Mikhail Gorbaçov 1985 yılında Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin (SBKP) Genel Sekreteri oldu. Sovyetler Birliği Gorbaçov yönetiminde kabuk değiştirecek ve 20. yüzyılın en önemli değişimlerinden biri bütün dünyayı sarsacaktı.
Gorbaçov Sovyetleri Birliği’nde (SB) köklü değişimler yapılmasını ve bunları hayata geçirebilmesi için Soğuk Savaş’ın sona ermesi gerektiğine inanıyordu. ABD'ye Soğuk Savaş'ın karşılıklı olarak sona erdirilmesi için çağrıda bulundu. BD yönetimi ve Pentagon bu çağrıya kulak asmadılar. Onlara göre Sovyet tehdidi her an artarak devam ediyordu.
Ancak Gorbaçov'un Soğuk Savaşı sona erdirmek yolunda attığı kararlı adımlar sonucunda 1987’de Doğu Avrupa'daki orta menzilli nükleer silahların ortadan kaldırılması için ABD ile SB arasında anlaşma imzalandı.
Gorbaçov bir yıl sonra karşılıksız olarak, Doğu Avrupa'daki 500 bin Sovyet askerini geri çekeceğini, 1989’da da Afganistan'daki Sovyet güçlerinin ülkeyi terk edeceğini ilan etti.
Yeni “düşman/lar”
Sovyet tehdidi ortadan kalktığında CENTCOM (ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı) işlevsiz hale gelecekti. Amerikan halkından savaş için toplanan vergileri meşrulaştırmak için CENTCOM'un mutlaka yeni bir tehdit bulması gerekiyordu.
Wolfowitz'in daha önce de belirttiği gibi Irak yeni düşman olarak ilan edilebilirdi. Bunun gerekçesi ise Irak'ın Basra Körfezi’ndeki en büyük askeri güç haline gelmiş olmasıydı. ABD Irak'a karşı Suudi Arabistan'ın yanında yer almalıydı.
1989 yılının sonuna gelindiğinde, ABD ordusu Soğuk Savaş’ın sonunda elinde kalan tanklar ve modası geçmiş ağır silahlarla baş başa kaldı.
Soğuk Savaş'ın bitmesi ABD'ye ulusal güvenlik kavramını yeniden düşünmek ve kurmak için eşsiz bir fırsat yaratmıştı.
Ne var ki bu fırsat kullanılmadı ve ABD yeni bir düşman veya düşmanlar yaratmak için kolları sıvadı.
Pan-İslamcı hareket
“Amerika’nın özel operasyon elemanları Müslüman dünyasından Afganistan’daki cihat hareketi için savaşçılar bulmak için sefeber oldular. Oysa 'cihat' kavramı Müslüman dünyasında uluslararası bir silahlı mücadele aracı olarak 10. yüzyıldan beri kullanılmıyordu. Kavram, Amerika’nın gayretleriyle diriltilip Pan-İslamcı bir kimliğe büründürüldü.
"ABD, Afganistan’da SB’ne karşı verilen savaşı bir Müslüman cihadı olarak komünizme karşı kullanmayı büyük bir fırsat olarak gördü. Bu nedenle Müslüman dünyasının dört bir yanından mücahitleri savaşmak için bu ülkeye getirdi.
"Ben Cezayir’den, Sudan’dan, Suudi Arabistan’dan, Mısır’dan, Ürdün’den, Filistin’den uçaklar dolusu savaşçının nasıl geldiğini gördüm. Bu insanlar getirildiler, ideolojik bir eğitimden geçirilip silahlı mücadelenin erdemli bir eylem olduğuna inandırıldılar. Böylece ABD kendi eliyle, uluslararası Pan-İslamcı bir cihat hareketi yarattı."
İkbal Ahmet, “Usama Bin Laden bundan sonra yaşayacaklarımızın bir işaretidir.”
Mücahitlere yardımlar
Afganistan'da Sovyet güçlerine karşı mücadele eden mücahitlere yardım etmek fikri Carter döneminde başlamış, daha sonra da devam etmişti. Reagan 1985 yılında Afgan direniş hareketlerine Sovyet helikopterlerine karşı kullanmak üzere Stinger füzeleri verme kararını aldı.
Bu karar, Demokratlar tarafından da desteklendi. 1980'lerde ABD'nin Afgan mücahitlere verdiği destek 5 milyar doları bulmuştu.
Reagan döneminde Sovyetler Birliği’ni yaralamak için kullanılan Afganistan sonunda ABD'yi yaralayan bir araca dönüştü.
Afganistan da serpilip gelişmeye başlayan selefi-cihatçı hareketleri doğru okuyamayan ABD yaptığı yardımlarla hem Afganistan hem de komşu ülke Pakistan'daki radikal İslamcı hareketlerin gelişip serpilmesine ve Pakistan'ın nükleer silahlara sahip bir devlet haline dönüşmesine neden oldu.
Afganistan'a destek projesinin tek yöneticisi ve sahibi CIA idi. CENTCOM ve Pentagon bu operasyonlarda rol almadılar.
“Operation Cyclone” bir CIA projesi olarak hayata geçti ve 1989’da son Sovyet askeri Afganistan'dan ayrılırken CIA “Biz kazandık” yorumunu yaptı.
ABD gerçekten kazanmış mıydı?
Harabeye dönen ülke
ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin önde gelen zaaflarından biri olan bir sorunu çözmeye çalışırken ikinci bir sorun yaratmak, üçüncünün de tohumlarını atmak Afganistan örneğinde çok belirgindir.
Afganistan’da ABD'nin yanı sıra koalisyonda yer alan diğer ülkeler olan Mısır, Suudi Arabistan, Çin, İsrail ve Britanya arasındaki ilişki aslında bir düşmana karşı kurulmuş karşılıklı çıkarlara dayalı oportünist bir ortaklıktı.
Bu ülkelerin hiçbirinin ne Afganistan'la ne de Afganistan halkının yararına olacak yaptırımlarla en ufak bir ilgisi yoktu.
Savaş öncesi 15 milyon nüfusa sahip ülkede 1.5 milyon insan savaşta öldü, 6 milyon insan göçe zorlandı. Halk bu süreçte büyük bir yoksulluğa, zorunlu göçlere ve Taliban'ın vahşi yöntemlerine terk edildi.
Yerleşim yerleri yerle bir edildi, kadınlara karşı korkunç baskılar uygulanmaya başladı. Bir zamanlar doğasıyla, insanlarıyla güzel bir ülke olan Afganistan, sadece eski fotoğraflarda yaşayan bir harabeye döndü.
Yaşasın vekalet savaşları!
CIA sözcüsü Robert Graves “Sovyet sonrası Afganistan'ın çirkin olacağını biliyorduk” dediğinde başka bir gerçeği bilmiyordu, ya da bilmezden geliyordu; Afganistan bütün dünyayı tehdit edecek şiddet hareketlerinin yuvası olmuştu.
Sovyet askerlerinin ülkeyi terk etmesinden sonra bir konuşma yapan yeni ABD Başkanı George. W. Bush (baba Bush) Afganistan'da savaşın bütün izlerinin silineceğini ve ABD yardımlarının devam edeceğini söyledi.
1992 yılında ülkedeki değişik muhalif güçler arasında şiddetli bir iç savaş çıktı. ABD kendisini, Sovyetler Birliği’ni sürüklemek istediği bataklıkta buldu.
1998’de CIA'nin yaptığı Operation Cyclone'un isim babası ulusal güvenlik danışmanı Zbigniew Brzezinski'nin bir basın toplantısında yaptığı konuşma her şeyi çok güzel açıklıyordu: “Dünya tarihi açısından hangisi daha önemli? Sovyetlerin çöküşü mü, Taliban mı?”
Afganistan iç savaşı 1996’ya kadar sürdü ve bu sürecin sonunda Taliban ülkenin büyük bir kesimine hakim oldu.
ABD ise çok memnundu. Sonuçta bütün bunlar tek bir ABD askeri ölmeden gerçekleşmişti. Yaşasın vekalet savaşları!
Libya: “Terörizmi destekleyen devlet”
Libya'nın ABD için petrol dışında, fazla bir stratejik değeri yoktu. Ama devlet Başkanı Muammer Kaddafi, “deli bir köpekti” ve icabına bakılması gerekiyordu.
ABD Dışişleri Bakanlığı 1979’da yaptığı bir değerlendirmede Libya'yı “terörizmi destekleyen bir devlet” olarak tanımladı.
Reagan, Libya'ya bir ders verilmesi gerektiğini düşünmeye başladı ve Pentagon'a bu konuda bir askeri strateji geliştirmesi için talimat verdi.
“Terörizme açık destekleri olan ülkelere karşı her türlü askeri aracın da kullanılacağı” aktif bir politika söz konusuydu.
Bu kararlar alınırken askeri olmayan çözümler üzerinde hiç durulmadı, alternatif stratejiler de söz konusu olmadı.
6. Filo devrede
1985 yılına gelindiğinde Libya'nın sponsoru olduğu bir dizi şiddet hareketi yapıldı. Hizbullah, Atina'dan Roma'ya giden bir TWA uçağını kaçırdı, Achilles Lavro adlı bir yolcu gemisi FKÖ tarafından rehin alındı, Roma ve Viyana havalimanlarına saldırılar yapıldı.
Filistin direnişi içinde şiddet hareketlerinin baş kurucularından olan Abu Nidal açıkça Libya tarafından destekleniyordu. 1986'da Reagan artık Kaddafi'ye iyi bir ders verilmesi gerektiğine karar verdi ve ABD 6. Filosunu Sidra boğazına yolladı.
Mart 1986’da ABD iki Libya petrol tankerini batırdı ve karada bulunan bir radar istasyonun imha etti.
Kaddafi’ye ders
5 Nisan 1986'da, Batı Berlin'de ABD askerlerinin gittiği bir diskoda patlatılan bomba iki askerin ölümüne ve en az 12’sinin yaralanmasına neden oldu.
ABD bu olaydan Libya'yı ve Kaddafi'yi sorumlu tuttu. Pentagon derhal gereken dersi vermeliydi. Reagan bir basın toplantısında Kaddafi'den “Ortadoğu’nun deli köpeği” olarak söz etti.
“El Dorado Kanyon Operasyonu” böyle başladı. Reagan bu operasyonun Kaddafi'ye iyi bir ders olmasını istiyordu, ama başkomutan daha ikircikliydi, “suçluyu cezalandırırken, masumları korumalıyız” diyordu.
Ne var ki bu dilek gerçek hayatta uygulamak söylendiği kadar kolay değildi.
NATO ülkeleri arasında bir tek Britanya operasyona katılmayı kabul etti. İtalya ve İspanya ülkelerindeki ABD üslerinin kullanılmasına izin vermediler. Fransa ABD uçaklarının kendi hava sahasını kullanmasına karşı çıktı.
Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) bu döneminde insanların öldürülmesi henüz standart bir uygulamaya dönüşmemişti. O dönemde ABD yasaları siyasi cinayetleri yasaklıyordu, bu nedenle Kaddafi'nin öldürülmesi söz konusu değildi.
El Dorado Kanyon Operasyonu
14 Nisan 1986'da El Dorado Kanyon operasyonu başladı. Hedefler askeri kamplar, hava alanları ve Kaddafi'nin kendi yaşadığı Aziziye Barakaları idi. Hiç kuşkusuz İsrail dışında başka bir ülke bu çapta bir operasyona girişemezdi.
Operasyonda işler çok iyi gitmedi. F111 uçaklarından biri teknik arıza nedeniyle geri döndü, biri düşürüldü, dördü hedefe varmadan yolda arızalandı, biri de hedefi ıskalayarak bombaları sivil insanların yaşadığı bölgelere bıraktı.
Saldırılar Bengazi ve Tripoli halkını uyandırmak dışında büyük bir kayba yol açmadı. Verilen tüm zararlar telafi edilebilir nitelikteydi.
Saldırıdan önceden haberi olan Kaddafi ise zaten kaçmıştı. Reagan televizyona çıktı ve ABD halkına Batı Berlin olayının intikamını aldıklarını ve gerekirse bu tür saldırıları yineleyeceklerini söyledi.
Bitti derken...
ABD sonuçlardan memnundu, Kaddafi gibi terörizme destek verenlere iyi bir dersti bu. Kaddafi sinmiş ve çöle çekilmişti. ABD onu olması gereken yere, kendi kutusuna kapatmıştı.
Ancak Kaddafi kutusunda çok uzun kalmadı. İki yıl sonra ABD Dışişleri’nin yayınladığı raporda “Libya'nın uluslararası terörizmi, saldırganlığı ve gizli faaliyetleri desteklemediğine dair hiçbir belirti yoktur” diye yazıyordu.
Nitekim 21 Aralık 1988’de Reagan ABD başkanlığını George W. Bush'a devretmek üzereyken Libyalı ajanlar Pan Am 103 uçuşunu İskoçya'da Lockerbie üzerinde patlattılar.
Uçakta bulunan 259 yolcu ve mürettebatın tümü öldü. ABD bu saldırıya karşılık vermedi. Gerçek apaçık ortadaydı, tüm tehditlere rağmen bitmemişti. ABD siyasetçileri ise “askeri gücün teröristlere karşı tek ve geçerli çözüm” olduğu yolundaki düşüncelerinden vazgeçmediler. (MUT/BA)
* Stuart Schaar, Eqbal Ahmad, Critical Outsider in a Turbulent Age, Columbia University Press. New York, 2015
* Manşet fotoğrafı: Trablus'un 1986'da ABD uçakları tarafından bombalanmasının anısına yapılan anıt.
ABD'NİN "ORTADOĞU"SU YAZI DİZİSİ
"ABD'nin 'Ortadoğu'su" Başlarken (17 Ekim 2016)
1- Petrol Denilen Kara Kuyu (17 Ekim 2016)
2- İran-Irak Savaşı ve Lübnan İç Savaşı (18 Ekim 2016)
3- Soğuk Savaş, Afganistan, Libya (19 Ekim 2016)
4- Kuveyt'in İşgali ve Körfez Savaşı (20 Ekim 2016)
5- 11 Eylül Saldırısı, Afganistan (21 Ekim 2016)
6- Irak'ın İşgali (22 Ekim 2016)
7- Irak'ta Uzun Soluklu Savaşa Doğru (23 Ekim 2016)
8- ABD Askeri Irak'tan Çekiliyor (24 Ekim 2016)
9- En Çabuk Unutulan Savaş: Afganistan (25 Ekim 2016)
10- Son Perde: Suriye (26 Ekim 2016)
11- Bitirirken; Amerika Nereye Gidiyor? (27 Ekim 2016)