* Fotoğraflar: Baykan kardeşler. (MUBI Türkiye).
"Tanrıyı görmüştüm galiba, perdenin arkasındaydı, bana bakıyordu. Mevlana uykusuna yattık Tayfun'la, o gece oldu. Tabloları yılan şeklinde gördüm, kıyamet günü gibi gördüm o günü. Boyutları da anlayamıyorum, birden kayboluyor insanlar. Boşalıyor sandalye, sonra tekrar doluyor."
"Donuk Bakışlar" Tayfun ve Taykan isimli ikiz kardeşlerin müzik grubunun ismi.
Fevzi Taykan Baykan ve Yaşar Tayfun Baykan kardeşler, 40'lı yaşlarının başında olmalarına rağmen Ankara'daki özel bir huzurevinde kalıyorlar. Aynı odada.
Odalarında televizyon veya dış dünyayla bağlantı kurabilecekleri hiçbir iletişim aracı yok. Belki radyo dinliyorlardır, o da müziğe olan tutkularından. Müzik, Baykan kardeşlerin dinamosu. Bugüne dek 3 binden fazla beste yaptıklarını söylüyor Tayfun. Bu sayı bir ara 5 bine çıkıyor. Şarkılarını, profesyonel bir ortamda –huzurevinin odasında– kaydettiklerini ekliyor Taykan.
Müzik grubuyla aynı isimdeki 25 dakikalık kısa film, Baykan kardeşlerin yaşamına mercek tutuyor. Huzurevinin bahçesinde bir kardeşin elindeki gitar, diğerinin sesiyle birleşiyor ve araya bazen de uzun tiratlar giriyor.
Nanonay!
2020 yapımı kısa filmin yönetmenliğini Rıdvan Karaman üstleniyor. "Kimsesizler Oteli" filmiyle tanıyanlar veya hatırlayanlar olacaktır Karaman'ı. 2018 yapımı bu filmde de sistemin çarklarının dışına itilmiş evsiz insanların birbirine nasıl yoldaşlık ettiğini anlatıyordu yönetmen.
Şimdi ise filmde söylenmese de şizofreni tanısı olan iki kardeşin yoldaşlığının hikâyesini anlatıyor bize. İkiz Baykan Kardeşler, önce anne ve babalarını, ardından da ablalarını kaybetmiş. Ablaları intihar eden kardeşler, uzun yolculuklarını bu huzurevinde duraklatmış.
Tayfun ve Taykan'ın odaları, bütün gösterişli eşyalardan soyutlanmış; ama elbette odadaki bazı detaylar sizi hemen yakalıyor. 23 Nisan'da okulların camlarını, duvarlarını süslediğimiz Mustafa Kemal Atatürklü bayraklar ve yılbaşı süsleri bunlardan bazıları.
Aralarındaki dayanışma ise şöyle örülüyor: Birbirlerine bakım emeği konusunda yardım ettikleri kadar, ruhsal açıdan da birbirlerini sürekli destekleyecek girişimlerde bulunuyor ikizler. Örneğin biri kâbus görüp, gece kan-ter içinde uyandığında diğeri onu sakinleştirmeye çalışıyor. İkizlerden görece daha kilolu olan Tayfun'un ayakkabısının bağcıklarını Taykan bağlıyor ya da yine Tayfun'un saçlarını tarıyor.
Bastırılamayan sesler
İkizlerin kendilerine ait bir kameraları var ve bu sayede her anlarını kaydedebiliyorlar. Çekim işini daha çok Taykan üstleniyor, muhtemelen Tayfun daha iyi bir hatip olduğu için. Bu eylemi sürekli tekrarlamalarının bir nedeni, kendilerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmaması. Çünkü bu film içinde film anlarından birinde kardeşlerden biri şöyle diyor: "Zihnimiz çok hızlı çalışıyor ve iki ayrı bedende tek vücut gibiyiz. Birimize bir şey olursa diğerine de olur."
Bilimsel araştırmalar, tek yumurta ikizleri arasında özellikle çocukken, sözlü olmayan iletişim sürdüğü için güçlü bir yakınlık olduğunu söylüyor. Tayfun ve Taykan arasındaki bağ ise bunun biraz daha ötesinde, çünkü kardeşler aynı tanıyı da paylaşıyorlar. Durmadan çalışan zihinlerini ve bastıramadıkları sesleri en iyi ikisi tanıyor.
Kardeşlerin diyaloglarına tanıklık etmek bu yüzden de hayli etkileyici. Çocukken okuduğunuz; ama yer yer büyüleyici cümlelere de sahip olan bir romanın ortasından akıyormuş gibi sürüyor tüm iletişim. Çekişmelerine tanıklık da ediyorsunuz elbette; ama en çok birbirlerinin cümlelerini tamamlamaları etkiliyor sizi.
Aralarındaki en büyük çekim ve en büyük gerilim ise müzikle açığa çıkıyor. Şarkı sözlerini unutan ya da detone olan Tayfun, Taykan tarafından sürekli uyarılıyor.
İzolasyon
Tüm dünyadan izole bir şekilde yaşayan ikiz kardeşler, sadece birbirleriyle olan dostlukları ve müzik sayesinde sosyal etkileşime giriyorlar: "İkiz kardeş olmak harika bir duygu. Biz Tayfun'la kendimizi hayattan soyutluyoruz. Müzik delisi olduk. Sevdiklerini kaybetmek üzüntü yaratıyor insanda. Onlardan çıkıyor müziklerimiz."
Filmin bir yerinde, Tayfun'un 17, Taykan'ın 19 yaşında kalmak istediği ve bir de huzurevi süreçlerinden önce Küçükesat'ta yaşadıkları evlerindeki anlarına tanıklık ediyoruz. Muhtemelen üniversite öğrencisi oldukları Küçükesat günlerinde, kayıplarının ve ilaçların etkisiyle henüz neşelerini yitirmemiş mutlu iki genç var şimdi karşımızda. Ve elbette yine müzik yapıyorlar.
Berrak ve hiç el değmemiş gibi görünen bu zihinlerden akan cümleler, 25 dakikalık film boyunca bir bombardımanı andıran şekilde üstünüze yığılıyor. Ancak bu hiç de yorucu değil. Aksine, o 25 dakikanın sonunda Baykan kardeşlerin hikâyesini tekrar izlemek istiyorsunuz ve bir bakıyorsunuz ki söylemek için didiştikleri şarkılar ağzınıza takılmış.
Baykan kardeşlere nasıl ulaştı ve onları bu filmde yer almaya nasıl ikna etti bilmiyorum ama –bilmeyi ve bunu konuşmayı çok isterdim– Karaman büyük bir alkışı hak ediyor. Ki bu filmle, 2021 İFSAK Ulusal Kısa Film ve Belgesel Yarışması'nda ve İstanbul Uluslararası Nartugan Film Festivali (IINFF) 2021'de birincilik ödülünü de almış.
Şu sıralar MUBI Türkiye'de gösterimde olan filmi meraklısı kimse kaçırmasın, çünkü ben izlediğimden beri nanonay!
(TY)