Liderlik böyle... Ya iktidar? O kimi kimden uzaklaştırıyor, ya da kimi kime yaklaştırıyor? Gözlemler ve deneyimler onu gösteriyor ki, Batı toplumlarında iktidar, Sosyal Demokratları, Sol'dan uzaklaştırıp Sağ'a yaklaştırıyor. Sol söylemlerle süsledikleri seçim meydanlarını, süslü koltuklara ve kurşun geçirmez arabalara ulaştıkları andan itibaren unutuyorlar. Bazıları bunu, iktidar hep gerçeklerin aynasıdır, muhalefet ise masallardaki büyülü ayna ya da iktidarın sorumluluğu, muhalefet etmeye benzemez türünden savlar öne sürerek, meşrulaştırmaya çalışıyor.
Sağanak yağışlı sol, çok yağışlı sağ
Almanya'nın bugünkü siyasal hava durumuna bakıldığında, durum bundan farklı değil, bütün barometreler, üç yılı aşkın süredir iktidarda bulunan Sosyal Demokrat (SPD) ve onun koalisyon ortağı Yeşiller/Birlik 90'ın, sol söylemlerinde alçak, Sağ söylemlerinde ise yüksek basıncı gösteriyor.
Az bulutlu ve sağanak yağışlı Sol politika, kapalı ve çok yağışlı Sağ politika... görünen gerçeklik ve günlük yaşama yansıma bu.
İşverenlere vergi indirimi, işçilere sıfır artışlı toplu sözleşme, Nazizmi ve ırkçılığı savunan eski ve neo-faşist gruplara "topluma yeniden kazanma projeleriyle" hoşgörü, göçmenlere"ya uslu durun, ya da geldiğiniz ülkeye geri dönün çağrısı".
Göçmenlere yapılan saldırılara karşı yeterli önlemleri almamak, saldırıya maruz kalanları, "bu ülke size çok şey borçlu" yollu sözlerle avutma denemeleri...
İsteyen inebilir
Direksiyonda, kendisini tek adam ilan eden ve eski 68'li olmakla övünen sosyal demokrat Başbakan Schröder, muavin koltuğunda eski 68 eylemcisi olmaktan rahatsız Dışişleri Bakanı Yeşil Joschka Fischer...
Schröder direksiyonu sağa kırdıkça, Fischer'in partisinden bazı homurtular yükseliyor. "Bu bizim gitmek istediğimiz yol değil, hemen inelim".
Kaptan, hemen frene basıyor, araba duracakmış gibi oluyor ve muavin altındaki koltuğu kaybetme korkusuyla , "bu Parti'ye ihanettir, çevre politikasında elde edilen kazanımların kaybedilmesini istemektir" dedikten sonra, "haydi, şimdi isteyen inebilir" diye bağırıyor. Önce inme tehdidinde bulunanların bir çoğu, Yeşil politikaya ihaneti (!) göze alamadıkları için arabada kalmaya devam ediyorlar. Böylece araba, kaptan ve muavinin emin ellerinde, kazasız belasız Sağ'a yaklaşmaya devam ediyor.
Ancak sağ şerit boş değil, iktidar arabasının tam gaz üstlerine geldiğini gören, Sağ'ın esas ve hakiki sahipleri, bu durumdan hiç de hoşnut değiller. Televizyon programlarını kullanarak, SPD ve Yeşillerin şerit ihlali yaptıklarını, SPD'nin, sol şeritten ayrılıp, sağ şeride geçtiğini, Yeşillerin, çevre yolundan ayrılıp, iktidar sokağında arabasını park etmek için uğraştığını, halka duyurmaya çalışıyorlar.
Ancak iktidar rüzgarını arkasına alan, SPD ve Yeşillerin, Sağ'a doğru dümen kırmaya devam etmeleri, Sağ'ın "hakiki" ve gerçek sahibi olan kardeş partiler, Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Hıristiyan Sosyal Birlik'i (CSU) başka önlemler almaya zorluyor.
Bayan Merkel açıklayınca
CDU ve CSU yaklaşan düello tarihini de göz önüne alarak, Sağ kulvarı korumak için, içlerindeki en sağcı Şövalyeyi, Federal Şansölye Schröder'e karşı aday gösteriyorlar.
Gerhard Schröder'e karşı Edmund Stoiber... Sağcı politikalarıyla, bir seçimi daha kazanmak isteyen SPD'li başbakana karşı, Kardeşler ittifakının küçük kardeşi CSU'lu politikacı ve Bavyera eyalet başbakanı, aşırı sağ politik görüşlerin keskin kılıcı Stoiber...
Sağın bu kılıcı kınından sıyırması pek kolay olmadı. Schröder'e karşı hangi kılıcın çekileceğine dair tartışmalar, CDU ile CSU arasında önce küçük çaplı bir söz düellosu ile başladı.
CDU'nun kadın başkanı Angela Merkel seçimlerde başbakan adayı olacağını açıklar açıklamaz, CSU da kendi parti başkanlarının, başbakan adayı olmak istediğini açıkladı.
Kadın yalnızlaştırma
Bu açıklamaların ardından, basında, karşılıklı söz düellosu giderek alevi büyüyen bir yangına dönüştü. Angela Merkel, kendi partisi içindeki, Stoiber yanlılarını "Parti başkanı benim ve kardeş partilerini büyük partisi olarak, partinin kimi aday göstereceğine ben karar veririm" diyerek geri adım atmaya zorlarken, CDU'nun eski başkanı ve 16 yıllık başbakan Helmut Kohl'u sevenler grubu, Merkel'den hesap sorma zamanının geldiğine karar verdiler.
Kohl'un, adları kendisinde saklı, verdikleri bağışlar, İsviçre'de bankalardaki gizli hesaplarda kayıtlı yardım sevenleri açıklamaması üzerine, "Kohl bunları açıklamalıdır" diyerek, parti tabanında kendisine bir destek yaratan Merkel'in, parti başkanlığına yükselmesini önleyemeyen Kohl yandaşları, bir kadının başkan olduğu partide politika yapmanın dayanılmaz acısını içlerine gömerek, hesaplaşma zamanını beklemeye başlamışlardı.
Merkel'in politikasını "yumuşak ve silik" bulduklarını her fırsatta tekrarlayarak, Sağ politikanın bir kadın tarafından yürütülemeyeceği mesajını vermeye çalışıyorlar ve Merkel'i, erkek egemen anlayışın egemen olduğu CDU içinde yalnızlığa mahkum etme planlarını kademe kademe hayata geçiriyorlardı.
Merkel'in her uzlaşma arayışı, bu arayışı yansıtan ve basında yer alan demeçleri, bu grubun sert eleştirileriyle karşılaşıyordu. Zoraki kabullendikleri bir durumdan ve aynı zamanda bir kadının liderliğinde politika yapan erkek olma "utancından" kurtulmak için, Merkel'in adaylığını açıklaması en uygun fırsat olarak değerlendirildi ve hemen harekete geçildi.
Erkekler "utanç"tan kurtuluyor
Merkel'in yoluna devam edebilmesi ve Stoiber'e karşı üstünlük sağlayabilmesi için gereksinim duyduğu parti desteği, eyaletler düzeyinde yürütülen kampanyalarla engellendi.
Merkel, adaylığını onaylatmak için tüm eyalet başkanlarının katıldığı toplantıda, yalnızlığını görerek, yarıştan çekilmeye karar verdi. Bu kararının ardından, 22 Eylül 2002'de yapılacak seçimlerde kardeş partilerin başbakan adaylığını kahvaltı masasında Stoiber'e ikram etti.
Birinci raundu kazanan Kohl yanlıları, kamera karşısında, "Merkel, çok cesur, çok çok akıllı bir karar vermiştir" türü konuşmalar yaparak, yarışı kaybetmiş birini teselli etmeye çalıştılar. Oysa asıl istedikleri, Merkel'in kaybettiği birinci raunddan sonra, partideki desteğinin kalmadığını görerek, ikinci raund başlamadan havlu atıp ringden çekilmesiydi.
Kim daha sağcı
Ancak şu anda böyle bir durum söz konusu değil, eğer seçim sonuçları, istenilen düzeyde başarılı olmazsa, başarısızlığın faturası Merkel'e çıkartılarak, havlu atmasının isteneceği kesin. Kadın başbakan adayından kurtulanların, kadın başkandan da kurtulmak için sabırsızlandıklarını söylemek mümkün...
Beklenen Schröder ve Stoiber düellosu, Almanya'da girilen seçim döneminin sıcak geçeceğinin habercisi. Tüm gözlemcilerin ortak kanısına göre, bu düelloda, siyasi ve ekonomik sorunlardan çok, bir kez daha azınlıklar üzerine yapılan polemikler ön plana çıkacak. Kim daha sağda? Schröder mi, yoksa Stoiber mi? (HO/NM)