İfade özgürlüğü demokrasinin kurucu unsuru ve olmazsa olmaz koşulu. Siyasi partiler, örgütlenme hakkı yanında düşüncelerin toplu olarak ifade edilmesi özgürlüğü hakkına sahip. Ayrımcılık, düşmanlık, ırksal yahut dinsel nefret savunuculuğu yasak.
Bu nedenle yasalarla yasak konabilir. Siyasi partilerin örgütlenme ve ifade özgürlüğü hakkı demokrasilerde bir bütün. Demokrasilerin bünyesinde her zaman için bir var olduğu kabul edilen “risk”i ortadan kaldırmak amacıyla demokrasilerin de kendini savunma hakkı olduğu kabul edilir.
Siyasi parti eylemlerinde ne yasak?
Laiklik ilkesinin korunması için Anayasaya göre din istismarı yasak. Esasen Anayasanın 68 inci maddesinin 4. fıkrasına göre; siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.
Anayasanın 69. maddesine göre; bir siyasi partinin Anayasanın 68. maddesinde açıklanan aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir “odak” haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verilir.
Siyasi partinin "odak" olma hali nedir?
Acaba bir siyasi partinin yasaklanan fiiller için “odak” olma hali ne?
3.10.2001'de yapılan değişiklikle Anayasanın 69. maddesinde “odak” olma haline açıklık getiriliyor. Bir siyasi parti, sayılan bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya TBMM’deki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır.
Haklar ve sorumluluklar
Bireylerin ifade özgürlüğü ile siyasi partilerin örgütlenmiş olarak ifade özgürlüğü kavramları toplum yaşamında farklı etkilere sahip. Herkes ifade özgürlüğü hakkını kullanırken görev ve sorumluluk bilinciyle hareket etmelidir. Böylece hakkın kötüye kullanılması önlenir.
O zaman bireyler için var olan görev ve sorumlulukla hareket etme zorunluluğu, siyasi partiler için hukuken öngörülebilir ve Anayasada buna göre bir düzenleme yapılabilir. Siyasi partiler de bu hak ve özgürlükleri kullanırken bireylere göre daha ağır görev ve sorumluluk bilinci ile hareket etmek zorundadırlar.
İspanya’da kendi öznel koşullarında HB (Henri Batassuna) partisinin yöneticilerinden 23’ü hakkında yedi yıl ağır hapis cezası verildi ve yöneticileri tutuklandı. Parti hakkında İspanya Yüksek Mahkemesi herhangi bir kapatma kararı vermedi. Bu durumda parti yöneticileri ayrılıkçı terör örgütü ETA’ya olan yardımları ve ETA nın terörünü destekledikleri için böyle bir cezaya çarptırıldılar.
Bir başka çözümle İspanya da parti kapatılmadı ama parti yöneticileri ağır hapis cezalarına çarptırılmakla parti kapatılmadan “karartılmış” oldu.
Türkiye’de de örneğin laiklik ilkesine aykırı bir düşüncenin herhangi bir birey tarafından ifade edilmesiyle bir partinin laiklik karşıtı bir düşünceyi kendi faaliyet amacı olarak açıklaması ve parti üyelerinin de bu yolda yoğun eylemlerde bulunması arasında büyük farklılıklar var.
Laiklik ilkesine ve özellikle din istismarı yasağına aykırı bir düşünce açıklamasının bir siyasal partinin lideri veya parti üst mercileri tarafından faaliyet amacı olarak belirlenmesi, doğaldır ki o ülkenin laik rejimi bakımından, bireysel düşünce açıklamasına göre çok daha yakın bir tehlike oluşturur.
Bu nedenle örgütlü düşünce açıklamasının tehlikenin boyutuna göre bireysel düşünce açıklamasından daha da farklı yaptırımlara bağlanması da doğal karşılanmalı.
TBKP kapatma kararındaki ilkelerin önemi
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları içinde Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) davası hakkındaki karar çok önemli. Anayasa Mahkemesi TBKP'yi kapatmış, AİHM ise partinin kapatılması kararının Sözleşmenin 11. maddesinde düzenlenen “örgütlenme hakkının” ihlali olduğuna karar vermişti.
Mahkemeye göre tüm bireyler için geçerli olan temel hak ve özgürlükler siyasi partiler bakımından çok daha önemli ve daha titizlikle korunmalı. Bu dahi yeterli değil… Mahkemeye göre siyasal partinin kurulduktan sonra siyasal etkinliklerini özgürce yürütmeli ve güvence altında olmalı.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) 11. maddede yazılı bulunan örgütlenme özgürlüğü kağıt üzerinde kalmamalı. Yaşama geçmeli ve yasalar faaliyetinin güvencesi olacak biçimde düzenlenmeli. Hukuk sistemini her devlet buna göre kurmalı.
Yine AİHM’ne göre; koşulları varsa ulusal yargı organları siyasi partilerin kapatılmasına karar verebilecektir.
Bir siyasi partinin örgütlenme özgürlüğünün kapsamından taşması, etkinlikleri için konulan sınırların dışına çıkması ve özellikle demokratik toplumların temel güvencesi olan çoğulcu demokrasiyi yok etmeye yönelmesi durumunda kapatılma yaptırımı ile karşılaşması kaçınılmaz olmaktadır.
Anayasa ve AİHM Refah Partisi kararı
AİHM Büyük Dairesi 13 Şubat 2003 tarihli kararı ile Refah Partisi (RP) ve Diğerleri – Türkiye Davası’nda (Başvuru no: 41340/98, 41342/98, 41343/98 ve 41344/98) Refah Partisi'nin şeriata dayalı bir düzen kurma isteğinin, yöneticilerinin cihat ve şiddet çağrıları ile çok taraflı hukuk sistemi önerilerinin AİHS'e aykırı olduğunu kabul etti.
Büyük Daire böylece 31 Temmuz 2001 tarihinde aynı yönde karar veren AİHM’nin Üçüncü Dairesinin RP’nin kapatılması ve yöneticilerine siyaset yasağı konulmasının Sözleşmeye uygun olduğuna karar veren hükmünü de onamış oldu.
AİHM’nin RP’nin kapatılmasıyla ilgili Anayasa Mahkemesinin 16.1.1998 günlü, Esas 1977/1 (Siyasi Parti Kapatma) ve 1998/1 sayılı kararının (AİHS) uyumlu olduğu sonucuna varılması kararına itiraz eden ve mahkemede Türkiye’den şikayetçi olan Necmettin Erbakan, Şevket Kazan ve Ahmet Tekdal, davayı AİHM'nin temyiz organı olarak nitelenebilecek Büyük Daire'ye götürmüştü.
AİHM'nin 3. Dairesinin kararına yapılan itirazı inceleyen Büyük Daire, başvurucuların AİHS’nin düşünce ve ifade özgürlüğünü koruyan 10. ve örgütlenme hakkını güvence altına alan 11. maddesi gereğince hak ihlali bulunduğu iddiasını ve 3 Daire kararının kaldırılması isteğini reddetmiş oldu. (Fİ/GG)
* Fikret İlkiz'in "Siyasi Partinin Odak Olması" adlı yazısını iki bölüm olarak yayınlıyoruz. Yazının ikinci bölümü için tıklayınız.