Günümüzde önemini yitirmiş gibi olsa da hala fiyat oluşumunu gözlemlemenin en iyi yeri pazarlardır.
Geçen hafta pazarda patatesin kilosu 5, soğanın kilosu 7 liraya kadar çıktı. Büyük marketlerde ve semt manavlarında ise fiyat etiketi konmamış şekilde raflarda yerini alıyordu.
Gerçi sebze hallerinde soğan ve patatesin fiyatları çok yükseldiği için doğal olarak pazarda ve markette de yüksek olması normal.
Hatta toptancılar, ilkbahara yani yeni ürün çıkana kadar fiyat artışının devam edeceğini ileri sürerken, pazarcı esnafı da yılbaşına kadar soğanın fiyatının 10 lirayı bulacağını savundu.
Artışın olası sebepleri
Soğan ve patatesteki bu fiyat artışının çeşitli sebepleri olabilir:
Birincisi iklim koşullarının kötü olması, hastalık, don vb. nedenlerle ürünün beklenen rekolteden az olması.
İkincisi tüm tarım arazilerinde yaşanan daralma gibi soğan ve patates yetiştirilen tarım alanlarında da bir daralma yaşandığı için üretimin azlığı yüzünden soğan ve patates arzının soğan ve patates talebini karşılayamaması.
Tabii ki soğan ve patates tarım alanlarının daralmasının iki nedeni var:
İlki önceki yıl fiyatın düşük kalması nedeniyle çiftçinin soğan ve patates ekmekten vazgeçmesi, ötekisi ve belki de en önemlisi ülkemizde tarımda yapısal dönüşümü hedefleyen neo liberal iktisat politikaları sonucu çiftçiliğin giderek para kazanamaz hale gelmesi. Üçüncüsü soğan ve patatesin bu sene daha çok ihraç edilmesi nedeniyle iç piyasaya verilen ürün miktarının azalmasına yol açtığı ve iç talebin tam olarak karşılanamaması. Dördüncüsü komisyoncuların, fiyat artışı yaratıp daha çok kazanç sağlamak amacıyla stoklama yapması.
“Örümcek Ağı Teoremi”
Özellikle patates ve soğan fiyatlarının yıldan yıla bu kadar büyük dalgalanma göstermesi iktisatta “Örümcek Ağı Teoremi” (Cobbweb) diye bilinen teoriye iyi bir örnektir.
Bunu biraz açarsak; Bazı piyasalarda yıldan yıla ortaya çıkan fiyat dalgalanmalarının miktar ve fiyat dengesine olan etkisini inceleyen iktisatçı Mordecai Ezekiel “Örümcek Ağı Teoremi” ile bazı mallarda denge fiyatının oluşamamasını ayrıntılı olarak ortaya koymuştur.
“Örümcek Ağı Teoremi” sadece ve sadece tarımsal piyasalar için geçerlidir. Özellikle her yıl yeniden yetiştirilmek zorunda olunan tarım ürünleri için geçerli olan örümcek ağı teoreminin dayanağı, bu yılın arzının yani üretim miktarının, geçen yıl piyasada oluşan fiyatına bağlı olduğu yaklaşımıdır.
Söz konusu durumu açıklayan grafik örümcek ağına benzediği için de bu yaklaşım örümcek ağı teoremi olarak anılıyor.
Bir yıl soğan veya patates üretiminin bol olduğu ve arz fazlası nedeniyle piyasa fiyatının düştüğünü varsayalım. Dolayısıyla düşük fiyat nedeniyle zarar eden üreticiler izleyen yılda daha az soğan veya patates yetiştirmeye yönelir, bu kez arz daralması sonucu piyasa fiyatları yükselir.
Bu yeni yüksek fiyata bakan üreticiler ertesi yıl üretimlerini tekrar artırır, bu kez de arz bolluğu sonucu fiyatlar tekrar düşer. Bu şekilde fiyatların artması ve düşmesi sonucunda üretimde ve fiyatlarda yıldan yıla dalgalanmalar ortaya çıkar.
Fiyat artışının “Örümcek Ağı Teorisi’nden kaynaklanıp kaynaklanmadığını belirlemek için İstanbul Hali’nde geçen yıl ve bu yıl 23 Kasım tarihlerindeki kuru soğanın fiyatı ve üretim miktarları aşağıdaki tabloda karşılaştırmalı olarak yer alıyor:
23 Kasım 2016 (TL/Kg) | 22 Kasım 2017 (TL/Kg) | 23 Kasım 2018 (TL/Kg) | Fark (%) |
1,00-1.30 | 1,00-1,50 | 3,50-4,00 | 300-350 |
2015 Üretimi (Ton) | 2016 Üretimi (Ton) | 2017 Üretimi (Ton) | Fark (%) |
1.879 | 2.121 | 2.131 | 0,1 |
(http://halfiyatlari.ibb.gov.tr/, http://www.tuik.gov.tr)
Üretim vs fiyat artışı
Tabloda halde soğan fiyatı bir yıldan ötekine 3-3.5 kat artarken, buna karşılık üretimde önemli bir düşüş görünmüyor.
TÜİK verilerine göre son 10 yıla bakıldığında Türkiye’de kuru soğan üretiminin tüketimden her zaman fazla olduğu görülüyor.
Türkiye BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2016 verilerine göre dünya üretim sıralamasında altıncı sırada bulunuyor. Ekilen alan sıralamasında ise dünyada 13. sırada yer alıyor.
TÜİK’e göre 2015’te 1 milyon 879 bin ton seviyesinde gerçekleşen soğan üretimi, 2016’da artarak 2 milyon 121 bin ton seviyesine ve 2017’de ise küçük bir artış ile 2 milyon 131 bin ton gerçekleşmiştir. 2017’de 4 milyon 812 bin ton olarak gerçekleşen Türkiye’nin patates üretimi de, 2015’te 4 milyon ton sınırını geçmiş ve 2016’da da 4 milyon 750 bin ton olarak ölçülmüştür.
Ancak son yıllarda artan soğan ve patates üretim rakamının, bu yıl düşeceği tahmin ediliyor. TÜİK’in "2018 yılı Bitkisel Üretim 1. Tahmini"ne göre, bu yıl tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde üretim miktarının bir önceki yıla göre yüzde 1,3 azalması bekleniyor. Raporda bu yıl Türkiye’nin soğan ve patates üretiminin de yüzde 1 oranında azalacağı öngörüsüne yer verildi. Çok açık ki yüzde 1’lik üretim azalmasının bu kadar yüksek fiyat artışlarına yol açmaması gerekir. O zaman soğan ve patates fiyatlarının hızlı yükselmesinin diğer sebepleri önem kazanıyor.
İthalatın etkisi
Soğanın ve patatesin bu sene daha çok ihraç edilmesi nedeniyle iç piyasaya verilen ürün miktarının azalmasına yol açtığı ve iç talebin tam olarak karşılanamaması sonucu fiyatların artıyor olmasını ele aldığımızda, TÜİK verilerine göre soğan ve patates ürünlerinde dış talepte artış yönünde herhangi bir değişim görülmüyor.
Kuru soğanda yıllık ortalama 2 milyon ton üretiminin büyük bölümü iç piyasada tüketilirken yüzde 5’i Rusya, Irak, Suriye gibi ülkelere ihraç ediliyor.
Patateste ise hiç ithalat yapmayan Türkiye, üretimin çok olduğu yıllarda 200 bin ton civarında ihracat yapıyor.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı verilerine göre, 2013’te 316 bin ton ihracat yapılırken, 2015’te 13 bin 283 ton ihracat yapılabildi. 2016’da 191 bin 488 ton, 2017’de ise 205 bin 341 bin ton ihracat gerçekleştirildi. Yani soğan ve patatesteki bu olumsuz tablo sadece ihracatla da sınırlı olamaz.
Aracılar ve market zincirrleri
Herhangi bir ürünün üretiminin az olup talebin fazla olması durumunda fiyat yükselişi, anlayışla karşılanabilir. Fakat üretilen ürün miktarı yeterli iken fırsatçılık yapılarak fahiş fiyat üzerinden satış yapma isteği kesinlikle kabul edilebilir bir durum değildir.
Türkiye kapitalizminde tarımsal üretim ve dağıtımın yapısı, büyük oranda "tekel" konumunda olan aracılar ve market zincirleri tarafından belirleniyor. Tarımsal ürünlerde maliyet artışları, hastalık ve hava koşulları da "fırsatçılık" gerekçesi yapılarak fiyatların uçmasına yol açar.
Son dönemdeki dalgalanmalara özellikle soğan ve patates için yine hava koşulları ve benzeri gelişmelerin yarattığı tablonun aracılar ve market zincirlerinin etkisiyle katlanarak fiyatlar yansıtıldığı görülüyor.
Tüccarların olumsuz hava koşulları nedeniyle üretimdeki daralmayı görüp ürün stoklaması da bu fiyat dalgalanmasında etken olmuştur.
Nitekim son dönemlerde soğan ve patateste üretim ve toplam stoklardaki gerilemenin çok üzerinde fiyat artışı görülmesi esas olarak aracıların ve market zincirlerinin fiyat artışı eğilimini görüp, bu durumu fırsata çevirmeye yönelik adımlar atmasından kaynaklanıyor.
Yani fiyat artışlarında esas olarak aracıların ve market zincirlerinin 'fırsatçılığı' öne çıkıyor. Tarımsal üretim ve dağıtımdaki yapı, her tür olumsuz koşulun fiyatlara katlanarak yansıdığı, aracılardan market zincirlere dağıtımı kontrol edenlerin kârlarını artırmak üzere fırsatçılık yaptığı görülüyor.
Tarımsal reform programı
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde tarım sektöründe yapısal dönüşümü hedefleyen neo liberal iktisat politikaları sonucu 1990’ların sonunda tarımsal reform programı hayata geçirildi.
Tarımsal desteğin azaltılmasını içeren tarımsal reform programı, tarımsal destekleme alımları politikasında yapılacak değişiklikle şimdiye kadar uygulanan destekleme fiyatlarının dünya fiyatlarının üstünde olmasının ekim alanlarını aşırı genişletmesiyle oluşan ürün fazlasının sakıncalarını ortadan kaldırılacağını savunur.
Bu çerçevede öncelikle devlet tarafından uygulanan doğrudan fiyat desteklemeleri kaldırılmış, çiftçilere doğrudan gelir desteği sağlanması ve kayıt sisteminin geliştirilmesi hedeflenmiştir.
Devletin tarım sektörü üzerindeki düzenleme ve denetleme işlevinden vazgeçip sektörü serbest piyasa koşullarına açık hale getirme politikaları sonucu tarım ürünlerinin fiyatlarının sanayi ürünleri fiyatları aleyhine belirlenmesi söz konusu olmuştur.
Ayrıca küreselleşme süreciyle birlikte neo liberal politikalar sonucu petrol fiyatları ve döviz kurlarındaki yükselişe paralel olarak çiftçilerin üretimden çekilmesi, girdi maliyetlerinin yükselmesi ve giderek para kazanamaz hale gelmesi ekim alanlarının daralmasına ve üretimin yavaşlamasına yol açmıştır.
Ekili alanların azalması
TÜİK verilerine göre iki yıl içinde soğan ve patates üretiminden elde edilen miktar aynı olsa da, ekili alan sayısının azaldığı göze çarpıyor.
Örneğin 2016’da 604 bin dekarlık alana soğan ekilirken, 2017’de bu rakam 576 bin dekara düştü. Üreticilerin tarımdan çekilmesini hızlandıran neo liberal politikaların sürdürülmesiyle ekim alanlarının darlığı ve üretimin azlığı yüzünden soğan ve patates arzının soğan ve patates talebini karşılayamaması ve sonuç olarak da fiyatların artması kaçınılmazdır.
Çözüm, devletin planlama yapması
Aracıların ve komisyoncuların malı ucuza alıp, soğuk hava depolarında bekletip bir süre kıtlık yarattıktan sonra pahalıya piyasaya çıkarması kuşkusuz şikâyet edilmesi gereken bir davranış iken neo liberal yapısal dönüşüm stratejileri altında düzenleme ve denetim mekanizmasından vazgeçen devletin bu konuda hiçbir şey yapmaması ise daha vahim bir durumdur.
Tarım ürün ve fiyatlarında hangi nedenle olursa olsun ortaya çıkan dalgalanmaları aşabilmenin yolu taban ve tavan fiyat uygulaması altında tarım kesiminde destekleme alım ve satımlarıyla fiyat oluşumunu düzenleyen devletin görevini yerine getirmesi gerekir.
Bir ülkede bir yılda fiyatların düşük kalmasının çiftçiye zarar ettirdiği saptandığında ona göre tarım planlaması yapılarak üretimin düşmesinin önüne geçilebilir.
Tersine üretim fazla olmuşsa, fiyatların düşmesinin ve üreticinin zarar etmesinin de önüne geçilebilir.
Aslında üretici yönlendirilerek ne kadar üretim yapılacağı da önceden planlanıp talebe ve ihracata göre biçimlendirilebilir.
Çünkü eğer bir planlama yapmaz ve ona uygun düzenleme politikası uygulamaya koymazsak gelecek yıl bu kez tersine dalgalanmalar yaşanması, onun yol açacağı düşük fiyat ve dolayısıyla üreticinin mağduriyetiyle karşılaşılması kaçınılmaz olur.
Bütün mesele devletin üreticiyi ve tüketiciyi koruyacak planlamayı doğru yapabilmek ve destekleri ona göre verebilmektir.
"İthalat yerli üretimi bitirir"
Türkiye’de devlet ve hükümetler son yıllarda ne yazık ki bu planlamayı doğru yapamadığı için tarım ve hayvancılıkta üretim eksikliğini ya da fiyat yüksekliğini söz konusu ürünü ya da hayvanı ithal ederek gidermeye çalışıyor.
Ancak ithalatla fiyat düşürme politikası kısa vadede fiyatı düşürse de üretime ve üreticiye çok büyük zarar veriyor.
İthalat da borçlanma gibidir, sorunu sadece geçici olarak çözer. Çünkü yapılacak ithalat yerli üretimi bitirir.
İthal ürün piyasaya girerken Eylül-Ekim’de kimse patates ekmeyeceği için önümüzdeki dönemde daha çok ithalat yapılması gerekecek ve kırmızı ette olduğu gibi bu işin sonu da dışa bağımlılık olacaktır. (MA/EKN)