Bazılarının iddia ettiği gibi, 5 Aralık 1934'te kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi "Türk kadınlarına dünya kadınlarından çok önce verilmiş bir lütuf" değildir.
Evet, kadınlara seçme ve seçilme hakkı, Japonya ve Fransa'da 1945'te, İsviçre'de 1971'de verilmiş olsa da, örneğin, Yeni Zelanda'da 1893'te, Avustralya'da 1902' de, Finlandiya'da 1906'da, Norveç'te 1913'te, Moğolistan ve ABD'de 1920'de, Britanya'da 1928'de verilmişti.
Gerçekte, 1870'lerden 1923'e kadar 100'e yakın örgüt kuran, 30'dan fazla dergi yayınlayan bir kadın hareketinin olduğu bu topraklarda, 1934 yılı hiç de erken bir tarih değildi. Üstelik kadınlara seçme ve seçilme hakkı iddia edildiği gibi armağan edilmemiş, aksine Cumhuriyet'in kadınları bu ve benzeri hakları Cumhuriyet'in erkeklerinden söke söke almışlardı.
1872-1907 tarihleri arasında örgütlenen 50 grevden dokuzu kadınların çalıştığı çeşitli iş kollarında gerçekleşmişti. Örneğin Feshane grevinin örgütleyicisi ve yürütücüsü, Rum ve Ermeni toplumuna mensup 50 kadın işçiydi. Yüzlerce kadın, 22 Ağustos 1876 tarihinde dönemin başbakanlığı olan Babıâli'ye yürüyerek sadrazama bir dilekçe sunmuş ve uzun zamandır ödenmeyen ücretlerinin bir an evvel ödenmesini istemişlerdir.
27 Ocak 1873 tarihinde, tersane işçisi kadınlar, burada çalışan babalarına ve eşlerine destek vermek amacıyla, onlarla birlikte dayanışma grevine çıktılar. Tramvay grevinde eşlerine destek veren kadınlar ise, tramvay seferlerine engel olmak için ölümü göze alıp rayların üzerlerine yattılar. 1900'lü yılların başlarında günde 16 saat çalışıp 40 para veya 2 kuruş alan bir kadın işçi, günlük ücretiyle fiyatı 5 kuruş olan bir ekmek bile alamıyordu.
Bu kötü koşulların üzerine bir de o yıllarda yaşanan kıtlık ve açlık eklenince, 25 Haziran 1908'de 50 kadar kadın harekete geçip Sivas Belediye Başkanı'nın evini taşlayıp, buğday depolarını yağmaladı. 1908, zor ve kötü şartlardaki çalışma koşullarına tepkinin iyice şiddetlendiği, grevlerin dalga dalga yayıldığı bir yıldı. Bu dalga içinde yüzü aşkın grev örgütlendi. Bunlardan kırka yakını ise kadınların çalıştığı gıda, tütün, dokuma gibi iş kollarında yapıldı.
İşçi olarak grev komitelerinde yer alan kadınlar olduğu gibi, grevci eşlerine destek olup, onların yanında yer alarak dayanışmaya giren kadınlar da vardı. Örneğin, 1 Ekim 1908 tarihinde yapılan İzmir-Aydın demiryolu grevinde, işçilerle, güvenlik güçleri arasındaki çatışmaya kadınlar da katılmıştı. 1910 yılında, Bursa'da greve giden 30 bin işçiden çoğu kadındı. Bilecik'te de bin ipek işçisi greve gitmişti.
Kimliklerini gizleyerek yollamış olsalar da, ilk kadın mektupları, yayın hayatına 1869 yılı Haziran ayında başlayan haftalık Terakki gazetesinde yayınlanmıştır. Örneğin bir yazar, vapurlarda kadınlara ayrılan yerlerin kötülüğünden yakınarak, erkeklerle aynı bilet parasını ödeyerek vapura bindikleri halde neden kötü yerlerin kendilerine verildiğini sormuş, okuma yazma bilmeyen bir kadın ise başkasına yazdırdığını söylediği mektubunda erkeklerin birden fazla kadınla evlenmesini sorgulamıştı.
İlk kadın dergisi ise, Terakki gazetesinin 1869 yılında 48 sayı olarak çıkardığı, Terakki-i Mukadderat dergisidir. Bu dergide, genellikle Batı'daki feminist hareketle ilgili bilgiler aktarılıp, kadınların eğitim görmesinin önemi üstünde duruldu ve yine kadınlardan gelen mektuplara yer verildi. Yazıların genellikle imzasız olarak çıktığı 1875 tarihli Vakit yahut Mürebbi-i Mukadderat dergisi ile Ayine dergisinde ise evlilik, eşlerin görevleri, çocuk bakımı ve terbiyesi gibi konulara değinildi.
İstanbul-Üsküdar'da Matmazel Zabel Hancıyan ve arkadaşları tarafından "Azkaniver Naayuhyaç Ingerut- yan" adıyla kurulan dernek, Anadolu'daki Ermeni kadınların eğitimi için 15 yıldan çok faaliyet gösterip tam 23 okul açmıştı. Benzer yardım örgütlerinin onlarcası da Müslüman kadınlar tarafından kurulacak ve belki de bu gelenek yüzünden, toplumda kadınların sadece yardım örgütlerinde çalışabileceği gibi yanlış bir izlenim oluşacaktı.
İstanbul'da Mayıs 1880'de yayınlanan Aile adlı dergi, kadınları aile, kadın, çocuk ve ev işleri gibi konularda bilgilendirmeye çalışmıştı. Dergide imza kullanılmadığı için, yazıların tümünün Şemseddin Sami tarafından yazıldığı iddia edilmişti. Yine İstanbul'da, Ocak 1882'de yayınlanan İnsaniyet adlı kadınlara yönelik bir dergide ise kadınlardan gelen mektupların yanı sıra yayıncısı Mahmud Celaleddin'in yazıları da yer almıştı.
Kasım 1882'de yayına başlayan ve kadın yazarların çoğaldığı aylık Hanımlar dergisi, ev idaresine ilişkin bilgiler verdiği gibi, edebi yazılara ve tarih konularına da yer ayırdı, yabancı dil öğrenmenin önemi üstünde durdu.
1887 yılına gelindiğinde ise, erkeklerin çıkardığı, ya da erkeklerin de yazdığı kadın dergilerinden sonra, yazarlarının tamamı kadınlardan oluşan Şükûfezar (Çiçek Bahçesi) isimli bir kadın dergisi yayınlandı. Dergi, önsözünde amacını şu sözlerle açıklamıştı: "Biz ki saçı uzun aklı kısa diye erkeklerin alaylı gülüşlerine hedef olmuş bir taifeyiz. Bunun aksini ispat etmeye çalışacağız. Erkekliği kadınlığa, kadınlığı erkekliğe tercih etmeyerek, çalışmanın doğru yolunda mümkün olduğu kadar ayak direten olacağız".
Aralarında Münire ve Fatma Nevber gibi yazarların bulunduğu, kendilerini baba ya da koca adlarıyla değil, yalnızca kendi adlarıyla tanıttıkları bu derginin sahibi de bir kadındı: Arife Hanım.
Mürüvvet gazetesinin kadınlara yönelik çıkardığı Mürüvvet adlı dergi, Şubat 1887'de yayın hayatına başladı. Dergi, eğitime öncelik vererek kız okullarının durumunu irdelediği gibi, aynı zamanda Şair Nigar Bint-i Osman ve Şair Leyla gibi ilk edebiyatçı kadınların yapıtlarına yer verdi. Hatice Semiha ve Rebia Kamile tarafından 1889'da yalnızca bir sayı olarak yayınlanıp kapanan Parça Bohçası adlı iki aylık dergi ise ev işleri, çocuk bakımı, aşçılık ve pastacılık gibi konuları işlemişti.
Başyazarı ve yazı kadrosunun neredeyse tamamı kadın olan ve 1895-1908 arası tam 604 sayı yayınlanarak en uzun soluklu dergilerden biri olma özelliğini kazanan Hanımlara Mahsus Gazete, yayın hayatına Eylül 1895'te başladı.
Osmanlı siyasetinde önemli bir yer işgal eden Selanik'te de çeşitli kadın dergileri yayınlandı. Bunlardan ilki Eylül 1908'de yayınlanmaya başlayan Demet dergisiydi. Dergide ünlü erkek yazarların yanı sıra Halide Edip, İsmet Hakkı, Fatma Müzehher gibi kadın yazarların yazıları da yer aldı. İsmet Hakkı Hanım kadınların ikincil olmaktan kurtulmalarını istediğini yazdı. Dergide feminizm kavramı tartışıldı ve kadınların mesleki olarak sınırlandırmalarına tepki gösterilerek, kız okullarına da fen dersleri konması gerektiği vurgulandı.
Kadın adlı dergi ise Ekim 1908'de haftalık olarak yayınlanmaya başladı. Selanik'te çıkan diğer bir kadın dergisi olan Kadın, Ekim 1908 ile 1909 yılları arasında yayınlandı. Bu dergi, özellikle eğitim ve toplumsal yaşama katılım açısından kadın konusu üstünde durdu; batılı kadınların kazandıkları haklarla ilgili Osmanlı kadınını bilgilendirdi.
İttihat ve Terakki, 1908'de iktidara gelince, kadınlara yönelik çeşitli dernekler kurdu. İttihat ve Terakki Kadınlar Şubesi, Teali-i Vatan Osmanlı Hanımlar Cemiyeti, Osmanlı Kadınları Terakkiperver Cemiyeti bunlardan bazılarıydı. İttihat ve Terakki Kadınlar Şubesi'nin 40 kadın üyesi vardı ve bu kadınlar, mektupların gazetelere gizlice dağıtılmasında önemli sorumluluklar üstleniyorlardı. Osmanlı Kadınları Terakkiperver Cemiyeti, Fatma Pakize Hanım tarafından Mayıs 1909'da kuruldu. Aynı yıl, Halide Edip tarafından kurulan Teali-i Nisvan Cemiyeti'nin başlıca amacı ise kadınları toplumsal hayata hazırlamaktı.
Musavver Kadın, haftalık dergi olarak Nisan 1911'de; Kadın adlı dergi, on beş günde bir olarak Ağustos 1911'de yayınlanmaya başladıktan sonra, Osmanlı döneminin en uzun süreli ve en etkili kadın dergisi Kadınlar Dünyası Nisan 1913'te yayınlandı. İlk yüz sayı günlük olarak, daha sonra haftalık olarak (savaş yıllarında ara verildiyse de) 1921 yılına dek dokuz yıl çıkarıldı. Derginin sahibi Nuriye Ulviye Mevlan'dı. Yazı kadrosu, hatta mürettipleri bile kadın olan bu dergi, "Kadınların hak ve hukuku tanınmadıkça erkek yazılarına yer verilmeyeceği ilkesini" kabul etmişti. Özellikle okur mektuplarının önemli bir yer tutuğu dergi, aynı zamanda dönemin feminist söylemini anlama açısından da önemli bir yere sahipti.
Kadınların faaliyetlerinde 1913 yılı örgütlenme bakımından çok verimli bir yıl oldu. Nisan ayında, Osmanlı Türk Hanımları Esirgeme Derneği, Nezihe Muhiddin tarafından, Mayıs ayında ise kadınların hak ve özgürlük taleplerini gündeme getirip, feminizm sözcüğünü kullanmaktan çekinmeyen Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-u Nisvan Cemiyeti, Nuriye Ulviye Mevlan tarafından kuruldu. Bir Fransız heykeltıraşın karısı olan Madam Pompard'ın kurduğu Arbeilles'de (bal arıları) faaliyetine aynı dönemde başladı.
Başyazarı Nigâr Hanım olan Kadınlık adlı haftalık dergi, Kadınlar Alemi adlı edebi, sosyal, resimli dergi; sorumlu müdürlüğünü Zaime Hayriye Hanım'ın yaptığı Siyanet adlı aylık dergi, yine kadınlara yönelik, ilmi, fenni, edebi ahlaki, felsefi mecmua Seyyale ile sahibi Nigâr Cemal olan Kadınlık Duygusu, 1914 yılında yayınlanmaya başlayan dergilerdi.
Osmanlı Kadınları Çalıştırma Cemiyet-i Islamiyesi, Enver Paşa'nın himayesinde, dönemin erkek bürokratları tarafından Ağustos 1916'da kurulmuştu. Dernek aracılığıyla kadınlar gönüllü olarak askere alınmış ve geri hizmette çalıştırılmak üzere oluşturulan Kadın İşçi Taburlarında görev yapmışlardı. Müslüman Kadın Birliği ise Süleyman Paşa'nın kızı Mediha Süleyman tarafından 1918 yılında kurulmuş, daha sonra barış çabaları için adını Sulhperver Türk Kadınları Cemiyeti olarak değiştirmişti.
On beş günde bir çıkan Genç Kadın adlı derginin Ocak 1919'da yayın hayatına başlamasının hemen ardından, Şubat 1919'da Sedat Simavi tarafından İnci adlı aylık kadın dergisi çıkarıldı. Sabiha Sertel ise aynı yıl yayınladığı Büyük Mecmua isimli dergideki yazılarıyla, kadın haklarını feminizme çok benzer bir şekilde savundu ve erkeklere karşı "kadınlık sınıfı"nın taleplerini dile getirdi.
1919 yılında kurulan Asri Kadın Cemiyeti'nin amacı, kadınların fikri ve toplumsal düzeyini yükseltmek iken, Kürt kadınlarının haklarını savunan Teali-i Nisvan da Nisan 1919'da İstanbul'da kuruldu. Hemen ertesi sene de Çerkes kadınları bilgilendirmek amacıyla Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti kuruldu. Dernek, aynı zamanda Diyane isimli bir de dergi çıkarıyordu.
Tüm bunlar olup biterken, Türkiye Komünist Partisi delegesi Naciye Hanım, 1920'de Bakü'de düzenlenen Komünist Enternasyonal'in Doğu Halkları 1. Kongre- si'nin 7. oturumuna katılmış, Doğulu kadınların hak talepleri üzerine Türkçe bir konuşma yapmıştı. Bu talepler beş maddeden oluşuyordu: Mutlak hak eşitliği, kadının erkeklerle birlikte bütün eğitim kurumlarından eşit şekilde yararlanması, kadının ve erkeğin evlilikte eşit olması, poligaminin (çok eşlilik) ilgası, kadının istisnasız tüm kamu görevlerine ve yasama meclislerine kabulü, tüm köy ve kentlerde kadın haklarını koruma komitelerinin kurulması. Naciye Hanım, her ne kadar unutturulmaya çalışılsa da, 1920 yılında işgale karşı düzenlenen meşhur Sultanahmet Mitingi'nin de konuşmacıları arasındaydı.
İzmir'de Ocak 1923'te düzenlenen 1. İktisat Kongresi'ne yedi işçi, biri çiftçi olmak üzere sekiz kadın delege katıldı. İlk günkü oturumu 500 kadının izlediği kongrede, kadın işçilere doğum öncesi ve sonrasında sekiz haftalık izin verilmesi, kadınların madenlerde çalıştırılmalarının yasaklanması, işyerlerinde emzikhaneler açılması gibi çok önemli kararlar alındı. Kongre'nin 4 Mart 1923 günü gerçekleştirilen kapanış konuşmasını ise Rukiye Hanım yapmıştı.
Ülkemizdeki ilk kadın partisi olan Kadınlar Halk Fırkası, İstanbul'da Haziran 1923'te kuruldu. Ancak 1909 tarihli Seçim Kanunu'nda kadınlara oy hakkı tanınmadığı için valilik partinin kuruluşuna onay vermedi. Partinin kurucuları arasında Nezihe Muhiddin (başkan), Nimet Remide (ikinci başkan), Şükûfe Nihal (genel sekreter), Kıbrıslı Aziz Hanım, Seniye İzzettin (muhasebeci), Zeliha Ziya, Matlube Ömer (veznedar), Halet Şükrü, Muhsine Salih, Seniye Emrullah Tuğrul, Naile Vehap, İffet İhsan vardı. Partinin başlıca amaçları arasında, kadın temsilcileri meclise göndermek ve kadınların sosyal ve ekonomik sorunlarını çözmekti. Yasal olarak kuruluşuna Cumhuriyet yönetimi tarafından da izin verilmeyen parti, 5 Şubat 1924'te kapatılınca, faaliyetlerine Türk Kadınlar Birliği adıyla devam etti. (HA/ÇT)
* Bu yazıyı Hüseyin Aykol'un "Aykırı Kadınlar" kitabından aldık (sayfa 11-18).
** "Aykırı Kadınlar, Osmanlı'dan Günümüze Devrimci Kadın Portreleri", Hüseyin Aykol, İmge Kitabevi Yayınları / İnceleme-Araştırma Dizisi, Haziran 2012, 231 sayfa.