümüne üretti. Döngü değişmedi. “Kömür, kömür, kömür… Para, Para, Para”. Ölüm(ün)e üretmek tuvaletin olmadığı, her yerin tuvalet olduğu şartlarda oldu. Yemek molasının olmadığı, dökülen tozlar nedeni ile hiçbir yemeğin evden alındığı haliyle yenmediği yerlerde. Feci iş kazalarına rağmen üretimin durdurulmadığı yerlerde. K.’nın sözleriyle “Yanda ölüm olsa da devam eden” üretimle oldu. İnsanın bütün ihtiyaçlarının kömürle iç içe geçtiği bir yerde; tek amacın kömürü taşıyan bantların durmaması olduğu bir yerde kendinizi kömür gibi görmeye, kömürü çıkaran aletlerin bir uzantısı gibi görmeye başlamanız kaçınılmaz.
Evet, işçiler değersiz hissediyorlar; çünkü ölümle yaşamın arasındaki o gri çizgide olduklarını çok iyi biliyorlar. Bedenleri zaman ve mekanın tam kestirilemeyen bir yerinde sanki. Yerin altına girmek biraz ölü olmak demek. 18 yıllık bir işçinin şu ağır sözlerinin anlattığı gibi : “Madenden çıktığında geçmiş olsun denir. Geçmiş olsun ancak hasta birisine söylenir. Başka hangi meslekte insanlar birbirine söyler bunu?”
Değersiz hissetme durumunun bu son cinayetten önce mi, sonra mı yaşanmaya başladığından emin değilim. Ama Soma işçisi madenin zaten her an patlayabileceğini bilmesi, her hafta birer-ikişer işçilerin ölmesi bunun çok da önemli olup olmadığını düşündürüyor insana.
Bir grup maden işçisi ile sohbet ederken 19 yaşından beri kömür çıkartan A. nın ağzından birden şu cümle çıkıverdi: “Maden işçisi yaşıyorsa fazlalıktır, tesadüftür…”
Fazlalık.
Bu fazlalık ne demekti? Her şeyin ve herkesin hiyerarşilere ve yerlerine iade edildiği polis düzeninde sayıma dahil edilmemek. Sayılmayanlar. Sayılamayanlar. Sayılmak için. “Köle”, “köpek”, “katır”... Madencilere göre bunlar “gibi” çalışılacaklar. İşçilerden neredeyse hiçbirinin geçen 120 güne rağmen 301 rakamına inanmadığına şahit olduk. Bütün ilişkilerin kömür ve para ilişkisine dönüştüğü bir yerde, üretimin ölümle iç içe geçtiği bir yerde hangi etik saydırabilir onları? Geçmiş ve geleceğin kömüre sabitlendiği, ikisinin birden yerin altına doğru, vakumlanıyormuş gibi tek bir olasılığa doğru çekildiği bir yerde: sonsuz şimdi, sonsuz kömür. Mesela 1.5 milyon ton kömür kapasitesi olan madenden doğrudan devlet teşviki ile yılda 3.8 milyon ton kömür.[1]
Geçmiş kömüre nasıl sabitlenir? Bunun yanıtını Soma’nın civar köylerine gittiğimizde anlayabiliyoruz. İlçeye 16 km uzaklıktaki Akçaavlu köyü savaştan önce boşaltılan köyleri andırıyor. 250 haneden 150’si göç etmiş. Köydeki kahvelerde kimsecikler yok. Bakkalların bazıları kapatılmış. Şu an 43 yaşında olan mevcut köy bakkalı “ Benden küçük sadece 3-4 anne/baba var” diyor. Köyün çoğunun maden, termik santral için Soma’ya göç ettiğini anlatıyor. Düğün gününün akşamında Soma’ya taşınan birçok gencin hikayesinden de anlaşılacağı üzere genç insanlar buralarda geçinemiyor; civarda bilinen “en iyi işe” gitmek zorunda kalıyor. Köylülerin hemen hepsinin söylediğine göre, evlenebilmek için de “maden gibi sigortalı bir iş şart koşuluyor”.
Köyde eskiden tütün, domates, pamuk gibi ürünler çokça yetiştirilirmiş. Ancak 2000li yıllardan itibaren gerçekleşen özelleştirmeler, tütüne yönelik kota, ürünlerden devlet desteğinin çekilmesi, mazota yapılan zam, çiftçinin hibrid tohumlara mecbur bırakılması tarımı genç nüfus için geçim kaynağı ve uğraş olmaktan çıkarmış. Köydeki başka birine gençlerin tarımla uğraşıp uğraşmadığını sorduğumuzda, Soma’da kömür taşıyan kamyonlarda çalışırken geri dönen oğlunu gösterip “Artık ne anlar ki bu tarımdan? Bilmez ki nasıl yapılır nasıl edilir? Ama kamyonu, şoförlüğü bilir”. Madencilerin yer altında yüz yüze olduğu ölüm şeyler (kullanılmayan tarım aletleri), mekanları, deneyim bilgisi ve buralardaki yaşam cevheri/enerjisi için de geçerli. Uğrayıp görüşebildiğimiz Karaçam, Dualar, Ularca köylerinin durumu da aynı.
Gelecek zaten 10 binden 40 bin TL’ye kadar olan borçlar ve kredilerle kapatılmış durumda. İşçilerin deyimiyle “Burada bankalar tefeci gibi çalışırlar”. Çekilen krediler çoğunlukla evin ihtiyaçları, ev eşyaları için. Köyden taşınma durumunda olduğu gibi, borçlar ve mecburen madene yönelmeleri aile kurumu ile doğrudan ilgili bir şey. Çoğu işçi bütün olanların farkında. “3S: Sermaye, Sendika, Siyaset (AKP)” diye tanımladıkları ölüm düzeninin kendilerini bilerek ölüme ittiğinin farkında. Ama sermaye ve devlet için “zapt etmenin yolu” yine aileden, geçim derdinden geçiyor.
Soma’daki iş cinayetinin ardından madende ölen işçilerin bir kısmının Suriyeli mülteciler olduğu söylentisi hayli konuşuldu. Mültecilerin kölece çalıştırılması ve devletin gözünde her an öldürülebilir ya da öldürülmesi sorun edilmeyebilir oldukları bilgisini reddetmek adına değil, ama böyle bir söylentinin ardında devletin ‘kendi’ yurttaşını öldürmesini kabullenememe gibi bir düşüncenin izlerini bulmak da mümkün: “Bir devlet halkına bunu nasıl yapabilir? Yapsa yapsa başka bir halktan olana karşı, ‘kaçak’, ‘sınırdışı’ olana karşı” yapılabilir.” Sınır’da öldürülebilir olmanın ‘kolaylığını’ Rojava sınırında katledilenlere karşı –en azından batı’daki- tepkinin azlığı üstünden bile okuyabiliriz. Devletin hesap sorulabilecek hiçbir mekanizma bırakmayışından ve ‘vatandaş kurgusuna’ ikna edilenlerin hesap sormayışından okuyabiliriz.
Başka bir maden işçisi Sefa Köken’in bir TV programındaki yanıtı mültecilik-işçilik ayrımının nasıl olduğuna işaret eder nitelikte: “Bölgede Suriyeli işçi çalıştırılmasına gerek yok. Zaten Türkiye’de herkes Suriyeli, herkes mülteci.”
Özetle, eğer ki Soma özelinde sermaye ve AKP’nin topyekun taşeron düzeninden işçiler için hesap sorulup, adalet tesis edilecekse, katiller ve onlara yol verenler bu ‘değersiz hissetme’ durumundan dolayı da sorumlu tutulmalıdırlar. (ZG/HK)
* Fotoğraf: Yasin Akgül
[1] Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu 2012 Yılı Faaliyet Raporu, Ankara, 2013
* http://bogazicisomaya.blogspot.com.tr/