Samsunda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Demokratik Sol Parti (DSP), Saadet Partisi (SP), İşçi Partisi (İP), Büyük Birlik Partisi (BBP) ve Cumhuriyetçi Demokrasi Partisi (CDP) tarafından oluşturulan Samsun Ulusal Güç Birliği ulusal egemenliği ve bağımsızlığı ilgilendiren konularda ortak tavır alacak ( ) Dönem sözcüsü (BBP İl Başkanı) Balcı, açıklamasında Ülkemizi tehdit eden, askerlerimizi esir alma noktasına gelen milli birlik ve beraberliğimizi yok etmeyi amaçlayan emperyalist güçlere karşı yeniden Kuvayı Milliye ateşini yakarak tam bağımsız Türkiyeyi yeniden kurmak için ulusal güçler olarak birlikte hareket etmek karar ve azmindeyiz dedi
Haberi okuduktan hemen sonra kurulan bu güzide birlike Milliyetçi Hareket Partisinin (MHP) neden katılmadığını ölesiye merak etmeye başladım. Olası nedenler ardı ardına bilincime düşmeye başladı: Acaba Samsunda MHPnin aktif bir teşkilatı olmayabilir miydi? Belki de MHP yönetimi ile, kurulan birlikin sözcüsü arasında tabana oynama açısından bir kişisel sorun yaşanmıştı? Veya belki de birlik; MHPnin yakın dönem önce hükümette sürdürdüğü politikaları, Kuvayı Milliye ateşini yakma noktasından uzak olduğunu tespit ederek onu dışlamıştı?...
Hiç şüphesiz ki, sizlerin de aklına onlarca olası neden gelebilir. Ama sizin ve benim aklıma gelen nedenlerin tümünün hiçbir önemi yok. Çünkü üçüncü bin yılda, Türkiye adını verdiğimiz bu güzelim topraklarda, siyasi çizgisini sol olarak belirleyen parti ya da partilerin ülke ve dünyaya dair söylem ve eylemleri ırkçı ve şeriatçı örgütlenmelerle buluşuyorsa; onlarla omuz omuza durmaktan imtina etmiyorlarsa; yukarıdaki nedenlerin bir önemi olabilir mi? Yaşanan bu tablo; solun çürüdüğünün, tavandan tabana akıl tutulması yaşadığının, rotasını kaybettiğinin kanıtı değil midir?
Böylesi bir sol neden benim gibi bir yurttaşa umut olsun? Ben neden böylesi bir sola oy vereyim? Bu ülkenin sol partileri, Adalet ve Kalkınma Partisinin (AKP) yurt genelinde bu kadar büyük bir çoğunluğun onayını nasıl aldığını merak ediyorlarsa aynayı kendilerine çevirmek zorundadırlar. Köktendinci bir gelenekten gelen, ülkede yaşayan insanlara yoksulluk dışında bir kazanım getirmeyecek olan neoliberal bir sağ parti karşısında bu kadar acınacak duruma düşen solun kendisine özeleştiri getirme zamanı artık gelmiştir.
Solu fraksiyonlaştırmadan, ekonomik indirgemeciliğe tabi tutmadan, eşitlik, özgürlük ve barış idealine ulaşmayı, sınırsız ve sınıfsız bir dünya kurmayı amaçlayan düşün sistemi olarak tanımlıyorsak ne işimiz olabilir o karanlık birlikin içerisinde? Geleceğin özgür, eşit ve adil toplumunu ırkçı ve şeriatçı ittifaklarda mı arayacağız? Yeni Maraşlar, Fatsalar, Madımaklar dışında bir gelecek sunabilir mi bize o güç birliği?
Hâl böyle ise sorulara yanıt üretmek zorundayız:
* Gündelik hayatın kendisi üzerine onlarca söz söyleyen ve devrimi gündelik hayatta yaşanacak değişimlerdir diye tanımlayabilmiş bir düşün sistemi nasıl olur da gündelik hayatın kendisinde yoktur.
* Emekçileri, işçileri, yoksulları, ezilenleri, mağdurları, yoksunları örgütlemeyi amaçlayan sol, nasıl olur da bu insanlarla temasa geçmez.
* İnsanlığın tüm evrensel değerlerini yok etmeye kararlı piyasa rekabeti karşısında insanca dayanışmayı, kar hırsı yerine insani ihtiyaçların karşılanmasını yerleştirmeyi savunan sol, nasıl olur da toplum içerisinde dayanışma ağları kurmaz.
* Egemenler ve muktedirler karşısında yasaksız bir siyaseti kendi siyasetinin temel öğesi yapmak yerine yasakları savunmaya kalkışır. İnsanların bireysel inançlarını yada inançsızlıkları tanımak yerine reddeder, onların eğitim hakkından uzak tutulmasını onaylar. Askeri bir anayasanın ilkeleri arkasına sığınır. Halkın özgürce seçtiği vekilleri parlamentoda değil de içerde tutan bir yapılanmayı savunur.
* Egemenlere tabi olmak adına Kıbrısta kendi halkının dahi tepkisini alan siyasi tıkaçlara destek olur. Çevre ülkelerle ve tüm dünya ile olan temasını dostluk temeli üzerinde değil de korku ve tuzaklar üstüne kurar.
* Kendi yaşadığı coğrafyada ötekileştirilen kimliklere uzak durur. İnsanın ve toplumun yüksek menfaatleri adına ötekinin dilini/kimliğini/cinsel yönelimini/vicdani ret hakkını.. özgürce yaşayabileceği bir toplumsal hayatı kurmak yerine devletin yüksek menfaatlerine sarılır.
* Nasıl olur da; acı ve kan dolu bir geçmişin yaralarını sarmak için Meclisine gönderdiği solcu vekilleri genel af tasarıları hazırlamaz. Birçok sıkıntılı yönü olsa da eve dönüşe onay vermez. Bireyin egosunu yok ederek onu teslim almayı amaçlayan, onun düşüncesine kilit vurmaya kalkan cezaevi sistemine karşı alternatif geliştirmez.
* Hangi sol ilkeye dayanarak ülkesinin demokratikleşme yönünde atacağı adımlara Artık başka pakete gerek yok diyerek karşı çıkar. Yüzlerce solcu öğretim üyesini sadece düşünceleri nedeniyle derdest eden YÖK gibi antidemokratik bir kurumun arkasında durur
Tüm bu sorular ve daha yüzlercesi hayatın bize sorduğu sorulardır. Sorulara yanıt üretemezsek; onları görmezden gelirsek; ne bu ülkenin ne de dünyanın geleceği üzerine etkimiz olmayacaktır. (BB)
* Osman ELBEK; Gaziantep SSK Hastanesi Hekimi