Malumunuz, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası (DB) yıllık toplantılarına yarın (6 Ekim) İstanbul'da başlarken sokaklar IMF-DB karşıtı gösterilere sahne oluyor. Eylem denince "eylemci"den başka bir de akıllara "polis" geliyor.
Geçen günlerde, son IMF karşıtı eylemlerden birinde, bize anlatılan hikayeye konu olan polis memuru bilmediği bir dilde slogan atıldığını duyunca bir aktivistin yanında alıyor soluğu ve soruyor: "Bu slogan da neyin nesi?". Aktivist "Bu slogan İngilizce'dir, kapitalizm karşıtıyız anlamına gelir" diye cevap verirken polis devam ediyor sormaya: "Niye İngilizce slogan atıyorsunuz?.
"Çünkü IMF ve DB sadece Türkiye'de değil, uyguladıkları politikalar nedeniyle tüm dünyada protesto ediliyor. Biz de İstanbul'daki eylemleri uluslarası bir zemine çevirmek istiyoruz, aramızda uluslararası platformdan pek çok aktivist var" cevabını alan polis "Biz size uluslararası polis getiriyor muyuz da siz bize uluslararası eylemci getiriyorsunuz!" diye çıkışıyor.
"Eşcinsel olmayanlar dağılsın!"
Bu anekdot eylemlerde anlatılıp gülüşülürken son yapılan Onur Yürüyüşü'nden başka bir "garip" polis tepkisi hatırlanıyor.
İstiklal caddesinde geçen Haziran'da yapılan LGBTT Onur Yürüyüşüne binlerce kişi katılmış, Taksim Meydanı'nda polisle bir saati bulan bir pazarlık yapılmıştı da o kargaşanın içinde polis kortejin önündekileri kastederek hoparlörle şöyle bağırmıştı: "Eşcinsel olmayanlar dağılsın!"
"Ben de haber geçiyorum bacım"
Ahmedinejad'ın seçimleri kazanmasının ardından İstanbul'da yaşayan İranlı öğrenciler seçimleri boykot etmek için bir basın açıklaması düzenlemişti, açıklamanın ardından basın metnini almak için davrandığımda polisle aynı kağıdı tutmuş ve vermemekte direnmiştim. Onun da kağıdı bırakmadığını görünce "Ben haber yapıyorum, bu açıklama gazetecilere dağıtılıyor, bırakır mısınız?" dediğimde şöyle bir yanıt almıştım: "Kusura bakma bacım ben de merkeze haber vereceğim, acelem var".
"Yedi'de" mi "yedi de" mi, hangisi?
Ekonomik krize, hükümetin paketine karşı yurttaşın taleplerini savunan "7. paket kampanya"sının ilk eylemi Taksim'de yapılmış ve yedi kişi ellerinde "Yedi de bitsin yedide bitsin" yazılı pankart tutarak gerçekleştirmişlerdi ki o sırada arkamda duran polis "merkeze" şöyle bilgi geçiyordu: "Komiserim tam olarak yedi kişiler, evet komiserim. Ye-di-de-bit-sin-yedi-de-bit-sin diyorlar. Hayır komiserim 'yedi de bitsin yedide bitsin'(!). Yani şöyle diyorlar komiserim; yedi de bitsin (Bitmedi tabii ki bu konuşma biraz uzadı)".
"Birinci sayfa mı üçüncü sayfa mı"
Yıllar önce 8 Mart'tan da unutamadığım bir tepki var: Sloganlardan biri "Üçüncü sayfa güzeli, arka sayfa güzeli olmak istemiyoruz"ken sivil polis olduğunu tahmin ettiğimiz birkaç erkek şöyle seslenmişti: "Birinci sayfaya giremedik diye mi üzülüyorsunuz, cık cık".
Sadece polisin değil eylemlere katılmayıp o sırada oradan geçen vatandaşların kimi tepkileri de tuhaf oluyor bazen.
Geçen yıl 1 Mayıs'ta Cihangir'de barikat kurulmuş, polis tankla Sıraselviler'den aşağı iniyor, gaz bombasından göz gözü görmüyor, her taraf duman içinde ve genç bir kadın o atmosferde bir yere gitmeye çalışırken telefonla konuşuyor: "Biber gazı atıyorlar, saçım, makyajım bozuldu."
"Barikat yok!"
Yine son günlerde duyduğumuz bir başka eylem incisi ve yine polisten geliyor:
"Yürüyüşlerde sıklıkla atılan sloganlardan biridir "barikatı aç" sloganı. Bir grup polis de yürüyüşü izliyor. Aralarından biri sloganı duyunca yürüyenleri uyarıyor: "Arkadaşım barikat marikat diyorsunuz, yok öyle bir şey, yanlışlık olmasın, biz barikat kurmadık!"
"Rahat olun ben de karşıyım"
Madem IMF ile başladık IMF ile son verelim.
Eylem izlemeye giderken polis tarafından "soluk soluğa koştukları için şüpheli şahıs" oldukları gerekçesiyle gözaltına alınan DİHA muhabirlerinden Uygar Gültekin komiserle aralarında geçen diyaloğu şöyle aktarıyordu:
"Komiser yanımıza geldi ve 'IMF'ye karşı mısınız?' diye sordu. Biz ne olduğunu anlamaya çalışırken, 'rahat olun, ben de karşıyım' dedi." (EZÖ)