Sosyolog, filozof ve kültür eleştirmeni Slavoj Žižek’in "Şiddet" adlı kitabı Encore Yayınları’ndan Ahmet Ergenç çevirisiyle çıktı.
Žižek, şiddet olgusuna çok yönlü yaklaşıyor; farklı bakış açıları getiriyor.
İmdat şiddet var
Žižek, kitabın ilk bölümü olan İmdat Şiddet’te, şiddeti "öznel ve nesnel şiddet" olarak ikiye ayırıyor.
“Şiddet patlamalarını yaratan arka planın hatlarını algılayabilmemiz gerekiyor” diyor Žižek.
Nesnel şiddeti de ikiye ayırmış: Birincisi dile ve dilin çeşitli biçimlerine işlemiş olan sembolik şiddet, ikincisi ise ekonomik ve politik sistemlerimizin işleyişinin genellikle yıkıcı sonuçlarını içeren şiddet.
İkinci şiddet türü ise “öznel şiddet". Žižek, "toplumsal failler, kötü bireyler, disipliner baskı aygıtları ve fanatik kalabalıklar tarafından uygulanan şiddettir ve öznel şiddet diğer şiddet türleri içinde en görünür olandır” diyor.
“Komşundan kendinden korktuğun gibi kork”
Kitabın ikinci bölümünde post-politik biyopolitika kavramı üzerinden korku politikası, komşunun insan dışı boyutu ve dilin şiddeti üzerinde duruluyor.
Özellikle göçmen korkusu üzerinde duran Žižek, “Düşman hikayesini duymadığımız kişidir” diye ifade ediyor ve günümüzde bir arzu nesnesi olarak ötekine aşırı yakın olmaktan duyulan korkunun sebebini, 'öteki’ni özünden mahrum bırakmaya neden ihtiyaç duyduğumuzu soruyor.
“Günümüzde ötekilere gösterilen liberal hoşgörü, ötekiliğe duyulan saygı ve sergilenen açıklık, obsesif bir rahatsız edilme korkusuyla dengeleniyor. Kısacası öteki sorun değildir ama varlığı çok rahatsız edici olmadığı, bu öteki gerçek anlamda ‘Öteki’ olmadığı sürece...”
“Bizi rahatsız eden, bize çok yaklaştığında bizim yaşam biçimimizin dengesini bozan bir şey travmatik bir ihlalci olduğu için, bu durum rahatsız edici ihlalciden kurtulmaya yönelik saldırgan bir tepkiye yol açabilir. Yani şiddete.”
“Daha fazla iletişim her şeyden önce daha fazla çatışma demektir.”
Žižek'in Marry Shelly'nin "Frankenstein"in neden dünya klasiklerine girdiğinin ipucu verdiği analizi, öteki ya da düşman olanla ilişkimizi tarifliyor. Shelly'nin romanın ortasında canavarın kendi adına konuşmasına izin vermesinin altını çiziyor. Yapılagelenin aksine bir anlatıda canavar / kötü / şey hikayeyi kendi bakış açısından anlatıyor.
"Frankenstein'da canavar bir 'şey', kimsenin yüzleşmeye cüret edemediği bir nesne değildir; tamamen öznelleşmiştir. Shelley canavarın zihninin içine giriyor ve toplum tarafından damgalanmanın, ezilmenin, afaroz edilmenin ve hatta fiziksel olarak deforme edilmenin nasıl bir şey olduğunu soruyor. Böylece nihai suçlunun kendini nihai kurban olarak sunmasına izin veriliyor. Canavarımsı katil, dostluk ve sevgi özlemi çeken derinden yaralanmış çaresiz bir birey olduğunu ortaya koyuyor."
Şiddet, hoşgörü, ideoloji tartışması
“Yükseliyor Kana Bulanmış Sular”, “Hoşgörülü Aklın Çelişkileri”, “İdeolojik Bir Kategori Olarak Hoşgörü” ve “İlahi Şiddet” diye gidiyor diğer bölümler. Kitabın devamı, şiddet, hoşgörü, ötekine duyulan hınç, liberalizm, din, ateizm, politikanın kültürleşmesi, ilahi şiddet gibi tartışmaları içeriyor.
Bölümlerden ilk gözüme çarpanlardan alıntı yapayım;
“Din artık günümüz toplumuna dair eleştirel şüphelerin geliştirilebileceği olası alanlardan biri haline geldi. Direniş alanlarından birine dönüştü.” (sf. 82)
“Günümüzde din bütün dünyada cinai ciddetin temel kaynağı oldu.” (sf. 86)
“Eşitlik olarak adalet fikrinin hasede yani bizim sahip olmadığımız şeye sahip olup bunun keyfini süren ötekine karşı duyulan bir kıskançlığa dayalı olduğu fikridir.” (sf. 88)
“Eğer bir Arap bir okulu yakarsa bunun adı isyan olur. Eğer beyaz bir adam yakarsa, ırkçılık olur” diyor Žižek ve ırkçılığın her zaman bir şiddet kaynağı olacağını vurguluyor. (sf. 109)
“Nihai barbarlık kaynağı kültürün kendisidir, insanı başka kültürlere karşı hoşgörüsüz yapan doğrudan kültürel özdeşleşmedir.” (sf. 132)
“Bütün uygarlık çatışmaları temelde yatan barbarlıkların çatışmasıdır.” (sf. 139)
Kitap, altını çizebileceğiniz daha bir sürü cümle barındırıyor. Benim de altını çizip sizlere aktardığım gibi.
Sonuç olarak Žižek bu kitaba, öznel şiddete karşı savaşırken sistemik şiddet uygulayanların iki yüzlülüğünü ifade ederek başlıyor. Daha sonra şiddetin nihai sebebinin “komşu” olduğunu ifade ediyor ve bunun da doğrudan şiddeti alt etmenin aracı olan dilin özünde yatan şiddete nasıl yaslandığını gösteriyor.
Şiddetin arka planını anlamak için okunması gereken bir kaynak.
Zizek kimdir?Doktorasını felsefe ve özellikle de Alman idealist felsefesi konusunda yaptı. 1960'ların sonlarında psikanalize ve Lacan düşüncesine yakın ilgi duyduğu için, 70'lerde Paris'e giderek Jacques Alain-Miller ile birlikte Lacancı psikanaliz alanında çalıştı. Mladen Dolar, Alenka Zupancic ve Renata Salecl gibi isimlerle oluşturduğu Ljubljana ekolü, 90'lardan itibaren Avrupa'nın sol entelektüel çevrelerinde, yeni Hegelci okumalarla etkili olmaya başladı. Zizek, özellikle Hegel'in bu farklı yorumuna eklemlenen Lacan çözümlemeleriyle yeni bir Marksist yorum geliştirdi. Badiou ile birlikte yeni komünist fikre yaşam verenlerin başında görülüyor. Türkçede yayımlanmış yapıtlarından bazıları: İdeolojinin Yüce Nesnesi (Metis Yayınları), Ahir Zamanlarda Yaşarken (Metis Yayınları), Yamuk Bakmak (Metis Yayınları). Monokl'dan Bedensiz Organlar: Deleuze ve Sonuçları Üstüne, Fantaziler Salgını, Lacan ile Hegel , Olay, Cennette Sorun kitapları yayıma hazırlanıyor. |
Künye: Şiddet, Slavoj Žižek, Çev: Ahmet Ergenç, Encore Yay. 2018, Syf. 205.
(SO)