Türkiye’de resmi olmayan verilere göre, 2,5 milyona yakın mevsimlik tarım işçisi var. Tarımsal üretim sürecinde oluşturulan piyasada en çok sömürüye maruz kalarak ucuz emek topluluğunu oluşturan mevsimlik tarım işçilerinin konaklama yerleri, ücretler, çalışma saatleri konusunda ne yazık ki hiçbir güçleri bulunmuyor.
Tarım işçileri kendi arasında farklı etnik kökenlere ayrılıyor. Tarım işçileri, bölgelere göre; ücretsel, mekânsal, söylemsel ve çalışma saatleri olarak da kendi aralarında ayrıştırılıyor. Çalışılan bölgenin işçisine göre göçmen işçiler dezavantajlıyken, göçmen işçiler arasında en dezavantajlı grubu Kürt işçiler oluşturuyor. Gezici mevsimlik tarım işçiliğinde Kürt işçiler gittikleri yerde şehirden uzak alanlara kurulan çadırlarda konaklatılarak halktan tamamen ayrıştırılıyor, işçiler halkın gözünde “potansiyel suçlu” gibi gösterilmeye çalışılıyor.
Ayrıca gezici mevsimlik tarım işçileri konakladıkları yerlerden , geçici mevsimlik tarım işçileri ise işçi toplama meydanından çalışma alanına götürülürken güvencesiz koşullarda, araç kapasitesinin iki katı kadar bindirilerek ulaşımları sağlanıyor, bu durum ölüme davetiye çıkarıyor. Tarım mevsiminde ne yazık ki pek çok tarım işçisi sırf uygun olmayan ulaşım şekli yüzünden ölüyor.
Bazı bahçelerde Kürtçe konuşmak yasak
Despotik emek rejimi altında günde 12-13 saat üretim sürecine dahil olan işçiler emeğinin karşılığını alamıyor ve en kötü sömürü koşulları altında ağır hakaretlere maruz kalarak çalışıyor. Etnik kökene dayalı hakaretler bahçe sahibi tarafından yapılırken, çalışma saati, temel ihtiyaç molaları ve iş hızına bağlı hakaretler genellikle dayıbaşı tarafından yapılıyor. Hala Kürtçe konuşulmasına ve Kürtçe müzik dinlenilmesine izin verilmeyen bahçeler var.
Görüşme yapılan 13 yaşındaki bir işçi, ‘’Giresun’a fındık toplamaya gittiğimizde hasta oldum, annem bahçe sahibine sizde limon var mı dedi, bahçe sahibi de bizde limon yok olsa da biz limonları ineklere veriyoruz, dedi. Sonra annem o gece sabaha kadar ağladı ‘’dedi.
Görüşme yaptığım başka bir kadın işçi: “Patronun anahtarı kaybolmuş bize siz çaldınız, dedi benim çok zoruma gitti bir ara şeytan dedi al eşyaları git sonra işte çocuklar var okul parasıydı kış gelecek kömürdü derken kaldık işte napalım elimiz mecbur.”
Patron 2 bin 500 TL kazanıyor işçi 25 TL
Ucuz işgücü olarak çalıştırılan işçiler hem bahçe sahibi tarafından hem de tarım aracısı tarafından sömürülüyor. Örneğin, bu sene Manisa’da domates dilimleme işi yapan işçiler 1 kasa domatesi 0,50 kuruşa dilimlemişler, dilimleyip kuruttukları domatesin kilosu yurtdışına 22,5-25 TL’ye ihraç ediliyor, işçiler günlük 25 TL yevmiye alabilmek için 50 kasa domates dilimliyor ve bu 25 TL’nin 2,5 TL’si tarım aracısına veriliyor. Düşünün 50 kasa domatesten yaklaşık 2 bin 500TL’ye yakın kazanç sağlayan bahçe sahibi işçiye 25 TL’yi reva görüyor.
“İşi yarım bırakırsak günlük tam yevmiye kesilir”
Mevsimlik tarım işçileri için işçi sağlığı ve iş güvenliğinin tek anlamı ‘’en kötü hale gelmeden işi bırakmamak”. İşçiler iş güvenliğinden yoksun tarlalarda en kötü hava koşullarına rağmen çalışmak zorunda kalıyor. Temiz içme suyuna ulaşamayan işçiler banyo ve tuvalet olarak ise kendi imkanlarıyla yaptıkları banyo ve tuvaletleri kullanıyor. Dere kenarına kurulan çadırlarda konaklayan işçilerin çocukları dereye girerek boğulma tehlikesi geçiriyor. Ayrıca çadırlarda konaklayan işçiler yıldırım çarpma, elektrik akımına kapılma tehlikeleri altında çalışıyor.
Diyarbakır’da görüşme yaptığım işçilerden biri: “Çok fazla yağmur yağıyordu bahçe sahibi işi bitireceksiniz yoksa yevmiye yok dedi, napalım biz de başımıza naylon torba geçirerek çalıştık zaten bir arkadaşa yıldırım çarptı o öldü.”
İşçiler çalışmaya giderken herhangi bir hastalıkla karşı karşıya kalma ihtimallerine karşılık ilaçlarını yanlarında götürmekte, çalışırken en kötü hale gelmeden doktora gitmelerine izin verilmiyor.
Diyarbakır’da görüşme yaptığım yine Karadeniz’e çalışmaya giden işçilerden biri: “Arkadaşımızın ayağını yılan ısırdı kendimiz ambulansı çağırdık dönüşte de kendi imkanımızla geldik bu insanların vicdanı yok en kötü durumda bile çalıştırıyorlar bizi, birde işi yarım kalırsa o günlük yevmiyemizi kesiyor.”
Kadınlar için ha fabrika ha tarla
2013 yılında Suruç’ta mevsimlik gezici ve geçici tarım işçisi kadınlarla yapılan görüşmelerde kadınlardan 40’ı, 2014 yılı Temmuz ayında organize sanayide tekstil fabrikasında ağır sömürü şartları ve hakaretler altında ucuz işgücü olarak tekstil işçisi olarak çalışmaya başladığını, 38 kadın işçi tarlanın fabrikaya göre daha iyi olduğunu, 2 kadın işçi ise sadece güneş olmadığı için fabrikanın daha iyi olduğunu söyledi.
Bu, işçilerin tarla yerine fabrikalarda çalışmasına olumlu bakan sermayedarların bakış açısının ne kadar yanlış olduğunu gösteriyor.
Cinsiyete dayalı ücret farklılığı yok
TÜİK, 2013 mevsimlik tarım işçileri verilerine göre tarımsal işletmelerde (hanehalkı) mevsimlik tarım işçilerine yapılan en yüksek günlük ücret ödemesi kadın işçiler için 45 TL ile Ordu, erkek işçiler için ise 62 TL ile Ardahan ilinde gerçekleşti.
Fakat kendi yaptığım çalışmamda* çoğu bölgede kadın ve erkek açısından cinsiyete dayalı ücret farklılığı olmadığı gibi, tam aksine kadınlar da erkekler gibi aynı işi yaparak aynı ücreti almakta, bazı yerlerde ise aynı ağır işi yaparak daha az ücret almaktadır. Ayrıca 2014 ücretlerine bakıldığında cinsiyete dayalı bir ücret farklılaşmasından ziyade etnik kökene bağlı bir ücret farklılaşması tespit edildi. Çarşamba’da bölgenin işçisi 8 saat karşılığında 50TL alırken, Kürt işçiler 12 saat karşılığında 40TL alıyor ve dayıbaşının da işçi ücreti üzerinden yüzde 10 almasıyla beraber işçinin ortalama ücreti 36 TL’ye düşüyor.
Meclis Araştırma Komisyonu çalışmalarını neye göre yapacak ?
2010 Başbakanlık Genelgesi'nin başlığına ve içeriğine dikkat edilmeli ve yeniden düzenlenmeli. Çünkü genelge sadece Gezici Mevsimlik Tarım İşçilerini kapsıyor, Geçici Mevsimlik Tarım işçilerine dair hiçbir düzenleme bulunmuyor.
Genelgede düzenli uygulanan tek madde 10. madde, yani kolluk kuvvetlerinin işçilerin kimliklerini almasıyla ilgili. Ayrıca, Meclis Araştırma Komisyonu ile ilgili Resmi gazete yayımlanan 1074 sayılı kararda araştırma süresinin üç ay olmasına ve gerektiğinde Ankara dışında da çalışmasına karar verilmiş. Meclis Araştırma Komisyonunun belirlemiş olduğu süre ve tarih mevut sorunu çözmeye çok uzak olmakla beraber 2010 Başbakanlık Genelgesi gibi sadece kağıt üzerinde kalacağı iddia edilebilir.
Sahayla ilgili bu kadar az çalışma varken çalışma komisyonu neden Ankara’da çalışma yürütmeyi tercih etmiş? METİP’in Ankara/Polatlı’yı pilot bölge seçmesinden mi yoksa Aralık-Ocak-Şubat aylarında mevsimlik tarım işçilerinin evlerine dönmesinden dolayı mı?
Aslında çok fazla uzağa gitmemize gerek yok, sofralarımıza gelen bütün tarım ürünlerinde 5 yaşından 60 yaşına kadar mevsimlik gezici ve geçici tarım işçilerinin emeği varken Türkiye’nin en yoksul kesimini mevsimlik tarım işçilerinin oluşturması sömürü boyutunu bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Bazı göstermelik projeler ya da kağıt üzerinde kalan genelgelerle gezici ve geçici mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarına çözüm bulamaz, mevcut durumu iyileştiremezsiniz. Daha gerçekçi yaklaşımlarla, toprak reformuyla işçilerin üretim araçlarını geri vererek soruna çözüm üretilebilir. (OO/AS)
* Ordu Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü 4. sınıf öğrencisi Oya Ocak, mevsimlik tarım işçileri ile ilgili yaptığı araştırmaları bianet için özetledi.