Bir grup gazeteci ile birlikte seçim için Diyarbakır’daki son günümüzde dört günlük sokağa çıkma yasağının ardından Sur ilçesine girdik.
Dört günlük yasağın kalkmasının ardından Sur'da karşımıza kurşun ve roketlerden kaynaklanan delikler, milliyetçi sloganlar yazılmış duvarlar ve devlet şiddetini anlatan tanıklıklar çıkıyor.
Yasağın kalkmasının ardından günün erken saatlerinde Surlular hasar tespit yaparak güne başlıyor. Hala elektrikleri yok. Evlerin camları kırık, duvarlarda kurşun ve roket izleri var.
Dükkanların vitrinleri ise paramparça. Esnaf kendileri sokağa çıkamazken güvenlik güçlerinin dükkanlarında dört gün boyunca yiyip içtiğini, yerlere izmaritler attıklarını anlatıyor.
İlçe sakinlerinin çoğu, fırsat buldukları an evlerinde ayrılmışlar. Dolayısıyla evlerindeki hasarı ilk defa görüyorlar. Evlerinden çıkamayanlar ise dört günü, en güvenli yer olan banyolarda geçirmiş.
Sur içine doğru ilerlerken mahalleli ilk olarak bizi camiye yönlendiriyor. Fatih Paşa (Bıyıklı Mehmet Paşa-Kurşunlu) Camisi 1500’lü yıllarda yapılmış bir cami. Bugün caminin duvarlarında kurşun izleri var.
Caminin yüzü ise üç hilal çizilmiş “Türkün gücünü göreceksiniz” yazılı duvara bakıyor. Yazının sokağa çıkma yasağından önce olmadığını, yasak esnasında çizildiğini öğreniyoruz.
Evlerin duvarları delik deşik, iki evde roket ile delik açılmış. Mahallelilerden Fehmi Baltık mutfağındaki dışarıya hava veren iki borunun çıktığı deliklerin polislerde “İçeride biri var” şüphesi yarattığını, evinin ondan saldırıya uğradığını söylüyor.
Mutfakta ocağın hemen çaprazında roket girişini görmek mümkün.
Baltık'ın komşusu Güllü Çınarlı da neler olup bittiğini görmek için cama yaklaştığında üstüne ateş açıldığını, kurşunların eteklerine düştüğünü anlatıyor. Çınarlı bunun üzerine tüm apartman toplanıp bina dışına çıkmak istediklerini ancak polislerin üzerilerine ateş açması üzerine yeniden apartmana girdiklerini, bir süre sonra yeniden deneyip polislerden izin alarak Sur'dan çıktıklarını aktarıyor.
Dillerde ise özellikle iki isim dolanıyor. 12 yaşında ekmek almaya çıktığında başından vurularak öldürülen Helin Şen ile güvercinleri beslemek için evinin damına çıktığında vurularak öldürülen ve bedeni damda bekletilen 27 yaşındaki Halil Tüzülerk.
Aslında bu iki kişiyi, kente ilk geldiğimiz gün, yani sokağa çıkma yasağının üçüncü gününde, öldürülenlerin isimleri daha açıklanmamışken duymuştuk. O zaman Sur’un dışında çatışmaların devam ettiği haberini almış, silah seslerine şahit olmuştuk.
Bugün Sur’un içine girdiğimizde, sokağa çıkma yasağı boyunca mahallede kalanlardan farklı şeyler duyuyoruz.
Helin Şen’in vurulduğu sokaktaki fırının sahibi Cuma günü mahallede çatışan gençlerin çekildiğini söylüyor. Gençlerin gelmesinin ardından panzerin mahalleye girdiğini, rast gele ateş açtığını, keskin nişancılarınsa sokağa çıkanları hedef aldığını aktarıyor.
Fırıncı, sokağa çıkma yasağının ikinci gününde silah seslerinin durması üzerine insanların ekmek almak için evlerinden çıktığını, Helin Şen’in de duvar dibinden fırına doğru gelirken panzerden açılan ateş sonucu başından vurulduğunu söylüyor. “Daha sonra fırına girip bizi zorla dışarı çıkardılar, ekmekleri bile pişirmemize izin vermediler. Kimse ekmek alamadı” diye ekliyor.
En büyük öfke Helin Şen’in ölümüne yönelik. Kim ile konuşsak mutlaka önce “Cuma gününden sonra kimse çatışmadı. Polis rastgele evlere ateş açtı, sokağa çıkanlara ateş etti” diyor. Bunun yanı sıra polislerin bazı evlere girip odaları dağıttıkları, hane sakinlerine silah doğrulttukları da aktarılanlardan.
En çok hasarın yaşandığı Hasırlı Mahallesi’nde roket atılan evlerden birinin sakiniyle konuşuyoruz. Ev sahibi eşi ve geliniyle beraber yaşadıklarını, çocuklarının o sırada Sur dışında olduğunu anlatıyor. 45 yaşındaki ismini vermek istemeyen ev sahibi polislerin evlerine girip kendisini, eşi ve hamile gelinini avluya çıkarıp üzerlerine silah doğrulttuklarını, odalarına girilerek etrafın dağıtıldığını söylüyor.
Mahallede konuştuğumuz çok sayıda kadın, polislerin kendilerine küfrettiğini aktarıyor.
Haliyle sorumlu olarak kimi gördüklerini, nasıl bir çözüm istediklerini öğrenmek istiyoruz. Verilen cevapların çoğu çözüme dair umutsuz, ama yine de gidip oy vereceklerini anlatıyorlar. Kime oy vereceklerini açıkça söylemeseler de AKP’ye vermeyeceklerini ekliyorlar.
24 yaşındaki Surlu bir kadın ise tutuklanan HDP’li belediye başkanlarını hatırlatarak “Gençlerimizi, belediye başkanlarımızı tutuklamamaları için bu hendekler kazıldı. Ama hendekler varken burada sosyal yaşam devam ediyordu. Saldırıların ardından insanlar dışarı çıkamadı. Eğer bu tutuklamalar olmasaydı hendekler zaten kazılmazdı. Biz öz savunma hakkımızı kullandık” diyor.
Barış ve çözüme dair umutsuzluğunu ifade eden kadın oy verip vermeyeceği hakkındaki soruma ise “Sandıkları kaçırmaya çalıştılar. Ama ben tabii ki demokratik hakkımı kullanıp oy vereceğim” cevabını veriyor.
60 yaşındaki İbrahim Akgül ise sorumlu olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı gösteriyor. Akgül 40 yıldır mücadelenin içinde olduğunu, 12 Eylül’de Diyarbakır Cezaevi’ne mahpus kaldığını belirterek şöyle devam ediyor:
“Biz barıştan, demokrasiden başka bir şey istemiyoruz. Başkası için istediğimiz eşitliği, özgür yaşamı kendi halkımız için de istiyoruz. Kürt, Türk, Ermeni, Yahudi beraber yaşamak istiyoruz.” (EA)
Sur'da Sokağa Çıkma Yasağı |
Diyarbakır Valiliği, merkez Sur İlçesi’nin Cevatpaşa, Dabanoğlu, Fatihpaşa, Hasırlı, Savaş, Cemal Yılmaz mahallelerinde ve Gazi Caddesi ile Yenişehir İlçesi’nin Feritköşk ve Dicle mahallerinde 10 Ekim Cumartesi günü saat 05.00’ten itibaren sokağa çıkma yasağı ilan etmişti. Dört gün boyunca süren 13 Ekim’de kalkan sokağa çıkma yasağında bir çocuk iki kişinin öldürüldüğü biliniyor. Ancak ölüm ve yaralananlara ilişkin kesin bilgi henüz açıklanmadı. |
* Bu gezi P24 koordinatörlüğünde gerçekleşti.
TIKLAYIN – Diyarbakır'ın Gündemi Seçim Değil
TIKLAYIN – Diha Haber Müdürü Çelik: Baskı Artıkça Dayanışma da Artıyor
TIKLAYIN - Diyarbakır'ın HDP, AKP ve CHP'li Adayları Anlatıyor